GAZZE! UNUTUYORUZ...

                                                                                                              "Allah her şeyi görüyor. Bunu asla unutma..."

                                                                                                                              (Bir Bosna Filmi, Kar, Aida Begiç)

 

Acının adı Gazze, gözyaşının adı Gazze, yıkımın, ölümün, çaresizliğin, açlığın adı Gazze… Gazze Ramazan’a da acılarıyla birlikte girdi.   Ve biz ve dünya ve Müslümanlar ve insanlık büyük imtihanında Gazze’nin, kocaman bir şekilde, çok acı bir şekilde, büyük bir utançla, koskocaman bir zilletle kaybettik… Aylardır süren vahşi terörün karşısında bütün insanlık suçludur. Ve bütün dünya, bütün insanlık Gazze imtihanını kaybetmiştir… Çünkü sadece izliyoruz. Ve sonra unutuyoruz…

“Ceza hepimize ait: Bildiğim her şeyden sorumlu olmazsam, nasıl hak edebilirim yaşamayı?” Bu noktada değil miyiz her birimiz. Ama hayır görmezlikten geliyoruz, unutuyoruz Gazze’yi. Gündemimizin konforundan uzak tutmaya çalışıyoruz, ramazanımızdan, iftar sofralarımızdan uzaklaştırıyoruz Gazze’nin aylardır oruç tutan çocuklarını! Bir çuval un için ölen kadınlarını, bir parça ekmek için can veren insanlarını… Hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz… Ve sonra unutuyoruz… 

Orada; Gazze’de bir çocuk, gözyaşları içinde, “çok korkuyorum, artık hiçbir şey yapasım yok, sadece gitmek istiyorum” diyor ve biz burada sadece izliyoruz. Ve sonra unutuyoruz…

Orada; çocuklar, küçücük yürekler; artık ölmek istiyorlar, artık yaşamak istemiyorlar… “Ölüm bu hayattan daha merhametli, bunların hepsi boşuna…”  Annelerini, umutlarıyla birlikte gömen çocuklar... Annemi, babamı, kardeşlerimi, arkadaşlarımı kaybettim. Artık kimsem yok. Keşke ben de ölsem diyor çocuklar. Bir çocuk söylüyor evet tekrar edelim çocuklar söylüyor bu cümleleri! Ölümü bekleyen çocukların gözlerine bakamıyoruz, kaçırıyoruz bakışlarımızı, bakışlarından… Unutuyoruz…

Orada; bir baba, on üç yaşında oruçlu çocuğunun cenazesinin başında ağlıyor. Hafız olacaktı, ona telefon alacaktım ama olmadı tamamlayamadı diyor ve sonra bütün insanlığa, bütün unutanlara karşı,  “Allah bize yeter diyor.”  Unutuyoruz…

Orada; bebekler, günlük yiyeceği sadece bir bardak süt olan bebekler, açlıktan ölüyor, susuzluktan, gıdasızlıktan ölüyor.  Bütün dünya, o bebeğe, yüzlerce, binlerce bebeğe, bir bardak süt ulaştıramıyor. Bebeklerin açlıktan öldüğü bir dünyada dünyalar kurguluyoruz.   Unutuyoruz…

Orada; anneler, ağlamaktan göz kapakları şişmiş anneler, evlatlarının eşyalarına sarılarak ağlıyorlar. Bombalama sonrası enkazın altında çocuklarının cenazelerine bile ulaşmayan anne. “Onlar benim her şeyim, onlar bana yaşama duygusunu veren çocuklarımdı, çocuklarımın cenazelerini bulun…” diye haykırarak ağlıyor bir anne, ağlıyor yüzlerce anne… unutuyoruz…

Orada; aşağılık siyo/nazi terör örgütünün askerleri, Filistinlileri aşağılıyorlar. “Bunlar gerçekten yaşanıyor olamaz!” diyeceğimiz ne varsa, “artık bu kadarı da olamaz, insan insana bunu yapamaz, diyeceğimiz ne kadar vahşet varsa Filistin’de normal bir hale dönüşüyor… “Ne çok acı var...”  “Biraz yaşamak için ne çok öldüler…” diyoruz. Ve sonra unutuyoruz… 

Burada; sahurlarımızda, bol yıldızlı iftarlarımızda, dilimize gelen yere çalınası bir kaç kelimelik ezberlenmiş dua ile kendimizi avutuyoruz, başımızı gömüyoruz çölümüze… Unutuyoruz…

Burada; önce Coca Cola, ardından Gazze'ye yardım reklamını veren muhafaza(kâr) kanalın neyi muhafaza ettiğini düşününce iğreniyoruz. Ama sonra unutuyoruz…

Burada; bütün olanlara rağmen hala boykot etmekten bile aciz halimiz geliyor aklımıza… Utanıyoruz. Ama sonra unutuyoruz. 

Burada; siyasetimiz, reel gerçeklerimiz, diplomasimiz, stratejilerimiz oluyor, çıkarlarımız menfaatlerimiz ve hala İsrail ile devam eden ticaretimiz oluyor. Bütün kirlenmişliklerimizle seyrediyoruz... Ve sonra unutuyoruz… 

Burada; birbirimizle ilişkilerimizde, ticaretimizde, memuriyetimizde, işimizde, ailemizde hâsılı yaşamın her anında, adaleti, vicdanı, merhameti, ahlakı unutuyoruz. Her birimiz içimizde, “küçük bir israil” taşıyoruz ve sonra kahrolsun israil demenin tuhaflığını yaşıyoruz. Ve sonra bu garabetimizle unutuyoruz…

Oysa biliyoruz ve inanıyoruz ki zalimler ve zulme sessiz kalanların hesabı çetin olacak. Ve yine biliyor ve inanıyoruz ki; kalpleri olup da gerçeği kavrayamayanlar, gözleri olup da göremeyenler, kulakları olup da işitemeyenler hayvandan da aşağıdırlar. Çünkü onlar körü körüne dünyaya dalıp gitmiş ve insanlıklarını, kulluklarını unutmuş kimselerdir. Ve sonra unutuyoruz…