GÖNÜL KUŞU

Gönül Kuşu içimizde bir yerlerde yaşar. 

Hiçbirimiz görmedik onu şimdiye dek, ama biliriz onun orada olduğunu. 

Doğduğumuz an ilk kez çırpar kanatlarını. 

Yaşadığımız sürece bir kez bile bizi terk etmez, hep bizimledir." 

(Michal Snunit; Gönül Kuşu)

 

İnsanın neden kanadı yok? İnsan sorudur ama daha çok cevaptır. Onun için bazı sorular cevaplarıyla güzeldir. Bazı sorular alır sizi ve bambaşka yerlere götürür ya da daha doğru şekliyle bazı sorular alır sizi bambaşka yerlerde gezdirir ama bütün seyahati, sizi kendinize getirmek içindir. Sorduğumuz her soruda kendimizi aramıyor muyuz? Sorular karşısında verdiğimiz, verebildiğimiz cevaplardır bizi, biz kılan. Sahi düşündünüz mü, insanın neden kanadı yok? Kuşlara neden özenir insan, bir kuşa bakıp onlar gibi göklerde süzülmeyi neden ister? Aslında sorular ve bu sorulara vereceğimiz cevaplar esasen insanın; görebilse, hissedebilse, anlayabilse tıpkı kuşlar gibi kanatlarının olduğu sonucuna ulaştıracaktır. Evet, insan belki de gönül kuşunu fark edebilse, gönlünün farkına varabilse uçabilmeyi becerebilecektir.  

 

Neden bahsediyoruz; uçmak için iç âlemimizin farkına varmaktan bahsediyoruz, kendi içimize düşmekten, kendi içimize düşerek âlemlere açılmaktan bahsediyoruz. Gönül kuşunun farkına varmaktan, gönül kuşuna binerek uçmaktan bahsediyoruz. Akla saplanıp kalanlara inat gönül kapısını zorlayan adamdır gönül kuşunun farkında olanlar. Gönül ışığını yakanlar madde âleminden mana âlemine çıkabileceklerdir. Zira mana âlemi gece gibidir, ona ulaşmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir.

Özkan Gözel’i dinleyelim ve gönül kuşunun farkına varabilmek; “Kendi İçine Düşmek”tir diyelim. “İç âlemimiz asıl evimizdir bizim, biz asıl orada yaşarız. Oradan dünyayla ve diğer insanlarla ilişki kurarız. Orası ruhumuzun üssüdür bir nevi. İnsan demek; bir iç âleme, bir gönül dünyasına, bir içselliğe sahip olan varlık demektir. İnsan kendi içine düşmeden böyle âleme sahip olamaz, keza böyle bir âleme sahip olmadan kendi içine düşemez..."

 

"Gönlüm uçmak dilerken semavî ülkelere; 

Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere..." 

Böyle diyordu, “Çile” Şairi, Necip Fazıl Kısakürek. Gönlün uçmaya olan aşkını dile getiriyordu. Madem gönül uçmak ister ve madem insan gönül kuşunun farkına vararak ancak uçabilecektir; öyleyse insan her dem gönülle olmaya gönüllü olmalıdır. Gönül üzerine ve uçmak üzerine dahası gönül ile uçmanın yollarını aramak üzerine bir yola hazır olmalıdır. 

 

Tutulmadı Yunus canı, geçti Tamu'dan, Uçmak'tan

Yola düşüp Dost'a gider, ol aslına uyakmağa

Derviş Yunus candan, bedenden geçerek gönül ile öteye gitmekten bahsedecektir. Uçmak gerekecektir, buraya, bu dünyaya takılıp kalmaktan, düşmekten kurtulabilmek için düşler ülkesine doğru bir yol “uçmak” gerekecektir. Zira uçmak; etimolojik olarak cennet ile aynılaşacaktı. Sahi ölmek bile; yükselmek, havalanmak olarak bu âlemden öteye uçmak değil miydi? Onun için uçmaya imkân vermek gerekecektir. Gönül kuşuna imkân verilecek olursa, Mevlana’nın dediği gibi yol bitmeyecekti. “Gönül gitmek isterse gidilecek yol bitmez. Göz görmek isterse görülecek yer bitmez. İnsan çekilirse içindeki mağaraya, her yanı karanlık bilir. Her yer ona mağara görünür. İçindeki aydınlığa yürümenin yolu yollara düşmektir.” 

 

Ama bir temkin olarak; gönlü de terbiye etmek gerekecektir; türküye kulak verip çok yüksekten uçmamak gerekecektir. 

 

“Gel gönül yüksekten uçma
Rüzgar vurur düşen bir gün
Tutma başın yukarıya
Felek vurur ağla birgün..”

 

Ya da yine Yunus’un izini takip etmek gerekecektir. 

“Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar

Taş yüzüne ol sızar, içinde ne var ise”

 

Ama her şeye rağmen gönül eri olmak gerekecektir. Zira son tahlilde gönül eri garip olmayacaktır. Bizi dünya gurbetinden kurtaracak olan pencereyi bize açacak olan gönülle olmaktan, gönle gönüllü olmaktan geçecektir. İnsan unuttu; gönlünü unuttu, gönül ile uçmayı unuttu, gönülden gönülle temas kurmayı unuttu.  Hâsılı gönül kuşunun kanadını kırdı insan. Sonuç: Yaşamın içinde boğuşuyoruz, yaşamak omuzlarımızda bir yüke dönüşüyor. Çünkü gönül kuşumuzun farkında değiliz.