DÜCANE CÜNDİOĞLU'NU DİNLERKEN

 Dücane Cündioğlu’nun “Mehmet Akif ve II. Abdülhamit Arasında İslamcılık” başlıklı bir konuşmasını dinledim. Aylardır dinlemiyorum. Bütün konuşmaları gibi yoğun ve uzun bir konuşma. Çoğu netameli ve tartışmalı mevzular. Her zaman olduğu gibi malumat çok, netice yok; malzeme çok, terkip yok. Ama sadece konuşma olarak, sunum olarak, entelektüel malumat olarak, beyin fırtınası olarak çok renkli ve keyifli bir konuşma. Çok geniş bir malzemesi ve yelpazesi var hazretin. Sizi kendisine bağlıyor ve itiraf etmeli bu hususta ülkede eşi menendi yok. Kanaatlerinin kahir ekseriyetine katılıyorum. Neler anlattı peki? Bunları kendi ifadelerimle söylemek istersem şöyle hulasa edebilirim:  İslam'ın ve İslamcılığın tarihi iktidar kavgalarının tarihidir. Said Nursi, Mehmet Akif, Elmalılı, Mustafa Sabri bunlar göründükleri gibi değiller. Hepsi istihbaratçıdır, İttihat ve Terakkicidir. Akif’i severim ama beğenmem. Şairdir, yani mazurdur. Akif’in düşmanları bile Akif’e saygı duymak zorundadır. İnanmış bir insan olduğu için düşünce tarafı yoktur. Akif’in ve Elmalı’nın sonradan Abdülhamit’ten özür dilediği koca bir yalan. Said Nursi özür dilemiş olabilir çünkü Eski Said, Yeni Said dönemleri var. (Şahsen Said Nursi’nin de böyle bir özrünün olmadığını, iddianın ortodoks nurculuğun bilinçli bir çarpıtmasından ibaret olduğunu düşünüyorum.)  Hz. Aişe Hz. Ali karşısında kesinlikle haksızdı, evinde oturması gerekirdi. Hz. Aişe’nin sorunu kişisel kiniydi. İfk hadisesinden dolayı Hz. Ali'ye beslediği kişisel kin. İslam tarihi Cemel Vak’ası der. Halbuki yaşananlar düpedüz bir savaştı. Binlerce insanın kanına mal olan korkunç bir savaş. Hz. Ali çok dindardı ama halifelik için yetenekli biri değildi. Muaviye ahlaklı değildi ama lider zekası vardı. Ben meseleye inanç ve duygu açısından değil, düşünce açısından bakıyorum. Dediklerim doğru şeyler ama iyi şeyler değil. İslamcılığın diyalektiği: Aişe-Ali, Ali-Muaviye, Akif-Abdülhamit. Dindar bilinç ikisini de sever, ikisini de haklı görür, çünkü düşünce ve zekadan yoksundur. Dindar bilinç tutarsızlıklara inanır, hepsini içine alır, hepsinin üzerini ört pas eder. Bir kalpte hem Ali hem Muaviye olabilir ama bir beyinde ya Ali vardır ya Muaviye. İkisinin de birlikte olması imkansızdır.  Batı tarihinde en ciddi kilise eleştirisi yapan Dante’dir. İlahi Komedya baştan sona bir kilise hicviyesidir. Ama bunu Dante uzmanları dahil hiçbir edebiyat tarihçisi bilmez nedense. İkincisi Mikelanjelo’dur. Sistina Şapeli’ndeki mahşer freski Dante’nin bir tekrarından ibarettir. Samuel Beckett'ın “Godot'yu Beklerken” isimli eseri hiç anlaşılmamış mükemmel bir edebi metindir. Onun da konusu kilise eleştirisidir. (Kitabı hem okumuş hem sinemaya uyarlanmış halini seyretmiş biri olarak bu konuda Cündioğlu’na katılamayacağım.) Devletleri yönetenler liderler, sultanlar, krallar, padişahlar değil, bürokrasi...