KİMDİR KESEN PARMAKLARIMIZI?

Küresel hegemonyanın/batı aklının, bize benzeyenlerden bize kahya olarak seçtikleri nasıl ki kendi toplumlarını din ve vatan uğruna diyerek sömürülmesine katlanmaya ikna edebilen yeteneklere sahip ise aynı şekilde kendileri de kendi toplumlarını, başka toplumları sömürme, talan etme ve işgaller gibi insanlık suçlarını işlemeye razı edebilme yeteneklerine sahiptirler.

İngiltere vatandaşları, 2003 Irak saldırısı döneminde; Tony Blair’i ABD’nin peşine takılmakla suçlayarak, İngiltere'nin Irak işgaline katılmaması yönünde gösteriler yapmaya ve ses vermeye başladıklarında; Blair, Irak işgal edildiğinde Londra'da yürüyen 1 milyon savaş karşıtına şu sözlerle hitap etti: “Beyler, savaşa karşı yürüyorsunuz ama unutmayın ki refahınız bu tür savaşlara bağlı!”...

Bunun üzerine muhalefet zayıflayarak sona ermişti. Irak işgali iki milyon insanın hayatını kaybetmesi ve sayısız dul, yetimi ardında bırakmıştı ve Irak, hala işgal altında sayılır.

*

Bugünün dünyasında da hala geçerli olan İngiliz/batı aklıdır. Batı aklı, batı tarihinde ve kendi tarihimizde apaçık kendini gösteriyor.

Mesela düşmanı sadece yok etmiyor, onun aurasını da yok etmek istiyor. Onun moralini, umudunu, inancını, benliğini/şahsiyetini/haysiyetini/namusunu, kültürünü, geleceğini, dilini…

Ona ait ne varsa. Burada sadece bir bencillik olarak nüksetmiyor şeytan. Daha farklı bir şey var. Nedir, neye razı olmuyor bu akıl?

‘Her şey benim olsun’ un ötesine geçerek; şunu söylüyor: ‘hiçbir şey senin olmasın’

Batının insanlık tarihinde yaptıklarını saymaya kalkışamayız, buna yer yetmez ama bir misal:

” Ülkede bir türlü kumaş kullanımı yaygınlaşmadığından ve İngilizler el tezgahlarında kumaş dokumlarını engellemek için Hintli dokumacıların parmaklarını kestirir. Düğüm atmalarının engellenmesi için özellikle baş parmakları kestirilir. Yaklaşık 40 bin kişinin parmaklarının kesildiği söyleniyor” İster bu iddia olduğu gibi gerçekleşmiş olsun, ister ihtilaflı kısımları olsun. Bundan ne sonuç çıkarmamız gerektiği önemli. İşkence yapmak, parmak kesmek belki de en sıradan düzeyde yapılan canilikleridir bunların…

Sömürgeci için sömürgeye biçilen askeri ve siyasi roller dışında birkaç önemli husus da şudur:

Mutlak itaat, hammadde ve işgücü kaynağı olma ve pazar olma.

Yani sürdürülebilir kölelik/bağımlılık.

Kendine yetmemen gerekir.

Birinci hedefi budur. Necmettin Erbakan Hoca faiz hortumlarını kesip ülkenin soyulmasına karşı tavır koyduğunda; ona karşı kampanya başlatılmıştı.

Evet, birinci şart; muhtaç olman. Toprakların, insan kaynakların, uzmanların olsa da sen,  ü ret me ye cek sin. Bugün yaşadığımız durum bu değil mi?

*

Peki, bizim parmaklarımızı mı kestiler?

Evet.

Nasıl ve kim?

Aynı güçler. İngiliz olur, Amerika olur, şu olur, bu olur. Ama sadece parmaklarımızı kesmediler, beynimizi de çıkardılar kafamızdan. Bilmem anlatabildim mi?

Parmaklarımızı kesmekle oluşacak durumu başka yöntemlerle yapmaktalar, biri faiz. Diğeri üretim -tüketim/yaşam şekli dayatması ve bu yönde toplumun/yönetimin dizayn edilmesi. Eğitim, mimari dahil her alan.

Bunda siyasi yapılanma şeklinin de büyük rolü var... Genel anlamda finansal/ekonomik küresel sistem.

Sana benzeyen kahyaya yaptırırlar bugün bunu ve sen neden helva yapmadığını sor/a/maz hale gelirsin veya getirilirsin. İşte durum budur.

Bizim meselemiz, onların, bize benzeyen kahyaları, genel valileri.

Peki kahya, iyi biri olamaz mı, niyeti iyi bir insan olamaz mı? Ne demek? Tabii ki olabilir. Öyle ise ona itaat etmemiz gerekmez mi, ona destek olmamız gerekmez mi?

Hayır. Ona itaat etmemiz gerekmez, tam tersine onun, bizim taleplerimize uyması gerekir. Peki destek olmak?

Zaten destek bu. Yani, onu, atayanların elinden/emrinden alıp kendimizin kahyası yapabildiğimiz oranda ona destek olmuş oluruz.

O, her kimse, her nere ise, her ne ise yapılacak olan budur.

O, ilah değil, Rab değil, yanılmaz değil; o, bir insandır veya insanların işlettiği bir sistemdir. Zaten sorunumuz da sistemik/sistemsel. Tüm işleyişi felç eden bir sorun. Bir kısmını ya da bir parçayı değil; senkronizasyonu bozan bir sorun.

Bu sorun, bireyselleşme ve küreselleşmeyle başladı. Ve yerelleşme ve cemaatleşme ile giderilebilir. Burada yönetimlerin toplum için yapabilecekleri bir şey yoktur; tam tersine onlar da engel olacaklardır. Zira sistemsel dedik ya, mesela özelleştirme, mesela uluslararası finans sistemi/tahakkümü… Hükümetlerin baş edebileceği hususlar değil. Çözüm toplumda.

Peki, toplum, kürselleşmiş bu tahakküme nasıl direnecektir? Mesela bir özelleştirmeyi durdurabilir mi, bir yeşil alanın betonlaşmasını önleyebilir mi? Şimdilik hayır ama daha lokal bir tarz oluşturabilir. Mesela kooperatifleşebilir. Yerel yöntemlerle yerel üretimler yapabilir. Yeme, içme vd temel ihtiyaçlarına yönelik lokal/yerel/bölgesel alışkanlıklar edinebilir. Bu, işin sadece ekonomik kısmı…

Tüm alanlarda kolektif bir bilinç oluştuğunda; toplumun daha avantajlı olduğu görülecek ve adam yerine konmak zorunda olduğu görülecektir. Temel ilke şu olabilir: Beni/toplumu hesaba katmadan yapılan hiçbir oyunda/işte bulunmama. Buna, zamanla daha sert sivil tepkiler ve daha kitlesel bilinçlenmeler eklenebilir. Önemli olan her şeyin hukuk kuralları içinde olması. Bakın yasal demiyorum; hukuk diyorum.

*

Çok güvendiğiniz, inandığınız ve hatta gerçekten de iyi ve iyi niyetli bir şoförünüz var. Yanlış istikamete gidiyor, direksiyona hakim olamıyor, gereksiz sürat yapıyor, arabayı oraya buraya çarpıyor, kurallara uymuyor ama iyi biri, iyi niyetli olması neyi değiştirir? Mesele kişi değil ki? Araba bizim ve biz, arabadayız. Bu şoföre mutlak teslimiyet; Allah’ a şirk koşmak gibi bir duruma bile tekabül edebilir. Dikkatli olmalı.

Bir şiirde geçtiği gibi: ’benimse söylemekten başka çarem kalmadı’.

Ali Şeriati, duamızı şöyle yapar:

“Ey zayıf bırakılmışların Rabbi!

Sen yeryüzünün zavallılarını, mahkum ve zayıf yığınlarını ve hayattan yoksun bırakılanları – ki onlar, köle arayan azgınların; çağın karanlık zulmünün; kin ve nefret cehenneminin tarihteki kurbanlarının devamıdırlar ve her zamankinden daha çok zulme ve baskıya maruz kalmışlardır –insanların önderliğine eriştireceğini ve onları dünyaya varis kılacağını irade etmişsin. İşte şimdi zamanı gelmiştir. Yeryüzünün lanetlileri senin vaadini gözlemekte ve beklemektedir.”

Rabbim, bu duayı ve gereğini hakkıyla yapanlardan kılsın.