İSLAMCILIK VE ARKEOLOJİ

  İslamcılık hiçbir zaman bilime güvenmedi, daha doğrusu inanmadı. İslamileştiremediği, yani tahakküm edemediği her şeye kuşkulu baktı, dahası komplo dedi. Güvenmediği, inanmadığı bilimler aşikar ve muzaffer olunca manalı bir sukutu tercih etti. Bunlar genellikle fizik, kimya, coğrafya, tıp gibi pozitif bilimlerdi. İslamcılık bunları kerhen kabul etmek zorunda kaldı. Sosyoloji, psikoloji, antropoloji, etnoloji, arkeoloji gibi sosyal bilimler onlarca hala karantinadadır.   Ülke çapında yürütülen yüzlerce bilimsel arkeolojik kazı çalışması onun gözünde boştur, hatta tehlikelidir. İslamcıların yaşayan en gözde entelektüelinin Yeni Şafak'ta yazdığı şu satırlara baksanıza: “Arkeolojik emperyalizm, bu topraklardan İslam’ın izlerini siliyor ama biz uyuyoruz. Yine bu topraklarda bizim işgalci olduğumuzu göstermeye kalkışacak hummalı bir kazı çalışması yürütülüyor ülkenin dört bir tarafında.” (25.06.2021, Yusuf Kaplan)   Geçen yıllarda benzer iddiaları Göbeklitepe için de serdetmiş ama tepkiler çoğalınca paylaşımını silmek zorunda kalmıştı. Mesela Şehr-i Urfa'da yabancılar yıllarca kazı yaptı ve dünyanın ilk neolitik yerleşimi olan Göbeklitepe'yi ortaya çıkardı. Bunu İslam'ın izlerini silmek için mi yaptılar? Ülke yolsuzluklarla, adaletsizliklerle, hukuksuzluklarla, ekonomik sefaletlerle kasıp kavrulurken tek kelime etmeyeceksin; buna mukabil ülkede yürütülen bilimsel arkeolojik kazı çalışmalarına emperyalizm diyeceksin. İslamcılığın bütün sermayesi her zamanda ve zeminde gerçeklere temas etmek yerine olası bir komploya, bir dış mihraka işaret etmesi değil midir zaten?    İslamcılığın halk diye, birey diye, sosyal gerçeklik diye bir derdi yoktur. Açın bakın İslamcı yazarların köşelerine hiçbirinde halkın, bireyin ve milletin gerçek sorunlarını bulamazsınız. İslamcılık bir ideolojidir, bir izmdir, bütün ideolojiler ve izmler gibi kıyıcıdır. Onun için ideolojilere ve izmlere kapanan bir zihinden hayır sadır olmaz.