SON GÜN

Son teravih bitti, teravihler kısmen tamam. Son mukabele bugün öğle ve ikindi vakti bitiyor. İştirak ederim belki. Kalabalıkların içine karışınca kendini unutuyor insan. Bu bir nebze olsun rahatlatıyor insanı. Nasıl bir ramazan geçti? Tam olarak bilmiyorum. Geçen yıllara göre daha feyizli, daha bereketli, daha kolay geçti diyebilirim. Elbette yoksulluk, zamlar, geçim sıkıntısı, ekonomik bunalım, fahiş fiyatları, ilkesiz siyasi savrulmaları saymazsak. Anladım ki devletler dinlerden daha güçlü, daha üstün. Bu yıl iftar ve sahurlarda televizyon ekranlarını süsleyen müdavimler yine aynı simalardı: Serdar Tuncer, Fatih Çıtlak, Nihat Hatipoğlu, Tuğrul İnançer, Hayati İnanç... Performansı en iyi olan Serdar Tuncer idi bence. Hitabeti, konuşması, hikaye anlatması, beden dili daha müessir gibi duruyordu. İlginç olan şu ki Serdar Tuncer dediklerine yürekten inanan biri kanaatimce. Diğerleri de belki öyle ama tam olarak emin değilim onlardan. Nihat Hatipoğlu hayatım boyunca ısınamadığım ve samimiyetine güvenemediğim bir tip. Ortak özellikleri menkıbe, masal, kıssa ve hikaye anlatmaları. Aslında din demek, bir bakıma bütün bunların toplamı demek. Kur'an'a bakın yarısı peygamber kıssaları, geçmiş kavimlerin hikayeleri. İnsanlar yalın gerçekleri değil, hikaye dinlemek istiyor. Gerçeği içerisinde hurafe olmadan sunarsan müşteri bulamazsın, illa içine bir parça hurafe sokuşturmak zorundasın. Toplum muhayyilesi bunu şiddetle istiyor çünkü. Onun için ismi lazım olmayan biri "hurafesiz din olmaz' diyordu vakti zamanında. Hz. Ali'nin Basra'ya geldiğinde yaptığı ilk işin merkezi camilerden kıssası vaizleri uzaklaştırması olduğu söylenir. Ama Hz. Ali ve takipçileri daima başarısız olurken tarih o kıssacı vaizlerin başarısıyla dopdolu. Bu ramazan 'modern' düşünen ilahiyatçıları göremedim ekranlarda. Belki müşteri yok veya az diye çıkarmadılar. Öyle ya her şey bir arz-talep meselesi. Mustafa Öztürk bile açtığı YouTube kanalında Nihat Hatipoğlu gibi konuşmalar yapmaya başladı. Uzun süre sahnenin dışında kalmaya gönlü razı olmadı anlaşılan. Fildişi kule herkese göre değil. Ahmet Taşgetiren'in bugünkü yazısı can yakıcı. Birkaç ay önce yazdığım yakıcı bazı gerçekleri dile getirmiş hazret. Kısaca dedikleri şu: bugün itibariyle muhafazakarların muhafaza edebilecekleri hiçbir değerleri kalmadı. Hepsini kendi elleriyle ciğnediler çünkü. Kimseye kızmaya hakkımız yok, her şey bizzat kendi ellerimizle yapıp ettiklerimizin bir sonucu.