İKİ ÖĞÜN YEMEK

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

“İki öğün yemek yemek israftır” deniyor. 

Acıkmadan önce, günde ikinci defa yemek israftır, fakat acıkınca üç hattâ dört kere yemek israf olmaz. Hazreti Âişe Validemiz anlatır: Günde ikinci defa yemek yiyordum. Resulullah, “Ya Âişe, günde iki kere yemek israftır. Allahü Teâlâ, israf edenleri sevmez” buyurdu. (Beyheki)

Muhammed Hadimi hazretleri, burayı şöyle açıklıyor:

Resulullah Efendimiz, Âişe Validemizin, ikinci yemeği acıkmadan yediğini anlayarak böyle buyurmuştur. Yoksa kefaretler için günde iki kere yedirmek lazımdır. (Berika)

İsraf olsaydı, kefaretler için iki kere yemek yedirilmezdi. Oruç tutarken de, günde iki öğün yani hem iftarda, hem de sahurda yemek yenir. İsraf olsaydı, “Sadece iftar veya sadece sahur yemeği yiyin” denirdi. 

Bir Hadis-i Şerif meali şöyledir:

“İftarda, sahurda ve misafirle beraber yenen yemekten dolayı sorgu sual olmaz.” [Deylemi]

Günde iki öğün yemeye israf demek, doyduktan sonra veya hazmedilmeden, acıkmadan tekrar yemek israf olur demektir. Yoksa insan, bir öğünde yediğini, azar azar üç veya dört seferde yiyebilir.

Yiyecek ve içecekleri bitirmeyip kapta bırakarak çöpe atmak israf olur. Kapta kalanı sıyırıp yemek sünnettir. Hoşaf, ayran gibi içeceklerin artığına su koyup, çalkalayıp içmek çok sevabdır. Yiyip içeceğimizden çok konmuşsa, tabakta, bardakta artık bırakıp sonra yeriz. Bunları başkası da yiyebilir. Müminin artığını yiyip içmek sünnettir. 

Bir Hadis-i Şerifte, “Müminin artığı şifadır” buyurulmuştur. (Fetava-i Kübra)

Çocuklara, “Yemeğin kenarından yiyin, ortasından yemeyin, çünkü ortasından Melekler yer” yerine “Önünüzden yiyin” demek doğru, fakat “Melekler ortasından yer” demek yanlıştır, çünkü Melekler yiyip içmezler. Yiyip içmeye ihtiyaçları yoktur. Bereket yemeğin ortasına iner. 

Bir Hadis-i Şerif:

“Bereket, yemeğin ortasına iner. Onun için, yemeğin ortasından yemeyin.” [Tirmizi]

Yemeğe tuzla başlamak

Yemeğe tuzla başlayıp tuzla bitirmenin sünnet ve şifa olduğu Seadet-i Ebediyye’de yazılıdır. Seadet-i Ebediyye’de, o kısmın sonunda, “İlk ve son lokma ekmekle yapılır ve ekmekteki tuza niyet edilirse, bu sünnet yerine getirilmiş olur” deniyor. Dikkati çekmemek için ekmekteki tuza niyet etmek iyi olur.

Molla Câmi hazretlerinin meclisine, büyük zatların huzurunda izinsiz konuşulmayacağını bilmeyen biri geldi. Dinî konularda bilgiçlik taslamaya başladı. Sonra sofra kurulup yemek yenmeye başlandı. Sofrada tuz yoktu. O kimse, Molla Cami hazretleri tuzla başlamayı unuttu zannederek, onu ikaz etmek ve kendisinin uyanık olduğunu göstermek için ev sahibine, “Sünnettir, ben yemeğe tuzla başlarım, bana tuz getir” dedi. Bu hâle üzülen Molla Câmi hazretleri, “Ekmekteki tuza niyet edebilirsin” buyurarak, bu yapılanın edepsizlik olduğunu hatırlatmak istedi.

Tabakta bırakılan yemeği, sofradaki ekmek ve yemek kırıntılarını atmak israf olur. Bu kırıntılar toplanıp, kedi, köpek, koyun, sığır, karınca, kuş, tavuk gibi hayvanlara yedirilirse israf olmaz. Tabağa yiyeceğimiz kadar yemek koymalı. Çok konur ve kalırsa saklayıp başka öğünde yemeli. Az kalırsa sıyırıp yemeli. 

Üç Hadis-i Şerif:

“Tabağı parmakla sıyırın, parmağı yalayın.” [Müslim]

“Yemek sonunda parmakları yalamalı! Çünkü bereketin hangi lokmada olduğu bilinmez.” [Müslim]

“Allahü Teâlâ, tabağı sıyırıp parmağını yalayanı, iki cihanda tok tutar.” [Taberanî]

Kendilerine çağdaş diyen batı hayranı kimseler, görgüsüz saysalar da, parmağı yalamak ve düşen lokmayı alıp yemek, insanı israftan kurtardığı gibi, kibir ve riyayı giderir, berekete kavuşturur. Özellikle de, Peygamberlerin efendisine uymak ve emrini yapmak şerefini kazandırır. Mevcuttan istifadeye ve gelecek nimetin artmasına sebep olur. Tepki gösterecek kimse olmadığı zaman, bu sünnetleri ihmal etmemelidir.

Karşı cinsin artığını yiyip içmek

Seadet-i Ebediyye’de, “Kadının artığını, yabancı erkeğin içmesi ve erkeğin artığını yabancı kadının içmesi, lezzet alacağı için mekruhtur” deniyor. Yani, “Artıktan lezzet alacağı için mekruhtur” deniyor. Bir artık kimin olduğu bilinmiyorsa, lezzet alacak bir durum olmaz. Mesela, erkeklerden yemek, ekmek, su ve meşrubat artıyor. Hangi erkek nereden kopardı veya ısırdı bilinmiyor. Bunların kadınlar tarafından yenmesi mekruh olmaz. Erkek eli değdi diye mekruh olmaz. Fırında ekmeği erkekler yapmışsa, kadınların ekmek yememesi gerekmez. Bir erkek, bir ekmeği parçalayıp ikiye bölse, yarısını kendi yese, yarısını da bıraksa, kimin ekmeği parçaladığı bilinmese, o yarıyı bir kadının yemesi lezzete sebep olmaz. Bir erkek, bir şişe suyun yarısını bardağına koyup içse, şişede kalan suyu, tanımadığı bir bayan içse, lezzet alacak bir durum olmaz. 5-10 kişi ziyafete geliyor, onlardan artan yiyecek ve içecekleri kadınların yiyip içmesinin mahzuru olmaz.

Mekruh olan durum şudur: Bir erkek bir bardak suyun yarısını içer, yarısını da yanındaki yabancı kadına, “Al yarısını da sen iç” dese veya bir erkek, bir elmayı ısırıp, yarısını yese, kalan yarısını da, yanındaki yabancı kadına, “Bunu da sen ye” dese, o kadın, bu artıklardan lezzet alabilir ve mekruh olur. Tersi de böyledir. Yani bir kadının artığını yabancı erkek içse, o da mekruh olur. Böyle bir durum yoksa, “Erkek eli veya kadın eli değmiştir” diyerek bir şeyi yiyip içmek mekruh olmaz.

Misafirliğe gidince, önümüze yemek konuyor. Önünüze konduğuna göre, izinsiz başlanabilir. Ancak ev sahibinin başlaması sünnete uygundur. Yahut varsa o kavmin Emiri önce başlar. Yahut âlim, fazıl bilinen biri de başlayabilir. 

Bir Hadis-i Şerif meali şöyledir:

“Sofrada yemeğe önce kavmin Emiri veya ev sahibi veya kavmin iyisi başlasın.” [İbni Asakir]

Allahü Teâlâ cümlemizi kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)