ZEKÂT VERİRKEN NELERE DİKKAT ETMELİ?

Muhterem Kardeşlerim… Zekât verirken nelere dikkat edilmesi gerektiği ve kimlere verilmesi gerektiği konusunda maddeler halinde anlatmaya gayret edelim… Efendim; 1- Zekât verirken bilezik, yüzük gibi altınların işçilik ve sanat değerine değil, ağırlığına bakılır. Mesela Reşat, Cumhuriyet ve Aziz liralar 7,2 gramdır. 12 ayardan fazla olan bütün altınlar tartılıp, kırkta biri zekât olarak verilir. Bilezik, küpe, yüzük gibi çeşitli ayarlarda altını olanın, bunların içinden en yüksek olanının ayarından vermesi daha iyi, ortasından vermesi caiz, düşüğünden vermesi ise mekruhtur. 2- Zekâta tâbi mallar, altın liraların en düşüğünün, kuyumcunun alış fiyatına göre hesap edilir. 3- Nisabın üstünde bileziği olan kadının zekâtını, kocası değil, kendisi verir. “Zekâtımı bir fakire ver” diye kocasını veya başka birini vekil ederse, vekil kendi parasıyla da zekâtı verebilir. 4- Miras ve Mehr-i Müeccel alacakları nisap hesabına katılır, fakat zekâtı verilmez. Aldıktan sonra nisabı bulursa, diğer alacaklardan farklı olarak, sadece o senenin zekâtı verilir. 5- Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, Hicrî Kamerî aya göre bir yere yazar ve her sene o tarihte zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur. Gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir. Zamanı gelince tekrar hesaplanır, eksik verilmişse tamamlanır. Fazla verilmişse gelecek senenin zekâtından düşülür. 6- Nisap, yıl içinde sıfırlanınca, ilk nisabı bulduğu gün yeniden tarih atılır. Bundan bir hicrî yıl sonra, nisaba malik ise zekât verir. Sıfırlandıktan sonra, bir daha zengin olana kadar tarih atılmaz. Sıfırlanmadan, mesela 50 gram altını varsa, yıl sonu diğer paralarıyla birlikte nisaba malikse zekâtını verir. Yani sıfırlanma hariç, yıl içindeki diğer dalgalanmalara itibar edilmez. 7- Uşru verilen mal, kırk yıl kalsa, uşru da zekâtı da verilmez, ama ticaret malı hâline gelirse veya satılıp paraya, altına çevrilirse zekât malı olur. İlk zekât verme gününde zekâtını da vermek gerekir. Altın ve gümüş eşya ile kâğıt paralar, her ne suretle ele geçerse geçsin, zekât malı olurlar. 8- O ay tahakkuk eden kira borçları, zekât nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez. 9- 25-30 yıllık da olsa, uzun vadeli taksitlerle alınan krediler, zekât nisabından borç olarak düşülür. 10- Altın miktarı yarıdan az olan karışımın zekât hesabı, ağırlığıyla değil kıymetiyle yapılır. 11- Yılın yarıdan fazlasında, parasız çayırda otlayan hayvanlar, üretmek için, sütü için olursa, bunlara saime hayvan denir. Saime hayvan sayısı, nisabı bulursa, zekâtı verilir. Yün için, yük taşımak için, binmek için olursa saime denilmez ve zekâtı verilmez. Parasız çayırda otlamayıp, evde besleniyorsa, üretmek veya eti ve sütü için de beslense yine zekâtı verilmez. Çift sürmek, yük taşımak, binmek için yetiştirilen hayvanların zekâtı olmaz.   Doktorun zekâtı Doktor, fakir hastadan muayene parasını veya zengin, fakirdeki alacağını zekâtına sayamaz. Hizmet karşılığı ücret alan avukat, komisyoncu, yük taşıyan kamyoncu, mühendis gibi diğer hizmet sektörlerinin tamamı için böyledir. Mesela bir avukat, fakir müvekkilindeki alacağını zekâtına sayamaz. Hattâ ticaretle uğraşanlar da, ticaretini yapmadığı başka maldan zekât veremediği gibi, kâğıt parayla da zekât veremez. Zekât, ya ticaretini yaptığı malı veya altını fakire temlik etmekle yani eline vermekle gerçekleşmiş olur. Fakirin evini veya başka yükünü taşıyıp zekâtına sayamaz.   Zekât kimlere verilir? Maddeler hâlinde bildirelim: 1- Zengin olana, yani kurban nisabına malik olana zekât verilmez. Ana babaya, dedeye, büyükanneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Eğer salih iseler, yakın akrabaya zekât vermek, daha çok sevab olur. Sâlih akraba yoksa, başka sâlihleri tercih etmelidir. 2- Kadın, dinen fakir olan kocasına İmameyn’e göre zekât verir. Kocası maddî sıkıntı içinde ise, bu kavle uymakta mahzur olmaz. 3- Hayır kurumlarına zekât verilmez. Müctehid imamların hiçbiri, “Hayır kurumlarına zekât verilir” dememiş ve bu konuda icma hâsıl olmuştur. Öğrenci yurtlarına veya vakıflara zekât verebilmek için, bu kurumların bir yetkilisi, bir fakirden vekâlet alır. Fakir, kurumdaki yetkili şahsa vekâlet verirken, “Benim adıma zekât almaya ve aldığın zekâtı dilediğin yere vermeye seni vekil ettim” der. Yahut sadece “Seni zekât almaya umumi vekil ettim” demesi de kâfidir. O zaman vekil, aldığı zekâtı, talebelerin veya kurumun ihtiyaçlarına sarf edebilir. Böylece dine uyulmuş, zekât da dine uygun olarak verilmiş olur. 4- Hadis-i Şerifte, “İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir” buyuruldu. Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar yani işi, mesleği bu olanlar, dinen zengin olsalar da, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler. (Dürr-ül-muhtar) 5- Babası zenginse, küçük çocuğuna zekât verilmez. Babası fakirse, fakir olan küçük çocuğa zekât verilir. Deliye de, fakirse zekât verilir. Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisine yahut vasisine verilir. Zenginin küçük oğluna, fakir olsa da zekât verilmez, ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verilebilir. Burada büyük demek âkıl baliğ olmuş demektir. Küçük ise, henüz âkıl baliğ olmayana denir. 6- Peygamber Efendimizin soyundan gelen Seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Günümüzde, bunlara da zekât verilir. (Dürr-i Yekta)  Allahü Teâlâ, ümmeti Muhammed’i, orucunu tutan, fitre ve zekatını veren, bu mübarek Ramazan ayının feyzinden, bereketinden hakkıyla faydalanabilen salih kullarından eylesin. (Amin)