Göbeklitepe ve Karahantepe’nin gizemi ne? Kazı başkanı anlattı

Göbeklitepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, konuk olduğu televizyon programında Göbeklitepe ve Karahantepe’nin gizemini anlattı.

5

Vav Tv’de yayımlanan Doğu'dan Batı'ya Tarih programına bu hafta Arkeolog Prof. Dr. Necmi Karul misafir oldu. Karul, Göbeklitepe ve Karahantepe’deki kazılarda ortaya çıkarılan eserlerle ilgili bilgiler aktardı. 

Göbeklitepe’nin özellikle tarih öncesi arkeolojisinde Türkiye’de ve dünyada büyük bir etki yaratığını belirten Karul, ilerleyen yıllarda başlayan Karahantepe kazılarının da kendilerine Göbeklitepe’nin yalnız olmadığını, çağdaşı çok sayıda yerin olduğunu gösterdiğini kaydetti. Böyle birçok yerde kazıların sürdüğünü belirten Karul, Taş Tepeler projesinin ortaya çıkışını şöyle anlattı:

“Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir öneride bulunduk. Bölgeyi, yeri tek bir yerleşme üzerinden değil de birçok yer üzerinden anlama fırsatımız var diye öneride bulunduk. Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy bu öneriye çok pozitif bir şekilde yaklaştı. Bizim beklentilerimiz birkaç kazı daha yapmakken kendisi bu döneme ilişkin araştırılabilecek neresi varsa araştırmamızın iyi olacağı yönünde bizi cesaretlendirdi. Karahaptepe projesiyle başlayan süreç Taş Tepeler Projesine dönüşmüş oldu.”

Karul, Taş Tepeler projesinde yerleşik hayatın başlangıcına odaklandıklarını belirterek, Şanlıurfa’da Harran Ovası’nın etrafındaki yükseltilerde yaklaşık 150 km çapındaki bölgenin radarında olduğunu vurguladı. Karul, bölgede 10 arkeolojik alanda kazıların sürdüğünü kaydetti. 

 

“GÖBEKLİTEPE’NİN KAZILAN KISMI YÜZDE 10 BİLE DEĞİL”

Göbeklitepe’nin 12 bin yıl öncesi insana en çok yakınlaştıran yerlerden biri olduğunu kaydeden Karul, “Göbeklitepe 20-25 yıllık bir kazı ama şu ana kadar kazılan kısmı yüzde 10 bile değil” dedi. 

“Göbeklitepe’de bugüne kadar öğrendiklerimiz insanların mimaride geldikleri seviye, çevrelerini nasıl dönüştürdükleri, yerleşik hayatın hemen hemen bütün aşamalarını, yabani türleri nasıl evcil hale getirdikleri, yabani bitkileri nasıl tarıma aldıkları, çevreleriyle diğer canlılarla kurdukları ilişkileri gördük.”

 

GÖBEKLİTEPE’NİN GİZEMİ

Göbeklitepe’nin gizemiyle ilgili Karul, şöyle konuştu: 

“Kimi zaman T biçimi dikili taşların boyutlarından başlıyor kimi zaman herhangi bir sembolden başlıyor ama aynı kapıya çıkıyor. Hep arkasında enerji, mistik bir takım bağlamlar aranıyor. Bunun iki nedeni olduğunu düşünüyorum. Birincisi bugünkü insanın aslında geçmişe çok üstenci bir bakış açısıyla yaklaşmasından kaynaklanıyor. Biz aslında 10 bin, 12 bin yıl önceki insanı, bu anıtları yapabilecek insanlar gözüyle bakmamamızdan kaynaklanıyor. Bakmamamızın nedeni de kendimizi çok iyi hissetmemiz. Bu da ilerlemeci bir bakış açısının sonucu. En yeni olan her zaman daha iyidir diye düşünüyoruz. Kuşkusuz başarılı olunan alanlar daha fazla. Ama bu sizi geçmişteki herhangi bir başarıdan daha üstün kılmaz. Bu yukarıdan bakan yaklaşımımız geçmişi bu şekilde değerlendirmemize neden oluyor. O zaman ne yapıyoruz, geçmişteki bu becerilerin başarıların arkasında gerçek olmayan şeyler aramaya başlıyoruz.”

Göbeklitepe’de görülen sembollerin hepsinin arkeolojik kazılarda kemiklerinin de bulunduğuna dikkati çeken Karul, “Bu canlılar o coğrafyada o bölgede o yükseklikte yaşan canlılar. İnsanlar tanıdıkları bildikleri canlıları resmetmişler. Bunların aynı zamanda ortak özellikleri var. Tamamı yabani hayvanlar, çünkü hayvanlar henüz evcilleştirilmemiş. Büyük çoğunluğu memeliler, aralarında sürüngenler, kuşlar ve tilki, domuz, yılan, turnalar gibi belirli seçkinlerin bulunduğunu gösteriyor. Bu canlılar kuşkusuz o dönemdeki insanlara hareketleriyle yaşamlarıyla doğal halleriyle insanın yaşamında anlamlar yüklenmişler. O anlamların ne olduğun bilmediğimiz sürece bizim bugün yapacağımız yorumlar, yüklediğimiz anlamlar yorumdan öteye gitmeyecek. Betimlemesi yapılan ve cinsiyeti ayırt edilebilen bütün hayvanların eril bireyler olduğu görüyoruz. Bunların diğer bir özellikleri bunların atak halinde,  saldırgan pozisyonda betimlenmiş olmaları. Özellikle bir yere yönelmiş olmaları, ağızlarının açık olması, dişlerinin vurgulanmış olması mücadele ortamı ya da ürkütücülüklerinden faydalanıldığını gösteriyor. Beni burada daha heyecanlandıran şey, her betimin kuşkusuz bir anlamı var ama bazı hayvan betimlerinin aynı sahne üzerinde bir araya getirilmiş olmaları… yani o hayvan tek başına bir şey ifade edebilir ama diğer canlılarla bir araya geldiği sahnede büyük olasılıkla bir hikayeyi yansıtıyor. Bu semboller yüklendikleri anlam itibarıyla bir mesajı da iletiyorlardı” diye konuştu. 

 

KARAHANTEPE’DE YAŞAYAN İNSANLARIN ORTALAMA ÖMRÜ NE KADARDI?

Prof. Dr. Karul, o dönemde yaşayan insanların yaşlarıyla ilgili bir soruya şu yanıtı verdi:

“İskeletlerden o dönem insanların 40-50 yaşlara kadar yaşadığını gösteren çok sayıda iskelet var. Genç ölümlerin sayısı daha çok kuşkusuz bugünle karşılaştırdığımız zaman. Kimileri eski insanların çok daha uzun süre yaşadığını kimileri de çok erken öldüğünü söylerler. Neolitikte bu dönemde insanların 40-50’li yaşlara kadar yaşamlarını sürdürdüklerini gösteriyorlar”.