Bir meslekte, zaman ve çalışma ile elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık olarak tanımlamak mümkün. Yaşamımız boyunca yaptığımız tüm çalışmaların bütünü, kariyer olarak karşımıza çıkıyor. Üstlendiğimiz roller, görevler, bu görevlerin deneyim ile sonuçlanmasına denilebilir. Ancak kariyer edinmenin sadece tek yolu bu olmasa gerek. Zira kariyer her ne kadar mesleki edinimleri kapsıyor olsa da bunu yanında ilkesel bakış açısı, dürüst bir kişilik, korumak ve kollamak maksadı, fayda ve etik kurallar bütünlüğü, ahlaki değerler ve “ahilik” anlayışını da içerisine alan kapsayıcı bir nitelikte olması gerekmektedir. İnsan karakterinin ve insani değerlerin oluşmasında bazı temel değerlerimizin olduğunu çoğu zaman unutuyoruz. Biz atalarımızdan süregelen mesleki kariyer ve yetkinlik anlayışının temelinde inanç, ahlak, toplumsal değerler, doğru olan gelenek ve göreneklerimizin çok etkin olduğunu bilmekteyiz. Bunu en önemli yansımalarından birinin “ahilik” anlayışının temel bir öge olarak alınmasından anlıyoruz.
Ahilik 13. yüzyılda Anadolu’da görülmeye başlayan, Osmanlı Devleti’nin kurulmasında önemli rol oynayan dinî ve sosyal bir teşkilattır. Ahiliğin Anadolu’da kurulup gelişmesinde fütüvvet teşkilatının büyük tesiri ve Ahi Evran’ın önemli rolü olmuştur.
İslami anlayışa doğrudan bağlı olan ahiliğin esasları, ahlaki ve ticari kaideleri fütüvvetnâme adı verilen kitaplarda yazılı idi. Teşkilata girecek kimse ilk önce bu kitaplarda belirtilen dinî ve ahlaki emirlere uymak zorunda idi. Teşkilat mensuplarında bulunması gereken vasıflar vefa, doğruluk, emniyet, cömertlik, tevazu, kardeşlerine nasihat, onları doğru yola sevk etme, affedici olma ve tövbe idi. Yalan, gıybet, hile, şarap içme, zina gibi davranışlar ise meslekten atılmayı gerektiren sebeplerdi. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.v)’in emir ve tavsiyeleri de yer almaktadır.
“Ancak müminle arkadaş ol yemeğini de ancak (haramdan sakınan) kimse yesin.”
Büyüklerimiz ne güze buyurmuşlar:
İnsan bir mal alırken markasına bakar ve iyi olup olmadığını araştırır. Kişi, arkadaş edineceği kimsenin kâmil bir iman ve güzel ahlak sahibi olup olmadığını, ibadetlerine devam edip etmediğini araştırmalıdır. Sayılan meziyetlerden mahrum bir kimseyi dost edinmek, bizim de ibadetten soğumamıza ve güzel ahlaktan uzaklaşmamıza sebep olur.
Arkadaş olarak seçtiğimiz kimse, temiz seciyeli ve ileriyi gören bir mümin olmalı; konuşması ya bizi hakka yöneltmeli veya kötülükten vazgeçirmelidir. Tetkik etmeden, her önüne geleni dost edinmemelidir. Zira başa gelen felaketler, çok kere arkadaş yüzündendir. Ne güzel söylemişler:
Mizana vur görüştüğüm ihvanı el-hazer,
Rehber zannettiğin rehzen olmasın…
Hülasa kimlik bilinci ile atalarımızdan tevarüs eden inanç ve değerler silsilesi içerisinde yapılacak olan tüm kariyer çalışmalarımız sosy-ekonomik olarak başarılı olacak ve toplumsal örneklik açısından bir değer katacaktır. Aksi halde alınacak hiçbir unvan ve mesleki deneyimin kıymeti harbiyesi olmayacaktır.