İYİLER, “İYİ” OLMAZSA; KÖTÜ OLACAK!

İyilik olsun istiyoruz, umut hep var olsun, güzellikler yaşamı terk etmesin istiyoruz. Ama olmuyor, insan/lık her geçen gün daha fazla kötüyü ve kötülüğü besliyor. Kötülük dünyayı dolaşıyor, büyüyor kötülük, acılar büyüyor, savaşlar, vahşetler, katliamlar kötülüğün “zafer”ini kutluyor. İnsan, hızla “insan”lıktan uzaklaşıyor. Gazze’de bebekler ölüyor ve insan/lık hiçbir şey yap/a/mıyor… “Çöl büyüyor” diyordu Nietzsche ve devam ediyordu;  “Vay haline çöllere gebe olanın!” Evet, çöl büyüyor ve insan ve insanlık; “iyi” olmazsa, kötü olacak ve kötü/lük bütün insanlığı yutacak! 

“İnsanlık cehennemi bir çukurun kenarındadır.” Böyle başlıyordu; “Yoldaki İşaretler” yazarı Şehit Seyyid Kutup kitabına. İnsana ve insanlığa karşı olan “insan”; dünyayı cehenneme doğru sürüklüyor. Dünya yeniden ve yineden yeni yeni savaşların ayak sesleri ile uyanıyor her yeni güne. İnsan hiç bıkmadan felaketi çağırıyor, insanlık kıyameti zorluyor, dünya çıldırmış, insan, insanlık habire tekmeliyor dünyayı. Buradan bir doğum mu çıkar ölüm mü? Dünya ve insan ve insanlık nereye koşuyor, yükselecek mi, alçalacak mı? İnsanın ve insanlığın vardığı noktada; dünya azalacak mı, çoğalacak mı, “insan” kalacak mı? 

“Fe Eyne Tezhebun” Yüceler yücesinden, düne, bugüne, yarına dair en kutsal uyarı geliyor sonra: “Ey insan! Nereye bu gidiş? Dur ey dünya! Dur ey insanlık! Bu cadde çıkmaz sokak, bu yolun sonu uçurum… “Pencereye koştum kızıl kıyamet.” ‘Çile’ şairi, varılan noktayı ortaya koyuyordu. Her taraf karanlık, zifiri karanlık; ruhumuz daralıyor, sıkılıyoruz, bunalıyoruz, eziliyoruz. İçinden geçtiğimiz günler korkutuyor bizi, yaşadığımız günler, yaşanan süreç umutlarımızı vuruyor, huzursuz kılıyor bizi, yarına dair, güzele dair, iyiye dair beklentilerimize kast ediyor… Gün geçtikçe insana ve dünyaya dair umutlarımız daha fazla yara alıyor. Evet, gün geçtikçe ağırlaşıyor yüreklerimiz... İçimiz ve dışımız, yüreğimiz ve dünyamız; her tarafımız kanıyor… 

Evet, başardı işte! İnsan insanın kurdudur artık. İnsan; insana umut olmalıydı, şifa olmalıydı, huzur vermeliydi oysa. Acı, çok acı! İnsan; insan insanın felaketidir artık. Kabil’ler, Habil’lere dünyayı dar etmeye devam ediyor. Yoruldu dünya ve havlu atıyor insanın elinden. Her tarafı acıyor bugün. Karanlık artıyor, şafak habire uzaklaşıyor. Ürküyoruz… Korkuyoruz, korkuyoruz umudu yitirmekten, korkuyoruz karanlıktan, korkuyoruz kötülükten... Umut olsun istiyoruz,  aydınlık olsun istiyoruz,  hep iyilik olsun istiyoruz... Evet, biliyoruz ki kötülerin ve kötülüğün her tarafımızı kuşattığı, kötülüğün akla gelmeyecek her türü ile arzı endam ettiği bir dünyada iyiler, “iyi” olmazsa; kötü olacak, kötüler olacak, insan düşecek, insanlık düşecek, güzellik ve iyilik düşecek ve insan ve insanlık kaybedecek, dünya kaybedecek…

İnsanlık tarihi; iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin, doğru ile yanlışın, hak ile batılın mücadelesi. İyiye, güzele, doğruya dair gündemi olmayanların günlerinin sonunda varacakları yer “umutsuz vaka” olacaktır. Uyanmazsak, fark edemezsek, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan, söylememiz gerekirken söylemediklerimizden dolayı korkarım toprak ayağımızın altından kayacak, gök üzerimize çökecek. İyiler “iyi” olmazsa; bu kadar kötülüğün içinden iyilik çıkmayacak, çekip giderek terk edecek hepimizi… 

Yok, hayır; kötülüğü çoğaltmak istemiyoruz. Daha fazla kötülükten bahsetmek istemiyoruz. Biliyoruz ki; her ne olursa olsun her şeye rağmen kötülük; iyiliğin ortaya çıkmasına ve son tahlilde iyiliğin nihai zaferine mahkûmdur. Ve yine biliyoruz ki; kötülük tabiatı itibariyle; bütün kötülüğüyle, kendi yok oluşuna hizmet edecektir. Onun için diyoruz ki; kötülük kol geziyorsa her yerde, iyiliği çoğaltamayışımızdandır, iyi ol/a/mayışımızdandır. İyiliği çoğaltmak gerekiyor, iyiliği çoğaltabilmek, güzelliği her tarafa yayabilmektir esas olan. İyi olmak, iyiliğe dokunabilmek, iyiliğe tutunabilmek gerekiyor.  İyilik tutmalı bizi, biz iyiliği tutabilmeliyiz. İyilikle hayata tutunabilmeliyiz. Kendimize bir iyilik yaparak, kötülükten sakınabilmek için, uzaklaşarak kötülükten iyiye ve iyiliğe yürümeliyiz. Bir virüs gibi her tarafa yayılan kötülüğü hayatlarımızdan uzaklaştırabilmenin yolunu bize sunacak olan iyiliği çoğaltmak, iyilik ekmek, iyi olmak olacaktır. Zira biliyoruz ki; kötü olan fena olandır ve fena olan fânidir. Kötülük geçicidir, aslolan iyidir, iyiliktir. Ve madem iyiler, “iyi” olmazsa, kötü olacak; o zaman tek çare hayatın her alanında “iyi” olacağız ve iyilikle olacağız yok başka bir yol...