Deprem sonrası enfeksiyon riskine karşı dikkat!
Şanlıurfa Harran Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Reşat Ceylan, depremle birlikte bozulan çevre koşulları ve yaşanılan travmaların zamanla birçok enfeksiyon hastalığının oluşmasına neden olabileceğini belirterek, uyarılarda ...
6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli olup 9 saat arayla
gerçekleşen 7.7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler Şanlıurfa’nın da içinde
bulunduğu 11 il ve ilçelerinde ülke tarihimizde en fazla can kaybına neden olan
depremler olarak kayıt altına alındı. Depremlerden sonra ortaya çıkan kötü
yaşam koşulları ve psikolojik travmaların ilerleyen süreçte ciddi enfeksiyon
hastalıklarına sebep olabileceğini belirten Doç. Dr. Mehmet Reşat Ceylan
uyarılarda bulundu.
Şanlıurfa Harran Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon
Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet
Reşat Ceylan yaptığı açıklamada depremin ilk günlerinden itibaren bozulan çevre
koşulları ve hastaların yaşamış oldukları fiziki ve ruhsal travmaların
ilerleyen günlerde birçok enfeksiyon hastalığının oluşmasına ve hatta yeterli
önlemler alınmaz ise salgınlara dahi neden olabileceğine dikkat çekti.
Doç. Dr. Mehmet Reşat Ceylan şunlara dikkat çekti:
“Yaşanan bir
depremden sonra ölümler ve travmalar ilk günlerde gelişmektedir. Bu akut
dönemlerde başlangıçta enfeksiyon hastalıkları herhangi bir ölüm sebebi
değilken, deprem sonrası dönemde ortam koşullarının bozulması ile çeşitli
enfeksiyonlar gelişebilmekte ve depremden kurtulan afetzedeler enfeksiyondan
kaybedilebilmektedir. Depremin sonucunda su ve kanalizasyon şebekelerinin
tahrip olmasıyla beraber temiz ve kirli suların karışması, ayrıca elektrik ve
gaz şebekelerinin hasar almasıyla birlikte temiz yiyecek ve su yetersizliği
enfeksiyon gelişimini kolaylaştırmaktadır. Deprem sonrası kamplardaki
kalabalıkların oluşturduğu hijyen sorunları bu olumsuz şartları
arttırabilmektedir.
Deprem sonrasında kısa ve uzun vadede ortam şartlarına
göre farklı enfeksiyon hastalıkları oluşabilmektedir.
Faz 1: Deprem esnasında (0-4. günler): Depremden
etkilenenlerin kurtarıldığı ve afetle ilgili yaralanmaların ilk tedavilerinin
yapıldığı dönemdir. Yaralanma bölgesinde enfeksiyonlar gelişebilir.
Faz 2: Deprem sonrası (4-30. günler): Bulaşıcı
hastalıkların ilk dalgasının ortaya çıkabileceği dönemdir. Bu dönemde gıda
kaynaklı ve/veya su kaynaklı enfeksiyonlar veya damlacık yoluyla bulaşan
enfeksiyonlar görülebilmektedir.
Faz 3: İyileşme
ve normale dönüş̧ dönemi (30 günün üzerinde): Uzun inkübasyon periyodu olan enfeksiyonların ve
latent (geç, gizli) enfeksiyonların belirgin hale gelebileceği dönemdir. Bu
dönemde, daha öncesinde afet bölgesinde sık görülen bulaşıcı hastalıklar,
insanlar arasında salgına neden olabilir.
Deprem sonrası yaşam koşullarının düzelmesine kadar geçen
akut dönemde özellikle enfeksiyonlar ve/veya salgınlar genellikle deprem
sonrası 4-30. günler arasında oluşmaktadırlar. Bu süreç zarfında deprem
bölgelerinin ve çadır-konteyner kentlerin mutlaka denetim altında olması
gerekmektedir.
Tetanoz, aşılanması yapılmamış veya eksik yapılmış
kişilerde gelişebilecek en önemli enfeksiyonlardan biridir. Enkaz altından
yaralı çıkarılan ve bu süreçte kirli toprak veya diğer materyaller ile
yaralanan kişilere mutlaka tetanoz aşısı yapılmalıdır.
İshal salgınları hijyen koşullarının bozulmasına bağlı
olarak gelişen, su ve yiyecek kaynaklı enfeksiyonlar arasında ilk sıralarda yer
almaktadır. Doğal afetlerden sonra afetzedelerin kaldığı barınma kamplarında
yaşanan ölümlerde en önemli neden ishal olup ölümlerin çoğunluğunun nedeni
olmuştur. İshal salgınları genellikle kalabalık, hijyen koşullarının tam
sağlanamadığı barınma kamplarında gelişebilmektedir. Bu barınma kamplarının
yerleşiminin iyi planlanması, temiz su erişiminin iyi olması beklenir. Ancak
afet koşullarında su şebekelerinin hasar alması nedeniyle suya ulaşımın
azalması ve/veya suyun kanalizasyonla kirlenmesi sıklıkla yaşanan önemli bir
sorundur. Bu durum da su kullanımını azaltmakta ve sonrasında da ishal
salgınları görülmektedir. Ayrıca depremlerden sonra, kanalizasyon sisteminin
çökmesi durumunda veya atık suların atılımı ile bozukluk olduğunda hepatit A ve
hepatit E vakalarında da artışların olduğu da bildirilmiştir.
Kalabalık ortamların oluşturduğu risklerden dolayı
solunum yolları etkenlerinin bulaşması nedeniyle Grip, COVID-19, Kızamık ve
Tüberküloz gibi hastalıklarda artış olabilmektedir. Özellikle beş yaş altı
çocuklarda afet sonrası gelişen ölümlerde pnömoni (zatürre) ishalden sonra
gelmektedir. Kalabalık barınma kampları, havalandırma koşullarının kötü olması,
kötü beslenme ve özellikle havaların soğuk olması pnömoni riskini
arttırmaktadır. COVID-19 salgınının henüz bitmemesi salgının artışına neden
olabilecektir. Depremzedeler içerisinde kızamık aşısı olmayıp kızamığa duyarlı
kişilerin çok olması durumunda kızamık salgınları da görülebilmektedir.
Tüberküloz (Verem) da doğal afetlerden sonra saptanan
diğer bir enfeksiyondur. Özellikle geç dönemde ortaya çıkan vakalar,
afetzedelerin deprem sonrasında başka bölgelere taşınmalarına, deprem sonrası
dönemde depremden önce almakta olduğu ilaçlarını deprem sonrasında teminindeki
güçlüklere bağlı ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği bu vakaların ortaya
çıkmasını hızlandırabilir.
Uyuz da hijyen şartlarının bozulması ve kalabalık yaşam
nedeniyle salgınlara yol açabilmekte ve önemli bir sağlık sorunu
oluşturmaktadır.
Doğal afetlerden sonra afetzedelerin yerleştirilmesi iyi
planlanmalıdır. Kurulacak barınma kamplarının yeri, su kaynaklarına yakınlığı,
seyyar tuvalet ve banyoların bu su kaynaklarına uzaklığı iyi planlanması
gerekmektedir. Bunun yanı sıra temiz su varlığı ile beraber hijyen kurallarına
uyulması ile su yolu ile bulaşabilecek enfeksiyon hastalıklarının önlenmesi
mümkün olacaktır. Ayrıca sanitasyonun sağlanması bu aşamadaki önemli
basamaklardan biridir.”