EVLENMEK VE KADER

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından Hak Yolun Vesikaları, Namaz Kitabı, Eshabı Kiram, Şevahid-ün Nübüvve, İngiliz Casusunun İtirafları, Menakıb-ı Çihar Yar-i Güzin, İslam Ahlakı, Cevab Veremedi kitaplarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

Kader, insanların yapacakları işlerin, önceden bilinmesi demektir. Kaderle bizim seçimimiz, ayrı değildir. Seçince, o kaderimiz oluyor, ne işlemişsek, kiminle evlenmişsek o kaderimiz oluyor. Allahü Teâlâ, olacak her şeyi bildiği için, bizim ne yapacağımızı da bilir. İşte kader, Allahü Teâlâ’nın ezeli ilmiyle, kendi irademizle yapacağımız işleri bilmesi demektir, zorla yaptırması demek değildir.

Her şey takdir iledir. Evlenmek, nasibi çıkmak veya çıkmamak da takdire bağlıdır. Allahü Teâlâ, takdirine göre sebepler yaratmaktadır. Mesela bir kız dua eder, “Ya Rabbi, evlenmek hakkımda hayırlı ise, evlenmeyi bana nasip eyle” der. Duası kabul olursa evlenir. Evlenmek için tedbir almak ve sebeplere yapışmak gerekir. Mesela kötü biri ile evlenip de suçu kadere yüklemek doğru değildir.

İnsan, İrade-i Cüziyyesini kullanarak iyilik yaratılmasını isterse sevap, kötülük yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükâfatını görür. Yani Allahü Teâlâ hiç kimseye zorla günah işletmez. İnsan, İrade-i Cüziyye ile yaptığı işleri kendi yaratmıyor. Bu işlerin, hayrın ve şerrin yaratıcısı yalnız Allahü Teâlâ’dır.

“Benim Cehenneme gideceğim alnıma yazılmışsa, yani kaderimde varsa, günah işler, Cehenneme giderim. Benim bunda ne suçum var. Suç kaderimdedir” diyenler çıkıyor. Hâlbuki Allahü Teâlâ, kimseye zor ile günah işletmez. Kader Allah’tandır. Ancak, Cenab-ı Hakkın, kaderi kaza haline getirmesi, yani yaratması, insanın iradesini kullandıktan sonra oluyor. Mesela, “Filan kimse, kendi isteği ile şu günahları işleyecektir” şeklindedir.

İnsan, İrade-i Cüziyyesini kullanarak iyilik yaratılmasını isterse sevap, kötülük yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan, günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükâfatını görür. Allahü Teâlâ, sizin ne yapacağınızı bildiği için bunu Levh-i Mahfuza yazıyor. Buna kader veya alın yazısı deniyor. Levh-i mahfuzda yazılı olduğu için siz onu yapmıyorsunuz. Yapacağınız bilindiği için Levh-i Mahfuza yazılmıştır. Bundan dolayı, kötü bir iş yapıp, “Ne yapayım, kaderim böyle imiş” demek yanlış olur.

Evlilik ve kader

“Ben kızımı, dinini bilen iyi bir Müslüman’la evlendirmek istiyorum, ama biri bana, -Allah, onun alnına içkici, kötü birini yazdıysa, sen değiştiremezsin, senin yüzünden kız evde kalacak, günaha girme, bırak kiminle evlenirse evlensin! Kızın evliliğine mâni olma- dedi. Mâni olmak mı, yoksa mâni olmamak mı günahtır?” diye düşünenlerimiz de yok değil.

Efendim;

Öyle diyenler, kaderi bilmedikleri için yanlış söylüyorlar. Kader, herkesin kendi iradesiyle, ne yapacağını, kiminle evleneceğini, Cenab-ı Hakk'ın ezelî ilmiyle bilmesi demektir. Biz, kiminle evlenmeye karar vermişsek, o bizim kaderimiz oluyor. Allahü Teâlâ, olacak her şeyi bildiği için, bizim ne yapacağımızı da bilir. Yani kader, Allahü Teâlâ’nın ezelî ilmiyle, kendi irademizle yapacağımız işleri bilmesidir, zorla yaptırması değildir. Allah, hiç kimsenin alnına, “Kötü biriyle evlensin” diye yazmaz. Biz, kendi irademizle, içkiciyle evlenmeye karar vermişsek, bunu yazar. Kızımızın iyi biriyle evlenmesi için gayret etmezsek, kötüyle evlenmesine göz yumarsak günah olur. Sonra, “Kaderi böyleymiş” demek yanlış olur.

İrade-i Cüziyyesini kullanarak, iyilik yaratılmasını isteyen sevaba, kötülük yaratılmasını isteyen de günaha girmiş olur. Günah işleyen cezasını, sevab işleyen mükâfatını görür. Kızını iyi biriyle evlendiren de sevaba, kötüyle evlendiren de günaha girer.

“Deveni sıkı bağla, ondan sonra tevekkül et” Hadis-i Şerifi gösteriyor ki, deveyi bağlamadan, serbest bırakıp Allah'a emanet etmek yanlıştır. Biz de, kızımızın iyi biriyle evlenmesi için bütün tedbirleri almalıyız. Tedbir alırsak, âhirette sorumlu olmayız. Kötü biriyle evlenmesine razı olup da, suçu kadere yüklemek doğru değildir. Yani kötü ile de, iyi ile de evlenmesine kendimiz sebep oluyoruz. İçkili araba kullanıp sonunda kaza yapanın, “Takdir böyle imiş” demesi, yanlış olduğu gibi, kötü biriyle evlenip de, suçu kadere yüklemesi de yanlış olur.

Bütün kaderler aynıdır. Evliliğin kaderi farklı değildir. “Kaderimi ben kendim çizerim” veya “Fakir halkın kaderine terk edilmesine razı olmayız” gibi sözler, kaderin ne olduğunu bilmemekten kaynaklanmaktadır. Diyelim, o idarecinin çalışmasıyla halk fakirlikten kurtuldu. Halkın kaderini mi değiştirdi? Hayır, demek ki halkın kaderi, fakirlikten kurtulmaktı. Herkes, kaderinde olanı yapar. Yani bizim kendi irademizle, ne işleyeceğimizi Allahü Teâlâ bildiği için, onu alnımıza yazıyor. Yoksa onu yazdığı için biz işlemiyoruz, kendi irademizle yapıyoruz.

Kader, herkesin kendi iradesiyle ne yapacağını, kiminle evleneceğini, Cenab-ı Hakk’ın, ezelî ilmiyle önceden bilmesi demektir. Zorla yaptırması demek değildir. Biz, kiminle evlenmeye karar vermişsek, o bizim kaderimiz oluyor. Allahü Teâlâ, olacak her şeyi bilir. Yapacağımız şeyleri yazması kaderimiz oluyor.

Allah, hiç kimsenin alnına “Kötü biriyle evlensin” diye yazmaz. Biz, kendi irademizle, içkiciyle evlenmeye karar vermişsek, bunu yazar. Kızımızın iyi biriyle evlenmesi için gayret etmezsek, kötüyle evlenmesine aldırış etmezsek, Hadis-i Şerifte bildirildiği gibi lânetlik oluruz. “Kaderi böyleymiş” diyerek Allahü Teâlâ’yı suçlamak çok yanlış olur.

İrade-i Cüziyyesini kullanarak, iyilik yaratılmasını isteyen sevaba, kötülük yaratılmasını isteyen de günaha girmiş olur. Günah işleyen cezasını, sevab işleyen mükâfatını görür. Kızını iyi biriyle evlendiren sevaba, kötüyle evlendiren de günaha girer.

“Kadın, ya malı veya güzelliği için yahut da dini için alınır. Siz dindar olanını alın” Hadis-i Şerifi de gösteriyor ki, eğer evlilikte bizim rolümüz olmasaydı, “Dindar olanını alın” buyurulmazdı. Başka bir Hadis-i Şerifte, “Kızını fâsık olana veren lânetlenmiştir” buyuruluyor. Daha birçok Hadis-i Şerif vardır. Bizim müdahalemizin faydası olmasaydı, böyle buyurulmazdı.

Peygamber Efendimizin “Sallallahü Aleyhi ve Sellem” emrine uyarak, oğlumuzun veya kızımızın iyi biriyle evlenmesi için bütün tedbirleri almalıyız. Tedbir alırsak, âhirette sorumlu olmayız. Kötü ile de, iyi ile de evlenmesine kendimiz sebep oluyoruz. İçkili araba kullanıp sonunda kaza yapanın, “Takdir böyleymiş” diyerek kaderi suçlaması yanlış olduğu gibi, kötü biriyle evlenenin de, suçu kadere yüklemesi yanlış olur.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)