KIZILKURT

Yöremizde harman zamanı Mayıs ayında ortaya çıkan çok zehirli bir kurtçuktur. kendini saman çöpleri içinde kamufle eden söz konusu bu kurtçuk, arı böceğinin kurtçuğu olup küçücük samanlarla sarılarak bir buğday veya arpa başağı görünümü verir, onu başak sanıp yiyen hayvanlar zehirli oluşundan dolayı kısa sürede ölürler. Koyun ve keçilerin ölümüne neden olan bu yaratık halk arasında endişeye yol açmaktadır. Bu nedenle hoşa gitmeyen, saçma veya iğneleyici sözler sarf eden, zehirli bir dile sahip kimselerin bu sözleri kızılkurta benzetilir. Masumane bir tavırla söylenen ama zehirli olan sözler için bu benzetme yapılır. Zamanla yöre şivesinde bir deyim olarak, “ne çirkin bir söz ettin!” “dilin kurusun!” gibi anlamlarda kullanılan “quzulqurt” şekline dönüşmüştür.

Toplumlarda kızılkurta benzer şekilde gerçek mahiyetini gizleyerek insanları manevi yönden zehirleyen ve vahim sonuçlara yol açan kötü insanlar vardır. Kendilerini iyi kamufle ettikleri için ne yazık ki verdikleri zarar çoğu kez önlenememektedir. Bu kötü niyetli insanlarda dürüstlük ve mertlik yoktur; gizlenmiş bir hainlik vardır. Onlar şeytanın avanesi olmuşlardır.

Dürüstlük, açık yüreklilik, mertlik insani bir değerdir. Bu itibarla toplumun da değeri olmuştur. Kamuoyu veya eskilerin deyimiyle “efkâr-i umumi” buna aykırı davrananları dışlayıcı bir müeyyide ile cezalandırır, hain, ikiyüzlü yahut kötü ilan edilir. En hafifinden toplumdan dışlanır. 

Allah’tan korkmayanlar, toplumun cezalarından korkarlar. Onun için toplumun bu değerine aykırı davranarak gizli saklı iş çevirenler, sahtekarlar, ikiyüzlüler, suçlular, hainler ve kötüler kendilerini kamufle eder, gizlenirler. Bunların tamamı toplum için tehlikelidir ancak en tehlikeli olanı “inançta sahtekârlık” olan münafıklıktır. Çünkü inanmadıkları halde inanır görünüp Müslüman toplumu yanıltırlar. Allah onları bilir ama insanlar bilmez, Müslüman olarak kabul edilirler. Kendilerini gizlemek zorunda kaldıklarından Müslümanlara karşı içlerinde aşırı bir düşmanlık taşırlar. Küllerin altında saklanan ama bir rüzgârda parlayıp büyük bir yangın olarak ormanları hatta yerleşim yerlerini yakıp küle çeviren ateş gibi, bir fırsat bulduklarında yürekleri yakan toplumsal bir yangına neden olurlar. Müslüman toplumun tamamına her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmezler. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim münafıklara karşı müminleri birçok ayetlerle uyarmıştır. Münafıkların bu gizlenmiş yüzlerinin ne derce korkunç ve kâfirden daha şiddetli olduğunu “Şüphe yok ki münafıklar, cehennemin en aşağı derekesindedirler” (Nisa, 145.) ayetiyle bildirmiştir.

Kızılkurt mahiyetindeki hainler sadece münafıklardan ibaret değildirler. Dinin ve toplumun suç kabul ettiği eylemleri gerçekleştiren tüm suçlular kendilerini olabildiğince gizlerler. Demokrasilerden ve yasaların açıklarından en çok yararlanalar da bunlardır. Özgürlükler ve yasalarda bir takım açıklar olsa da gerçekten suçtan sakınan insanlardaki vicdan onları engeller. Vicdanı olanlar hiçbir yazılı yasa olmasa da, hatta engelleyici kolluk kuvvetleri bulunmasa da vicdan, suça karşı engelleyici bir güç olarak kâfi gelir. Ne yazık ki çoğu zaman suçluların, hainlerin demokratik özgürlüklerden istifadesi, vicdanlı, dürüst insanların özgürlüklerini kısıtlamıştır. Güya demokratik özgürlükler dürüst insanların daha rahat etmesi amacıyla konulmuştur. Ama tam tersi bir işleve dönüştürülmektedir.

Günümüzde gerek maddi (uyuşturucu ve çeşitli suç eylemlerine girişerek) gerekse de fikri alanda toplumu içten içe zehirleyen kızılkurtlar çoğalmıştır. Devlet büyükleri toplumu bu kızılkurtlara karşı korumak için en etkin çareler uygulamaya koymalıdırlar. Unutulmamalıdır ki kötülere merhamet, iyilere zulümdür. Kötülerin özgürlüğü iyilerin esaretine yol açar.