SAFER AYI VE UĞURSUZLUK

  İçinde bulunduğumuz Safer ayının “uğursuz” olduğu hakkında çeşitli dedikodular yapılmaktadır. Hemen belirtelim ki, “uğursuzluk inancı” İslam öncesi cahiliye toplumuna aittir. İslam, bu gibi batıl inançları ortadan kaldırmıştır. Eşyada, zaman veya mekânda olumlu ya da olumsuz hiç bir güç bulunmadığı gibi, hiç bir uğursuzluk da yoktur. Peygamber (ASV) Safer ayını da zikrettiği hadisinde, uğursuzluk inancını şöyle reddetmektedir: “Hastalığın bir başkasına kendi kendine bulaşması yoktur! Eşyada uğursuzluk yoktur! Baykuş ve uğursuzluğa yorulan kuşların ötmesinde uğursuzluk yoktur! Safer ayında da uğursuzluk yoktur! Fakat sen cüzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç!” (Buhari, Tıp, 19, Hadis no: 5707) “Uğursuzluk” eşyada, etkileyici, tahrip edici ve önlenemeyen bir güç bulunduğuna inanmaktır. Buna göre bu inanç “şirk”tir. Çünkü Allah’a ait gücü, O’ndan başkasında da kabul etmek oluyor ki bu da Allah’a ortak koşmak demektir. Bu nedenle Peygamber (ASV), “Uğursuzluğa inanmak şirktir” buyurmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/389) Böylesine “şirk” temeline dayanan bir inanç hiçbir müminde bulunmamalıdır. Her gün tüm müminlerin dilinde tekrar edilen “Lâ havle ve lâ kuvvete illa bi’llah’il-‘Aliyyi’l-‘Azîm” kutsi cümlesi, kuvvetin yalnız Allah’a ait olduğunu, O’ndan başkasında hiç bir kuvvet bulunmadığını bildirmektedir. Evet, kameri yılın ikinci ayı olan Safer ayı Cahiliyye döneminde “uğursuz” sayılıyordu. Bu ayda belaların yağdığına, yapılan çalışmaların sonuçsuz kalacağına, evliliklerin bile kısa süreceğine, aile huzurunun bozulacağına inanıyorlardı. Safer’den önceki Muharrem ayı peş peşe gelen üç haram ayların sonuncusu olduğundan, Safer ayı gelince haram aylarda ara verilen savaş, çatışma, talan ve yağmacılık tekrar tüm hızıyla sürüyordu. Arap diyarı boşalıp halk çeşitli ganimetler için çevreye dağılıyorlardı. Kimisine göre, şehirler boşaldığı için “boşalma” anlamında bu aya “safer” adı verilmişti. Matematikteki “sıfır” sayısı da “safer” kelimesiyle aynı kökten olup “içi boş” anlamındadır. Kimisine göre de “Safer” gasp ve yağmacılıktan elde edilen malların adı olduğu için bu isimle anılmıştır. Bu itibarla, saldırıya uğrayan, malları müsadere edilen güçsüzler için Safer ayı “uğursuzluk getiren” bir ay olarak hafızalara kazınmıştı. Müşriklerin sıkça başvurduğu adetlerinden biri de haram aylardan olan Muharrem ile Safer ayının yerini değiştirmekti. İntikam ve çeşitli kötü hasletler nedeniyle haram ayı “Safer” varsayarak savaşı sürdürüyorlardı. Buna “nesi’” adı veriliyordu. Kur’an bu uygulamalarını “küfürde aşırılık” şeklinde değerlendirmiştir. (Tevbe, 37.) Ancak İslam, insanlık dışı tüm cahiliyye adetlerini ortadan kaldırarak toplumda gerçek adaleti tesis ettiğinden, safer ayının kötülükle anılan bir tarafı da kalmadı. Olayları kötülüğe yormak şeklinde de ortaya çıkan ve “teşe’üm” denilen uğursuzluk düşüncesi dinimizce yasaklanmıştır. Ancak “tefe’ül” denilen “olayları hayra yormak, her şeyde hayır aramak” düşüncesi, dinimizin teşvik ettiği hususlardandır. Peygamber (ASV) uğursuzluk insancına karşı olayları hayra yormak gerektiğini bildirmiştir. (Buhari, Tıp, 43, Hadis no: 5753) Elbette ki insanın kendi iradesiyle işlediği günah ve kötülüklerde hayır aranmaz; şeytanın amelleri şerden ibarettir, onlardan uzak durmak lazımdır. Ancak ilahi kaderin cilvesi olarak başa gelen ve hoşa gitmeyen, can sıkıcı olaylarda, hatta insanı sarsan musibetlerde dahi bir hayır tarafı bulunduğunu düşünmek gerekir. Çünkü Yüce Allah, “Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216) buyurmuştur. Bu nedenle “her şeyde bir hayır vardır” sözü toplumumuzda önemli bir prensip olmuştur.