İDARECİDE OLMASI GEREKEN HASLETLER

Muhterem Kardeşlerim… Âlimler buyurdu ki: “İyilik, sevgi kazandırır. Kötülük, düşmanlığa sebep olur. Münakaşa etmek, düşman kazandırır. Uymak, itaat etmek, dostluk meydana getirir. Doğruluk, itimat kazandırır. Emanete riayet, kalb huzuru meydana getirir. Adaletli olmak, kalbleri toparlar ve sevgi doldurur. Zulüm, parçalanmaya, bölünmeye götürür. Güzel ahlak, muhabbete, kötü ahlak, insanların uzaklaşmasına sebep olur. İyilik ve cömertlik, dostluğa, cimrilik, yalnızlığa götürür. Kibirlilik, hiddet, tevazu yükseklik kazandırır. Cömert olmakla kişi övülür. Cimrilik, kötülenmeye götürür. Gevşeklik, zayi olmaya, ciddiyet, işlerin düzenli yürümesine götürür. Aldanmak ve gaflet, pişmanlık sebebidir. Sağlam tedbir almak, ele geçen nimetin devamına sebeptir. Acele etmeksizin istenen şeyler, kolay ele geçer. Konuşmayıp susmakla, heybet husule gelir. Faydalı olmayanı terk ile, fazilet kazanılır. Efendim; Her şeyin sonuna bakarak iş görmek, kurtuluştur. Yumuşak olmayan, pişmanlık çeker. Sabreden kazanır. Susan selamet bulur. Korkan çekinir. İbret alan, ileri görüşlü olur. İleriyi gören, anlayışlı olur. Anlayan, bilir. Kendi arzu ve isteklerine uyan, sapıtır. Pişmanlık, acele ile beraberdir. Selamet, teenni ile beraberdir. İyilik eken, neşe ve sevinç biçer. Akıllı kişi ile arkadaşlık eden saadete kavuşur. Cahilin arkadaşı yorulur. Bilmiyorsan sor. Soran kurtulur. Yanıldığında, ondan dön. Kötülük yapınca, pişmanlık duy. Bir şey verince bol ver ki, iyiliğin bol olsun. Kızıp öfkelenince, yumuşaklık göster. Çalışmak, muvaffakiyetin sebebidir. Çalışmakla, başarıya kavuşulur.”  “Kanaat eden doyar”, “Sükut eden, selamete kavuşur”, “Kenara çekilen, kurtuluşa erer”,  Kur’an-ı Kerimde de mealen buyuruluyor ki: “Allah’ın dinine sımsıkı tutunan, muhakkak doğru yola girmiştir.” [Âl-i İmran 101]  Yumuşaklık şeref, sabır zaferdir. İyilikler hazine, cehalet aşağılıktır. Bütün hikmet sahipleri buyurdu ki: “Gücünün yetmeyeceği şeyi yüklenme, sana fayda vermeyen işi yapma, hanımınla gururlanma, malın çok olsa da ona güvenme!”  Hazreti Ömer, idaresi altında olanların hallerini yakından bilirdi. Adalet ile iş görürdü. Kibirli değildi. Özür dileyenin özrünü kabul ederdi. Ayıplarını örter idi. Her bakımdan emin idi. Doğruyu, hakkı ortaya çıkarmak için çalışırdı. Hangi durumda olursa olsun, kuvvetli karşısında zayıfı korur, himaye ederdi.  Devlet adamlarının kuvvetli olması  Sultanın biri, Âlim bir zata sordu: - Sultanı kuvvetli ve üstün yapan şey nedir? Âlim zat buyurdu ki: - Kendisine itaat edilmesi... - İtaatin esası nedir? - Sultanın, emrini gözetip çalışan yardımcılarına iyilik ve sevgi göstermesi ve halkına adaletle muamele etmesidir. - Doğru söyledin, emanet itaatin kalesidir. İtaat etmek de milletin süsü ve ziynetidir. Sultana itaat dört şekilde olur. Ona düşkün olmak, onu sevmek, ondan korkmak, ona baş eğmek.  Halkın Devlet Başkanına itaati lazımdır. Devlet başkanına itaat etmekte, Allahü Teâlâ’dan korkmak lazımdır. Devlet Başkanı da, Allahü Teâlâ’ya itaat etmelidir. Adaletli olsun olmasın, Devlet Başkanına tazim ve hürmet, Allahü Teâlâ’ya tazimdendir. İtaat ile birlik husule gelir, Müslümanların işleri düzenli ve tertipli hale getirilir. İtaat etmeyip isyan etmek, devletin temelini yıkmak olur. İnsanlara lazım olan, Devlet Başkanına itaattir. Çünkü dinin ve halkın salahı, ancak Devlet Başkanına itaatle olur. Mal, mülk ve namusun muhafazası, ancak Devlet Başkanına itaatle mümkündür. İtaat etmede sayısız menfaatler vardır. Selamet ve saadet ondadır. En sağlam yol itaat etme yolu olup, milletin bekası, rahatı ve huzuru ondadır. Çünkü itaatle, bütün fitnelerden ve fesatlardan korunmuş olur. Allahü Teâlâ kendine itaatle, Resulüne itaati bir tuttu. Kur’an-ı Kerim’de, Nisa suresinin 59. Âyet-i Kerimesinde mealen; “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan Ülülemre (İdarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız, onu Allah’a ve Resule götürün [Müctehid Âlimler Kur’an-ı Kerime ve Hadis-i Şeriflere göre halletsin]; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir” buyuruldu. İtaat etmeyen, nimete şükretmemiş demektir. İdareciler olmasaydı, halk felakete düşüp helak olurdu.  Hazreti Ali buyurdu ki: Kalbler, bir kaba benzer. O kalblerin en hayırlısı, içinde hayır olanıdır. Sana söyleyeceğim şeyleri ezberle. İnsanlar üç kısımdır: Rabbani olan Âlimler, kurtuluşa ermek için çalışanlar, bir de esen rüzgara göre hareket eden ahmak kimseler olup, bunlar; ilim nuruyla aydınlanmamış, sağlam bir barınağa sığınmamış olanlardır. İlim, mal ve mülkten hayırlıdır. İlim, seni gözetir, korur. Sen, malı gözetirsin. İlim, öğrenmekle çoğalır. Mal, vermekle azalır. İlim hakimdir. Mal, gözetilmeye mahkumdur.  İlim aşkı ibadet olup, onun ile Allahü Teâlâya nasıl ibadet edileceği öğrenilir. Hayatta iken ilim ile, taat ve ibadet yapılır. Mal sahipleri, daha hayatta iken ölmüşlerdir. Âlimler, her zaman bulunacaktır. Onların sevgisi, kalblerdedir. Âlimin vefatıyla, ilim yok olur. (Onun için, Âlimin ölümü; Âlemin ölümü dendi.) Fakat yine yeryüzü, doğruyu gösteren Âlimden mahrum kalmaz. Onlar sayıca az, fakat Allahü Teâlâ katında dereceleri çok yüksektir. Kalblerinde hikmetler gizlidir. Kendilerini arayanların kalblerine iman tohumları ekerler. Mübarek vücutlarıyla dünyadadırlar. Fakat kalbleri, Allahü Teâlâ’ya bağlıdır. Onlar, Allahü Teâlânın yeryüzünde halifeleridir, emin ve güvenilir kullarıdır. Onlar, Allahü Teâlâ’nın dinine davet ederler. Onları görmeye can atmak lazımdır. Ah, onları görmekle şereflenmek ne güzeldir.”  Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)