KİMDEN/KİMLERDEN YANAYIZ?

Gönderilmiş olduğumuz imtihan dünyasında, yüce Rabbimiz bizi hür tercihimizle baş başa bırakmıştır. Dileyen iyilik yaparak İyilerin yanında yer alır, dileyen kötülük yapıp kötülük ve kötülerin yanında yer alır. Alır almasına da ama, tövbesiz olarak ebedi âleme göç ettiğinde, mülkün sahibi olan Allah'a yaptıklarının hesabını bir bir verecektir, bunun da bilinmesi lazımdır... İster iyilik, İster günah herkes dünyadayken; kimin/kimlerin yanında yer almışsa onlarla birlikte sorguya çekilecektir. Mükafatta da böyle, mücazatta da böyle. Mahkemesi görülmeyen kalmayacak...

Rabbimiz, necm süresinin 39,ncu ayetinde, "İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır" buyurmaktadır! O halde her birimiz, neler yapıyoruz, kimlerin yanında yer alıyoruz, neyi kimin veya kimlerin gönül hatırına yapmaktayız diye; kendi kendimizi sorguya çekmeliyiz... Bir yakınının gönlü kırılmasın diye haram işleyen, maddi bir menfaat uğruna onun bunun peşinden koşan, fani bir makamı elde etmek uğruna yapmadığı alavere dalavere bırakmayanlarla; hakkın emri ve hatırı kırılmasın diye başını vermek gerekiyorsa onu da seve seve verebilenlerin, hesabı bir olmayacaktır. 

Fırıldak ve yanar döner olanlarla, müstakim olanların son akıbeti de aynı olmayacaktır!. O halde, başını kuma gömen deve kuşu gibi değil de, şartlar ne olursa olsun; insana yakışan hakkın emrini her emrin üstünde tutup fıtratının onurunu korumaktır. Rızık ve dünyevi kariyer endişesi taşımadan yaşamak, imani ve insani bir eylemdir. Söylemlerini eylemleriyle ispat edenler, her halükarda; mazlumun safında, zalimin karşısında yer almakla safını beli etmekle mükelleftir. Ben Musa’yı seviyorum demenin yetmediği, Firavun’un ve avanelerinin karşısında olmanın gerektiğine inanması lazımdır...

Yaşadığımız coğrafyada, Müslümanların inancından mı arızalar baş gösterdi yoksa vicdanlar mı yer değiştirdi, doğrusu tespit etmekte zorlanıyoruz. Bakınız yaşadığımız bu kadim şehirde, geçen cuma günü namazdan sonra, Şanlıurfa STK platformu tarafında; Gazze'ye destek, İsraile lanet adıyla bir basın bildirisi okundu. Bir milyonluk olan bu şehirde, bırakın insanların kitleler halinde duyarlılık gösterip katılım sağlamaları, Camiye Cuma namazına gelenlerin yarısından fazlası dahi katılmamaları, çekip gitmeleri başlı başınabir talihsizliğin göstergesi değil de nedir?

O zaman bu işi, bu duyarsızlığı, bu kötü gidişi sonuna kadar sorgulamamız lazımdır. Bu insanlar, kimin yanındalar? Musa’nın mı yoksa Firavun’un mu diye? Rabbimiz Hucurat süresinin 10'uncu ayetinde; ancak Müslümanlar kardeştirler, diye buyururken; hemen yanı başında Müslümanların kadınları, çocukları, yaşlı ve savunmasız insanları hunharca katledilirken, buna sessiz, kayıtsız ve duyarsız kalan kim/kimler varsa, kusura bakmasınlar ama, zalimin ve zulmün yanında yer aldıklarını bilmelidirler!

İmtihan dünyasına, her birimiz tercihimizi yapmaya geldiğimize göre; o zaman ya zulmün ve zalimin karşısında yer alıp erdemli bir duruş sergileyip kimin safında olduğumuzu beli edeceğiz, ya da pısırıklığımıza yenik düşmekle zilletli bir yaşamla baş başa kalıp razı olacağız. Tercih insanındır. Ya iyilerle, ya da kötülerle yol alacak? Üçüncü bir yol, nifak yoludur ki o daha tehlikelidir... Merhum Mehmet Akif'in, Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem, ile başlayan bu dizeleri; kimden/kimlerden yana olmamız gerektiğini en güzel bir şekilde izah etmektedir! Vesselam... 10 Mart 2024