CELAL ŞENGÖR'LE SÖYLEŞİ

Celal Şengör'ün söyleşisi bitti. Keyifle okudum. Dobra bir insan. Talihi daima yaver giden bir insan. Merak duygusu dikkatimi çekti. Mesleği dışında da bilimsel gördüğü her şeyi merak ediyor. Bir bilim adamı olarak her türlü övgüyü hak ediyor. Okurken kıskandım. Hayatında istediği her şeye ulaşmış: para, bilgi, kültür, eğitim, şöhret, mutluluk, huzur, neşe... En önemlisi yaptığı iş biricik eğlencesi. Mesleğini sevmeyen insanlar hiçbir zaman mutlu olamazlar. Benim hayatım uzun bir tatil diyor. Metafizik hiçbir derdi ve korkusu yok gibi. 

Bilimle, sanatla, edebiyatla, tarihle, siyasetle, dinle, Kürtlerle, İran'la alakalı şahane bazı tespitleri var. En çok hoşuma giden Heminway'in Yaşlı Adam ve Deniz isimli romanı için dedikleri. Şöyle diyor: "Okurken nefret ettiğim kitaplar da vardı. Örneğin Heminway'in İhtiyar Adam ve Deniz kitabını mecbur olduğum için Robert Kolej'de orijinal baskısından okumuştum. Ama Çok zorlandım. Neden bu kadar meşhur olduğunu da hiç anlamadım." (s.195) Birkaç ay önce bir paylaşım yapmıştım. Yaşlı Adam ve Deniz kitabını okuduğumu, hiç beğenmedimi, boş bir kitap olduğunu, Nobel almasına hayret ettiğimi söylemiştim. Bunun üzerine bazı arkadaşlar kızıp beni takipten bile çıkarmıştı. Aklın ve hissin yolu bir. 

Keza İran hakkında dedikleri ilginç: "Türkiye, İran tipi bir şeye dönüşemez çünkü İranlılar çok kültürlü insanlardır. İran şu anda Türkiye'den ileridedir. Türkiye, bir şeye dönüşecekse ancak Afganistan olabilir. İran bu mollaları kabul ediyor çünkü İran'da saygı duyulan bir molla ve ruhban sınıfı vardır. Yani, dinde görevli olan alim adamlar var ama Türkiye'de böyle bir şey yok. Türkiye'de diyanet dediğin yer boş insanlardan oluşuyor. İran'da ise durum farklıdır. Dolayısıyla bizim İran olmamız mümkün değildir; alttan da mümkün değildir, üstten de mümkün değildir. Biz İran'a inemeyiz çünkü bizim önce İran'a çıkmamız gerekir." (s.65) 

Hiçbir kompleksi ve çekincesi yok. Mesela Atatürk'e rahatlıkla "bal gibi diktatör" diyebiliyor. "Dahi Diktatör" isimli bir kitabı var. Halis bir Kemalist olduğu halde bunu açıkyüreklilikle söylemek büyük bir dürüstlük örneği. Bu dürüstlüğü bizim birçok dindar alim ve ilahiyatçıda göremiyoruz. Daha önceleri Fuat Sezgin, Ahmet Arslan, Halil İnalcık, İlber Ortaylı'nın söyleşilerini okumuştum. Fuat Sezgin ve Ahmet Arslan'ın söyleşileri ile ilgili iki yazı yazmış ve bunları Düşünen Düşer'e almıştım. İlber Ortaylı'nın söyleşisini hiç beğenmemiştim. Çok sevimsiz gelmişti bana. Fuat Sezgin'in insanüstü çalışkanlığı, azmi ve üretkenliği çarpmıştı beni. Ahmet Arslan'ın ise doğallığı ve felsefî derinliği. Celal Şengör'ün farkı daima somut ve gerçekçi düşünmesi. Jeolog olmasının büyük bir payı var bunda. 

Geçen yıl Ahmet Arslan'la birlikte Urfa'ya gelmişti. Arkeoloji Müzesini gezmiştik. O her şeyi çok merak ediyor, eserlere yakından bakıyor, inceliyor, yorum yapıyor, yazı ve işaretleri okumaya çalışıyor, üst üste sorular soruyordu. Ahmet Arslan tam aksine hiç oralı değildi, hemen sıkıldı ve dışarı çıktı. O zaman anladım Şengör'ün somut ve plastik olan her şeye karşı inanılmaz bir ilgisinin olduğunu. Ruhumun Masalı Şehr-i Urfa kitabını hediye etmişim. Okudu mu bilmiyorum. Söyleşilerden kendimce değerli bulduğum bazı İktibaslar yapmak isterdim ama yazmaya mecalim yok.