GÜNAHLARIN TEKRARI

Lise öğrenciliği yıllarımızda hocalarımız, "et-tekraru ahsen velev kâne yüzseksen" derlerdi. Sayısı Türkçe ifade edilen Arapça bir cümleydi. “Yüzseksen kez olsa da tekrar en güzeldir” anlamına geliyordu. Bununla öğrenmede tekrarın önemine dikkat çekerlerdi. Ehmedê Xanî bir beytinde bu hususu şöyle dile getiriyor: Heta tu dor û dersan, nekî tekrar û mesrûf, Di dunyayê tu nabî, ne meşhûr û ne me‘rûf. Türkçesi şöyledir: “Sen dor (öğrendiğin önceki dersler) ve derslerini tekrar edip düzenli bir şekilde çalışmadıkça, dünyada ne meşhur olursun nede tanınmış.” Elbette eğitim, ders ve öğrenmek için tekrar zorunludur. İyiliklerin de tekrarı güzeldir. Aslında hedeflenen güzel sonuca ulaştıran işlemlerin peş peşe defalarca yapılması, sıradan bir tekrar sayılmaz. Bir bina yapmak için tuğlaların üst üste konulması tekrar değildir. Her biri ayrı bir konumda ayrı bir yükseltidedir. Onlardan bir tanesi bile çıkarılsa, duvarda eksiklik olur. Demek ki her tuğlanın binada gerekli bir işlevi vardır. İyiliklerin tekrarlanması, çoğaltılması güzellikler sunar, fazilet sağlar. Ama kötülüklerin, yanlışların, günahların, adı her ne olursa olsun tekrarı olmamalıdır. Tekrarı şöyle dursun, bir tek günaha bile yol verilmemelidir. Güller, çiçekler çok oldukça ortamı güzelleştirir, mutluluğu artırır. Ama bir tek pislik huzuru kaçırmaya yeter. Lezzetlerin tekrarı lezzettir, ama elemlerin tekrarı azaptır, ağız tadını bozar. Güzel kokuların çokluğu ferahlık verir ama zayıf bile olsa kötü bir koku, insanın içini daraltır, nefesini keser. Günahlar, ruhu kirleten ve kalbi karartan pislik, kir yahut lekelerdir. Bir kez aldanıp işlense de pişmanlık duyulup hemen tövbe ve istiğfar ile temizlenmelidir yoksa her bir günah tekrarlandıkça kalpte önce küçük bir nokta iken gitgide büyüyen koca bir lekeye ve manevi çürümeye yol açar hatta kişinin karakterini çeşitli özelliklerini değiştirir, onu bambaşka bir insan haline getirir. Bir eseri ayakta tutan demir parçalar, su teması ile paslanır; bu temas tekrarlandıkça paslanma artar ve çürümeye yüz tutar. Bunun sonucunda o eser devrilir ve işlevini yitirir. Bazı cihazların kullanımında gereksiz tekrarlar sonucu parçaları yıpranır, contaları aşınır ya da parçalanır ve sonuçta istenen işlevi yapamaz olur. Makinelerde, aygıtlarda vidaların veya cıvataların laçkalaşıp amaçlanan görevi  yapamaması, yanlış muamelelerin ve zorlanmaların tekrarı sonucudur. Demek ki yanlışta tekrar zarar doğurur. Karanlıkta çok kalan ve ona alışan kimse, ışığı görünce rahatsız olur, gözleri kamaşır. Kirli, pasaklı işleri kendisine meslek edinen kimse, zamanla temiz işleri sevmez olur, temizlenmeye üşenir.  Mevlana’nın Mesnevi’sinde anlattığına göre, bir adam güzel koku satanların çarşısına gelince aklı başından gitti, yere düşüp bayıldı, bir ölü gibi yığılıp kaldı. Çarşı esnafı ve oradaki halk başına üşüştüler. Kendine gelmesi için kimi güzel kokular koklatıyor, kimi öd ağacına şeker karıştırarak tütsü yapıyor, kimi yüzüne gül suyu döküp duruyordu. Ama adam bir türlü ayılmadı. Derken kalabalığı yararak gelen biri, çekilin, ben onun kardeşiyim, ben onun hasatlığını biliyorum, sakın yüzüne gül suyu serpmeyin!” dedi. Sonra gidip bir yerden bir miktar hayvan dışkısı getirip burnuna tuttu. Oradakilerin hayret bakışları arasında adam kendine gelmeye başladı. Sonra da ayağa kalkıp kardeşiyle birlikte oradan uzaklaştı. Meğerki bayılan o adam bir debbağdı. Yıllarca kokmuş deriler arasında pis kokulara alıştığı için, o çarşıda güzel kokulara dayanamayarak düşüp bayılmıştı. İşte günahlar da insanın yapısını bozarak güzelliklerden uzaklaştırır, pisliklere müptela eder. Günahların Tekrarı kişinin karakterini, ruh yapısını ve şahsiyetini değiştirir. Yoksulluk yıllarında cemaat namazlarını hiç kaçırmayarak “cami kuşu” lakabıyla tanınan Sa’lebe adındaki sahabi, zengin olunca önce cemaat namazını terk etmiş sonra da Resulullahın (ASV) gönderdiği zekat memurunu boş çevirerek zekât vermemiş, olumsuz bir akıbete sürüklenmiş, Resulullah (ASV)'ın "Yazık oldu!" serzenişine hedef olmuştur. Kaba işleri kendilerine meslek edinenler, zamanla o işlerin etkisi altında kalarak kabalaşır, nezaket ve ruhi inceliklerini yitirebilirler. Cellatlar emir kulu olsalar da yaptıkları iş, onlardaki merhameti söndürür, acımasız duruma getirir. Helal yoldan da olsa çok hayvan kesen kimse, diğerlerine göre acımasızlığı daha fazladır. Helal bir işteki kabalık bile insanı etkiliyorsa, haramların insan ruh ve kalbinde bırakacağı kötü etkilerinin dehşetini varın siz düşünün. Rüşvetle çok haşir neşir olan kimsenin, bu günahın etkisiyle gittikçe mal ile mağruriyeti ve azgınlaşması hızlanır. Her günah kalpte siyah bir leke oluşturur. “Hayır, onların işleyip kazandıkları, kalplerini paslandırıp kirletmiştir.” (Mutaffifîn, 14.) Ayetinde bu durum vurgulanmıştır. Günahların tekrarı, eğer tövbe ve istiğfarla temizlenmezse kalpteki iman nurunu söndürür, neuzu billah küfre götüren bir yol açar.