İŞİMİZİMİN VAKTİMİZDEN ÇOK OLDUĞUNU UNUTUNCA?

Kulluk ve imtihan için bulunduğumuz şu üç günlük dünyada, Özellikle biz iman eden biz Müslümanların; işimizin vaktimizden daha çok olduğunu ne yazık ki unutmuş haldeyiz. Bu unutkanlığın birinci kaynağı sekülerleşme ikincisi gaflet hastalığıdır... Hâlbuki bin yıl dahi yaşasak da, şu fani dünyadan bir gün mutlaka göç edip gideceğimizi bile bile, imtihan sahasından firar etmeye çalışıyoruz her birimiz. 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in şu dörtlüğü, mevcut halimizi ne kadar da güzel tasvir ediyor:

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;

Tek nokta seçemez dünyadan nazar.

Yerinde mi acep, ölü ve mezar?

Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?

Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Güneşe, aya, galaksilere, bulutlara ve hasılı kelam her bir varlığa göç var da, biz mi kalacağız dünyada?

Bu kaçış, bizim için öyle tehlikelerle dolu tuzakların hazırlamasına zemin hazırlıyor ki; şayet ebedi hayatta bunların önümüze çıkıp bizi zelil edeceğini yakin olarak bilip/inansak, belki de rahat yataklarımızda uyuyamazdık. 

Evet, ne çare ki İslâm âlemi bugün; sayı ve güç olarak çok olmasına rağmen, dünyaya kan kusturan emperyalist devletlerin hiçbirine söz geçiremiyor. Söz geçirmemesinin sebebi ise; ilkin Dünyevileşme, sonra düşmanlarına benzeme, daha sonra imtihan sahasında; Allah ve Resul’ünün muradına göre insanı inşa, dünyayı imar ve meşru üretimden uzaklaşıp; her şeyi İslam ve insanlık düşmanlarına bırakmasıyla başladı...

Bugün, bir avuç İsrail terör devleti, iki milyar İslâm aleminin ortasında hem de gözlerinin önünde; seksen senedir Filistin’de işgal, talan, hırsızlık ve soykırım yapmaktadır. Vallahi billahi ve tallahi, bu ümmetin başına gelen felaketler, bizim acizliğimiz ve korkaklığımızdan dolayı gelmektedir. Çünkü biz Müslümanlar, özellikle son yüz yıldır, Rabbimizle aramızdaki irtibatı kestik, mesafeler koyunca Allah (c.c) da yardımını bizden geri çekip, bizi nefislerimizin doymak bilmeyen emelleriyle baş başa bıraktı...

Kendimizle baş başa kalınca, başımıza gelmeyen kalmadı... Ne Endülüs İslâm Devleti, Doğu Türkistan, Arakan ne Osmanlı kaldı. Üç kıtada fiilen, hüküm ve söz sahibi olan Müslümanlar; ellerindeki gücün ve nimetini kesinlerinden bildikleri andan itibaren, Allah yardımını onlardan geri çekti... Ve Ümmet dağıldı. Güçleri kalmadı. İslâm coğrafyası parsel parsel parçalandı, üzerinde küçük küçük uydu devletçikler kuruldu... Çünkü biz, ben, o fark etmez; ama hepimiz işimizin vaktimizden çok olduğu bilincimizi yitirince, olanlar oldu!

Kısacası; toplumsal olarak, gerek siyasi ve ekonomik, gerek ahlaki ve iktisadi hasıl kelâm yaşamın her alanında, dünyevi işlerimizi uhrevi işlerimizin önüne koyduğumuz müddetçe, hiçbir alan ve konuda muvaffak olmayacağız unutmayalım! Gerisi yorumlar ve zaman kaybıdır...