ÖZDEŞLEŞME

 

Bazı insanlar bazı şeylerle özdeşleşir. Kimi giydiği elbiseyle, kimi bindiği arabayla, kimi yaptığı işle, kimi sağlığına dikkat etmekle, kimi becerisiyle, kimi de beceriksizliğiyle...

Pozitif yönde olan özdeşleşmeler, imrenilen düzeyde olmakla beraber, negatif yönde olanlar ise toplumumuzda genellikle dalga geçme unsuru olarak kendini gösterir.

Özellikle yöremizde bu tip dalga geçmeler, lakap takmalar oldukça yaygındır. Bir belediye başkanı döneminde başarısızlık hakimse ve bariz ihmallerden dolayı ortaya çıkan sorunlarla özdeşleşme varsa, derhal ona uygun bir lakap bulunur ve dilden dile yayılır. Halktan kimselerin bu lakabı bir defa duyması yeterlidir. Hemen o özdeşleştirmeyi benimser ve yıllardır o lakapla anıyormuş gibi bir aşinalıkla kullanmaya başlar. 

Yıllar önce belediyede çalışmaya başladığım zamanlarda, dönemin belediye başkanı yeni seçilmişti, hiç unutmam ilk toplantılarımızdan birinde “Beni lakapsız bir şekilde dönem sonuna ulaştırın, sizden başka bir şey istemiyorum” demişti. Gülmüştük ve söz vermiştik. “Başka bir şey istemiyorum” diyordu ama aslında çok şey istemiş oluyordu. Çünkü yöremizde lakapsız bir dönem geçirmeyi istemek, her şeyi eksiksiz yapın demek gibidir. Üstelik selefinin pek nahoş bir lakabı vardı. Hatta onun da selefinin gayet nahoş bir lakabı vardı. İşin sonunda bize bu uyarıyı yapan başkan başarılı dönemler geçirmiş ve lakapsız bir şekilde görevini tamamlamıştı.

Bunlar hoş anılar. Fakat gerçeklik paylarıyla insanların belleklerinde yer eden unsurlar.

Mesela yakın geçmişte yaşanan deprem ve sel felaketleri sonrası yaşanan bilinçsizlikler ve ihmaller, dönemin başkanıyla ciddi ölçüde özdeşleşmişti. Meşhur, ekskavatörle alt geçitten su boşaltmaya çalışmak veya viran olmuş dereleri olduğu gibi bırakmak ya da ana bulvar üzerinde yanlışlıkla hasarlı binayı sağlam binanın üzerine yıkmak sonucunda oluşan kenarı yıkık bina, bunlardan bir kaçıydı.

O binayı herkes kafasında özdeşleştirdiği beceriden uzak bir kişiyle anıyordu.

Umarım o bina daha fazla o halde bırakılmaz da, kötü anılar en azından göz önünden silinir gider.

Bu bağlamda, yine yeni bir dönemin başındayız. Yeni başkanlar seçildi ve yeni yönetimler kuruluyor. Bu yenilik, umut vermekle beraber neticeleri de merakla beklenen yenilikler. Sonuç olarak, iyi bir intiba ile mi anılacaklar yoksa birer lakapla veya ihmal sonucu ortaya çıkacak ucubelerle mi anılacaklar? Buna kendileri karar verecek.

Dediğim gibi umudumuz yüksek. Hem değişimden dolayı, hem dengeli kişiler olmalarından dolayı, hem de bir önceki dönemin aşırı pejmürde bir dönem olmasından dolayı.

Mesela çoğu insanın fikrinde ve dilinde olan “Ne kadar kötü olacaksa olsun zira bir önceki kadar olamaz” peşin hükmü, bu dönem görev alan yönetimin şansı olarak gözükmekte.

Tabi ki, şehirlerimiz en iyisini hak ediyor ve insanımız için en iyisini talep edeceğiz. Ne biz uyuruz, ne de görev alanların uyuyacağını düşünürüz. Herkes ayık bir biçimde emaneti daha ileriye götürme azmindedir. Herkese düşen, tam bir inanç ve destekle harekete geçmektir. Neticesi, sorumluların maharetiyle özdeşleşecektir.

İyi okumalar...