GAZZELİ KADINLAR

 

8 Mart 1857 tarihinde Amerika’nın New York şehrindeki bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler, çalışma şartlarının iyileştirilmesi için greve başlayınca, polis müdahale ederek işçilere saldırmış ve onları fabrikaya kilitlemiştir. Ardından yangın çıkmış (veya çıkarılmış), işçilerin barikatlardan kaçamaması sonucu 120 kadın işçi feci şekilde yanarak can vermiştir.

Kadınları kötü şartlarda çalıştıran, emeklerinin hakkını vermeyen zalimler, onları kışkırtan ve grevi organize ederek belaya sürükleyen de aynı zalimlerdir. Sonuçta acımasız bir şekilde üzerlerine polisi salan ve 120 kadının yanarak ölümüne yol açanlar da aynı zalimlerdir. Hatta yangını çıkaranların da aynı zalimler olduğu kuvvetle muhtemeldir.

Kadınları kullanmaktan çekinmeyen onlara her türlü zulmü reva görenler, bu acı olayı da kullanmaya çalışmışlardır. 1910 yılında Danimarka’da yapılan Sosyalist Kadınlar Konferansında bir teklif üzerine 120 kadın işçinin öldüğü gün olan 8 Mart “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilmiştir. 1921 yılında Moskova’da yapılan Komünist Partiler toplantısında 8 Mart bu kez “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şeklinde adlandırılmıştır. Aynı yıl Türkiye’de de kutlanmaya başlanmıştır. 1977 yılında ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etmiştir. Dikkat ederseniz, kadınlara sahip çıkma görüntüsündeki çabalarıyla ön plana çıkanlar, onları sömürmekten, bedensel ve cinsellik yönüyle kullanmaktan başka düşünceleri olmayan, hiçbir değer tanımayan acımasız sosyalistler, komünistlerin ve kapitalistlerdir. Bu çabaların altında bir hinlik olduğu ve kadınların hayrına olmadığı açıktır. Kadınları tenzih ederim ama, kurtların toplanıp “koyunlar günü ilan edelim, koyun haklarına saygı duyalım..” demelerine benzer.

Aylardır İsrail vahşetinin Gazze’de yaptığı soykırıma sessiz ve duyarsız kalan sadece seyretmekle yetinen zalimlerin ne derece samimiyetsiz, iğrenç, sahtekâr ve yalancı oldukları ortaya çıktığı gibi, kapitalist zihniyetin masumları kullanarak onların sırtından ne çıkarlar devşirdikleri de gözler önüne apaçık serilmiştir. İnsan hakları, kadın hakları, şu hakları, bu hakları diye dillerinden düşürmedikleri hak, hukuk ile ilgili oluşturdukları sahte günlerini, yalan söylemlerini ve kocaman bir palavra olduğunu anlaşılan demokrasilerini artık hiç kimseye yutturamayacaklardır.

Gazze, Avrupa ve Amerika'nın iç yüzlerini tamamen en net şekilde ortaya çıkarmıştır. Masum görünüşlü maskelerle çeşitli isimler takarak sundukları günler, haftaların, hak hukuk, demokrasi nutuklarının koca bir aldatmaca, süslü yalanlardan ibaret olduğu da gün yüzüne çıkmıştır. İşte onlardan biri Güya kadınları savunuyorlarmış güya kadınların ezilmesine karşı çıkıyorlarmış da bunun için canla başla çalışıyorlarmış. 

Bugün 8 Mart. Zalimlerin kadın hakları süslemesiyle sundukları, kendi çıkarları için kullandıkları günlerden biri olan Dünya Kadınlar Günüdür. Samimiyetsizliğin kofluğun yine tavan yapacağı bir gün. “Dünya Kadınlar Günü” ise, Gazze dünyadan değil mi, Gazze kadınları kadın değil mi? Onların çocukları insan değil mi? Kucaklarında kefene sarılmış bebekleri ile Gazze kadınlarının arşa yükselen feryatlarını duymayan, onlara karşı samimiyetsiz, yapmacık, alayvari bir yaklaşım içinde bulunan zalimler, hangi yüzle kadın haklarıyla ilgili nutuklar atacak, programlar düzenleyecek, forumlar yapacaklar? Seviyesizliklerini, yüzsüzlüklerini nasıl örtecekler?

Koyun haklarını savunmaya soyunan bu sahtekârların koyun postu giymiş kurtlar olduklarını artık herkes biliyor. 

Ancak daha acı olan şudur ki, gerçek hak, adalet ve güzellikler Peygamberimiz (ASV)’ın getirdiği İslam dininde bulunduğu halde, kadın haklarıyla ilgili hiçbir çabanın İslam âleminden çıkmayışıdır. Gazze konusunda da Müslümanların çoğu zalim kâfirler kadar duyarsız kalmıştır. Birçok toplumsal etkinlikler kâfirlerin ve batılıların insafına terkedilmiştir. Çünkü Peygamber (ASV)’dan ve sahabe döneminden sonraki Müslümanlar da kadın hakları konusunda sabıkalıdırlar. Asırlar öncesinden nübüvvet gözüyle ümmetinin geleceğini gören Peygamberimiz (ASV): “Allah’ım, ben iki zayıfın hakları konusunda zorlanıyorum: Kadın ve yetim.” şeklindeki duasıyla, ümmetinin İslam’ın hedeflediği şekilde kadın ve yetim haklarına riayet etmeyeceğini Allah’a şikâyet etmiştir. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV, 633, Hadis no: 9916; İbn Mace, Sünen, Edeb, 3678.)

Kur’an ve sünnetle bildirilen ve saadet asrında en mükemmel şekilde uygulanan kadın hakları ne yazık ki sonraki asırlarda İslam’ın birçok güzelliği gibi akamete uğramıştır. Müslümanların kadınlara yönelik haklara riayeti kısmen duyarlılığını yitirmiştir. Kadına şiddet arttığı gibi, Kur’an’la bildirilen bir takım hakları görmezden gelinmiştir. Örneğin yöremizde miras hakları büyük ölçüde verilmemektedir; istek dışı evliliklere zorlanmaktadırlar; kadının satılması anlamına gelen başlık parası yer yer devam etmektedir; Kadınlar cahiliye dönemindeki gibi dövülmekte, adeta kocaya tanınmış bir hak olarak görülmektedir; Kız doğuran kadınlar kendi suçlarıymış gibi değersiz görülmekte ve horlanmaktadırlar.

Peygamber (ASV), hanımları tarafından zaman zaman incitilmiş, hatta bu tutumları o dereceye varmış ki Kur’an ayetiyle uyarılmışlardır. Buna rağmen hiç birine en küçük bir fiske dahi vurmamıştır. Hz Aişe annemiz (RA): “Peygamber (ASV) hayatı boyunca hiçbir hizmetçiyi dövmemiş, hiçbir hanımına tokat atmamış, hiçbir kimseye eliyle vurmamıştır." demiştir. Hanımına şiddet uygulayan Müslümanlar bu hakkı nereden alıyor? Acaba bu tavırlarında kimi örnek alıyorlar? Bir Müslüman için Hz. Peygamberden başka bir örnek olabilir mi?

Müslümanların kadınlara yönelik olumsuz tutum ve davranışları ne yazık ki İslam’ın gerçek hakkaniyetini ve rahmet anlayışını gölgelemektedir.

Müslümanlar, kadınlara yönelik tutumlarını yeniden gözden geçirmeli, kadını yaratanın kurallarını hakkıyla uygulamalı ve O’nun elçisini örnek almalıdırlar. İman ve metanette sahabeyi andıran, lanet olası İsrail’in vahşeti karşısında izzetinden taviz vermeyen, sarsılmayan kucaklarında minik şehitleriyle Gazzeli kadınlar, bütün Müslümanlara rol model olmalıdır.