RAMAZAN EĞİTİMİ

Ramazan orucunun en önemli hikmetlerinden biri nefis terbiyesidir. Ramazan bu yönüyle nefis terbiyesi için, bir ay sürecek ilahi bir kurs şeklinde eğitim sürecidir. Unutulmamalıdır ki hayat imtihan için yaratılmıştır. Bunun gereği olarak bir takım ilahi yasak ve kısıtlamalarla karşı karşıyayız. Vaktiyle bütün beşerin babası ilk insan Hz. Âdem ve eşi Hz. Havva, Cennette yaratıldıktan sonra bir yasak ağaç tayin edilmekle model bir imtihana tabi tutulmuşlardı. Onlardan olacak nesillerin yeryüzünde tabi tutulacak imtihana hazırlık ve model olması için cennette yasak ağaçla bir sınav uygulanmıştı. Bunun sonucunda insan nefsinin sınır tanımayan istek ve hevesleri, şeytanın tuzağına düşebilecek zaafları bulunduğu ortaya konularak, yeryüzü imtihanında daha dikkatli olmak gerektiği insanlığa öğretilmişti. Nefis, iyi-kötü, helal-haram demeden, iç yüzünü dikkate almadan her lezzete taliptir. Nefsin bu isteklerine bir sınır konulmamıştır. Bu özellikleri ve zaafları nedenle de insanın azılı düşmanı şeytanın sinsice provokasyonlarına kapıldığı açıktır. Nefsi durduracak, olgunlaştıracak ve akıllandıracak en etkin yol, açlık ve susuzluğa maruz bırakılmasıdır ki bu uygulamaya oruç adı verilmiştir. Nefsi, bir ay boyunca belli süreler içinde meşru isteklerinden mahrum bırakarak, diğer zamanlardaki gayr-ı meşru isteklerini engelleme amacını taşımaktadır. Rivayetlerde nefsin gurur ve azgınlığını ancak açlık ve susuzluğun ortadan kaldırabileceğine dair şöyle bir bilgi vardır: Cenabı Hak, nefsi yarattıktan sonra ona sormuş: “Men ene ve mâ ente=Ben kimim, sen nesin?” Nefis mağrur bir şekilde: “Ene ene, ente ente!=Ben benim, sen sensin!” demiş. Bunun üzerine nefse azab etmiş, çeşitli acılar yaşatmış, sonra: “Men ene ve mâ ente?” diye sormuş. Nefis aynı cevabı vermiş: “Ene ene, ente ente!” Bundan sonra Cenab-ı Hak nefsi aç ve susuz bırakmış ve yine “Men ene ve mâ ente?” sormuş. Nefis zelil bir şekilde şu cevabı vermiş: “Ente Rabbi’r-Rahim ve ene abdüke’l-aciz = Sen benim merhametli Rabbimsin, ben de senin aciz bir kulunum!” (Bediüzzaman, Mektubat, 29. Mektup) Psikolojide “şartlanma” denilen ve hayvanların eğitilmesinde kullanılan sitem de aynı tekniğe dayanır. Hayvan, aç bırakıldıktan sonra yiyecek verilince, hedeflenen davranışı gösterdikleri gözlemlenmiştir. Nefis de şartlanma ile eğitilebilen bir hayvan durumundadır. Şu farkla ki nefisin üzerinde hükümran olan akıl vardır, bu nedenle nefis akıllıdır; oysa hayvanda duyguların üstünde bir akıl yoktur. Bir ay süreyle uygulanan açlık ve susuzluk eğitimiyle katılığı yumuşar, acımasızlığı merhamete dönüşür. Kendisi açlığı yaşayarak başka açların halini kavrar. Nefsin hayvana benzerliği ise, bir şeyi yaşamadan kavrayamamasıdır. “Tatmayan bilmez” atasözü nefsin bu özelliğini ifade etmektedir. Şunu da unutmayalım ki, insanın Rabbı dışında hiç bir güç insanı kendi rızasıyla aç ve susuz bıraktıramaz, açlık eğitimini uygulayamaz. Ancak Rabbini tanıyan insan, Rabbinin emriyle açlık ve susuz kalmayı içine sindirir, O’nun her emrine sıkıntılı da olsa seve seve katlanır. Ramazan ayı boyunca her gün imsaktan gün batımına kadar görünür bir baskı olmaksızın yeme-içmeden tamamen sakınması, ancak her şeye hükmeden Allah’ın emriyledir. O’nun dışında hiç bir güç böyle bir şeyi icra etmeye muvaffak olamaz. Oruç sıkıntılı da olsa, Allah’ın emrini yerine getirmiş olmak, bu sıkıntılar arasında tarifi imkânsız bir lezzet vermektedir. İşte bu lezzettir ki açlık ve susuzluk sıkıntısına katlanmayı sağlıyor. Ramazanda nefis tutukludur. Alışkanlıklarından uzaklaştırılır. Aslında açlık ve susuzluktan ziyade insana zor gelen, nefsin bu tutukluluk halinden dolayı yaydığı psikolojik hoşnutsuzluktur. Ama nefsi, ümidini kestirecek şekilde dinlememek lazımdır. Bu kutsi süreç içinde arınıp teslim olur.