NE DERİZ? NE YAPARIZ?

  Kentsel dönüşüm deriz, deprem konusunda yayımladığımız beyanlar ve mesajlar dünyayı kurtarır niteliktedir ancak hiçbir gecekonduyu dönüştürmeyiz. Bu da yetmezmiş gibi dönüşümde kullanılmak üzere ayrılmış arsaları haraç mezat satarız.   İhalelerde şeffafız deriz, beytülmal dilimizden düşmez ama ihale öncesi ekibimizi gönderip anlaştırdığımız firma ihaleyi kazanır.   Fırsat eşitliğinde kimse elimize su dökemez deriz, yorucu görevlere adam alırken kura çektiğimizle övünürüz. Maaşı kallavi olan işe alımlarda veya işe gelmeden maaş almasını istediğimiz kişilerde “fırsat eşitliğini” unutup yakınlarımız, partililerimiz ve şerrinden emin olmadığımız kimselerin yakınları hatırına “fırsat bu fırsat hurra” diyerek başkalaşım geçiririz.   Yakın çevremizi işimize karıştırmıyoruz diye beyanlarda bulunuruz, çevremizdekilerin elinden telefon düşmez, ofislerinden müteahhitler eksilmez. Gerekirse başka şehirlerde görüştürüp, “işleri hallettiririz”.   En ucuz ulaşımı biz sağlıyoruz deriz, daire başkanımız “kıyaslama için sadece bizden pahalı belediyelerin bilgisini topluyoruz” der.   Bilim merkezi deriz, bilim insanlarını kaçırtacak her türlü hadisede karşı tarafta yer alırız. Ancak bir akrabamıza torpil isterken yanlarına gider, “hocam hocam” diyerek kıymet vermiş gibi yaparız.   Dava adamlığından dem vururuz, en büyük kuyuyu; aynı partiden olan arkadaşımız için kazar, en uzun şikayet mektuplarını onların hakkında yazarız.   Birlik ve dayanışma içinde olduğumuzu dilimizden düşürmeyiz, belediye başkanı olarak il başkanını, il başkanı olarak belediye başkanını, ilçe belediye başkanı olarak diğer ikisini, milletvekilliğinde umudu kalmayanlar olarak da hepsini toptan bertaraf etmekten başka bir aktivitemiz olmaz.   Yatırım yapmakla övünürüz, yaptığımız beton santralini çalıştıramayız, yıllardır parasını ödediğimiz araçları şehre getiremeyiz. Hukuki gerekliliği uygulamaya ise hiiiçç cesaret edemeyiz.   Çağ atlamaktan söz ederiz, yaptığınız ne var diye sorulduğunda, anormal bir gülme eşliğinde yıktıklarımızı anlatırız.  Âlemi, ağlanacak halimize güldürürüz.   Sosyal medyada edebiyat parçalarız, mikrofonda iki kelimeyi bir araya getiremeyiz. Söylediklerimizin anlaşılması için mütercim ihtiyacı hasıl ederiz.   Halkın içinde olmakla övünürüz, fakir fukara aileleri; çoluk çocuk, genç yaşlı, erkek kadın demeden bir kaç poşet erzak karşılığında fotoğraf ve video malzemesi yaparak düşkünlüklerini ifşa eder, bununla da övünürüz.   —Birisi çıkıp dese ki “yukarıda yazılı olan kötü fiillerin hepsini yapacağım” —Sahi, baş tacı eder miyiz? —Hayır! Kesinlikle, yüzüne bile bakmayız.   Peki, “Saf, temiz, dürüst, çalışkan, natık, iş bilen, halkı düşünüp, Hak’tan korkan gözüküp, yukarıda yer alan fiillerin hepsini eksiksiz tatbik eden” daha kötü değil midir? Daha fazla uzak durulması/uzak tutulması gerekmez mi?