DİK DURUŞ

  Gelişmiş toplumlarda insanların çoğunluğu gizli gündem gütmediklerinden dolayı düz mantık kullanırlar. Olaylara ve gündelik gelişmelere aşırı anlam yüklemeden, ifade ettiğiyle ifade etmek istediği arasında pek fark olmadan sürülen bir yaşamdır.   Ancak özellikle Asya toplumlarında, olaylara hacimli anlamlar yükleme ve niyet okumak yaygın bir kültür olarak benimsenmiş durumdadır.   Hal böyle olunca olaylar karşısında verilen ölçüsüz aksiyon ya da ölçüsüz çekingenlik mukadder olmaktadır.   Bu tip ortamlarda öne çıkan insan profili “dik duruş” sergileyebilenlerdir.   Yaptıklarıyla, konuştuklarıyla ve özellikle oluşturduğu ekosistemle dik duruşu destekleyen bir birikim elde eden kişiler, içinde bulunduğu toplumun önüne geçer.   Aksi durumda olan ve sıradan çoğunluğun bir üyesi olarak yaşamını ve söylemini geliştiren kişiler ise esen rüzgârın kuvvetine göre şekil alanlardır.   Öncü olamazlar. —İradeleri; idareciliğe yetecek düzeyde olmaz. —En doğru bildiği konuda bile mütereddit ve ürkek yaklaşımıyla tarihin silik timsalleri arasına yerleşirler. —Eleştirilmekten aşırı derecede korkarlar. —Eleştireni gayrı meşru yöntemlerle memnun etmeye kalkışırlar. O tarakta bezi olmayanları tehdit etmeye kalkarlar. Resti yediklerinde ise derhal korku yorganının altına girip iftira yastığına sarılırlar. —O koltukta hasbelkader oturdukları gerçeğini bilip, sürekli o koltuktan kaldırılacağı günün hazin sonunu yaşarlar.   Kendi yolunu kendi seçen lider kişiliklerin en önemli ihtiyacı bu liderliğini sürdürülebilir kılmaktır. Bunun da olmazsa olmazı; fikir ve belagat sahibi olmaktır.   Dünya ölçeğinde bir konu hakkında konuşurken o ölçekte, ulusal ölçekte konuşurken o ölçekte fikir sunabilmelidir. Derinlik olmazsa, anında lokal çapa düşülür. Ancak yine de kendi yolunu çizebilme cesareti çok saygın bir tutumdur. Örnek teşkil eder.   Hayat, Kendi yolunu kendi çizenler ile başkaları tarafından çizilmiş yolda kırık dökük kağnılarla ilerleyenler arasında bir sahadır.