YA SEV YA TERK ET: BİR KALIBIN ELEŞTİRİSİ

"Ya sev ya terk et." Bu klasik kalıp, ilk bakışta basit ve net bir mesaj gibi görünse de, biraz daha derinlemesine incelendiğinde, pek de öyle olmadığını fark ediyoruz.

Bu sözün ardında yatan asıl mesaj, "Benim istediğim gibi düşün, hayatını benim istediğim şekilde yönlendir, aksi takdirde benim bulunduğum alanı terk et." şeklinde bir ultimatumdur.

Peki, sevgi ve terk etme arasında gerçekten bu kadar keskin bir çizgi var mıdır? Sevmek, her şeyi olduğu gibi kabullenmek ve değiştirmeye çalışmak mı demektir? 

Bir insanı sevmek, kusurlarını ve hatalarını da kabullenmeyi gerektirir elbette. Ancak bu, onu geliştirmeye ve düzeltmeye çalışmayı engellemez.

Mesela Hastalandığında bedenini terk ediyor musun? Hayır, onu iyileştirmek için çabalıyorsun. Sevmediğin bir yemeği denediğinde, onu çöpe atmak yerine, nasıl daha lezzetli hale getirebileceğini düşünüyorsun. Peki, bu durumda, neden ilişkilerde de aynı yaklaşımı benimsemiyoruz? 

"Ya sev yeter ya terk et" kalıbının arkasındaki bir diğer problem de, iktidarı tek tarafa vermesidir. Bu sözü kullanan kişi, karşı tarafa "Benim istediğim gibi ol, yoksa seni yok ederim." tehdidinde bulunur. Bu durum, karşı tarafın kendini çaresiz ve değersiz hissetmesine neden olabilir. Oysa gerçek sevgi, karşılıklı saygı ve özgürlük üzerine kuruludur.

Bir insanı sevmek, onun seçimlerine saygı duymak ve onu olduğu gibi kabul etmek demek değil midir?

Bu nedenle, "Ya sev yeter ya terk et" yerine, "Birlikte nasıl daha fazla uzlaşı içinde bir hayat sürdürebiliriz" şeklinde olmalıdır. 

Bu şekliyle toplumsal huzuru ve mutluluğu yakalayabiliriz. Aksi takdirde bu ülkenin çivisi çıkar toplumsal kaosa davetiye çıkarırız.