ZULMÜN DEĞİŞMEYEN YÜZÜ

“Allah, İman edenleri dünya hayatında da ahirette de sabit sözle (Lailaheillallah) sapasağlam kılar. Allah zalimleri saptırır ve Allah dilediğini yapar.” (İbrahim/27) Tevhid inancı, müntesiplerini aydınlığa çıkarırken; zulüm ise karanlıklara, meçhul hedeflere, ebedi hüsrana ve ziyana sürükler… Sabit söz, sözlerin en güzelidir. Zira sabit söz, (Lailaheillallah) Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelip isyan eden zalimlere karşı; bir reddiye, bir başkaldırı ve tevhidi bir mücadeledir… Adem babamızdan bu güne gelinceye dek, insanlar iki kutba ayrılmış, bir kısmıAllah’a iman edip hakkın tarafında yer alırken; diğer bir kısmı ise, Allah’ın nizamına karşı gelmekle, inkarın, zulmün, despotluğun, ve hak tanımazlığın yanında yer almışlardır!... Evet, İnsanlık tarihi boyunca, dünyada güç ve iktidarı ellerine geçiren odaklar; kendi dışındaki insanlara, değişik usul ve yöntemlere başvurmakla,daima eziyet ve zulüm etmeye çalışmışlardır! Zulmün çehresi, yüzü; hiçbir zaman ve dönemde değişmemiş, değişen sadece onun uygulanış biçimi ve yöntemleri olmuştur. Zulmün zirve yaptığı toplumlarda, devletlerde; Adaletten bahsetmek, solucanda diş vardır demekle eş değer kadar kısır bir düşüncedir. Günümüz dünyasına baktığımızda, insanları ezenler, onların haklarını gasp edenler; onlara zulüm ve eziyet edenlerin; yaptıkları zülüm ve yanlışlarına yaldızlı birçok kılıf uydurarak hareket etmekte mahirane davrandıklarını görmekteyiz. Enteresandır ki, yaşadığımız çağda; isimleri zulüm, haksızlık, gasp, despotluk ve gaddarlıkla özdeşleşmiş bulunan birçok insan, yönetici, işveren vs.’nin; arada bir Adalete vurgu yapıp insanları kandırıp uyutmayı başarmalarıdır. Modern dünyada, zulmün o kadar isimleri çoğalmış ki, her birine değişik bir kılıf, farklı bir külah giydirilmiştir ki akıllara ziyan. Derebeylikmiş, zorbalıkmış, ağalıkmış, Demokrasiymiş, insan haklarıymış, eşitlikmiş, sosyal devletmiş, hukuk devletiymiş gibi yöntem biçimlerinin bir yerde,kesinlikle göbek bağlarının birleştiğini söylemek mümkündür! Günümüzde telaffuzedilip istismar (Adalet kavramı gibi) edilmekle birçok kavramın temelinde zulüm, kan, gözyaşı, haksızlık, mazlumun gasp edilmiş hakkı; istila, haksızlık, despotizm, adaletsiz gelir dağılımı, yetim hakkınınelinden alınmasıile ikiyüzlülüğün,bukalemunluğun yattığını kimse inkâr edemez. Çağımızın Modernist İşçi çalıştıran işverenlerin çoğunun, kapitalist ruhlu olmalarından dolayı; işçinin ter ve enerjileri üzerinde saltanatlarını kurduklarını, “tabir caizse” Şairin dediği gibi: Allah’ın on kulu bekleye dursun on pul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa, yaşasın kefenimin kefili karaborsa. (N.F.K) dizelerinde geçtiği gibi, “adeta birer kene gibi mazlumun ve mağdurun canına yapışmışlardır! İnsanların (özellikle kadınların) ucuz iş gücünden nemalanan zalimler, servetlerine servet, keyiflerine şehvet, koltuklarına şöhret, yaşamlarına kibir, riya, gurur ve zulüm katarak ayakta kalmayı prensip haline getirmişlerdir… Genelde tüm dünyada, özellikle de ülkemizde, “asgari ücret” adı altına, tabir yerindeyse karın tokluğuna çalıştırılan işçilerin; emekleri, hakları gasp edilmektedir. Şayet bir toplumda en zor ve en yıpratıcı işi yapanlar, en düşük ücret alıyor; ve diğer yandan ceylan derisi koltuklarda oturmaktan k…..ları nasırlaşıp, parmak kaldırmaktan ve parmak indirmekten başka işe yaramayan kalabalık bir zümrenin yüksek meblağda maaş alıp devletim imkan ve olanaklarından bedava faydalanıyorlarsa, bu; zulmün ve zalimliğin var olup tedavülde olduğu değil, zulmün ve zalimliğin tam tepede iktidarını kurmuş olduğu manasına gelmektedir! Zulmün ve zalimliğin değişmeyen yüzü ile zalimin katmerli yumruğunun,mazlumun ensesinden eksik olmamasının temelinde, bir yönüyle ezilenin de büyük payının olduğunu vurgulamakta fayda vardır. Neden mi? Çünkü milyonlarca uyuyanın uyanmasına, tek bir uyanığın olması yeter de ondan. Faraza, ezilenlerin tümü gaflet ve atalet uykusuna yatarlarsa; zalimin yumruğu daha katmerli, uygulaması daha merhametsizce olur! Bu gün zulüm ile abad olmaya çalışanların yaptıklarına ve icraatlarına baktığımızda, onların; mazlumların pasif, pısırık ve nemelazımcılığından kaynaklandığını görmekteyiz. Öyle ya, insanlar bana ısırmayan yılan bin yaşasın dedikleri müddetçe, O bana ısırmaz dedikleri yılanın bir gün mutlaka dönüp dolaşır gelir kendilerini ısıracağı muhakkaktır! Yılan yılanlığını yaptığına/yapacağına göre, insan olarak yaratılmış olan; insan, neden insanca yaşayabilmek adına, insan olma görevini yapmıyor/yapamıyor? Bu gün, gasp edilmiş olan insanların meşru haklarının yerine, suni gündemler, tali vazifeler konulmakla; insanın olmazsa olmazı olan insan ve kul olma görevi kendisine unutturulmuştur!... Dünyada olup biten olumsuz hadiselerin çıkış sebeplerine bakın, birçoğunun maddi, dünyevi kaygı ve endişelerden kaynaklandığını göreceksiniz. Hal böyle olduğu müddetçe de, zalimin zulüm saltanatı uzun ömürlü olup devam eder! Dolayısıyla bu gün gelinen noktada ezilenler, birbirleriyle uğraşmaktan, zulüm ve zalimlerle uğraşacak zaman bulamaz hale gelmişlerdir!... Kadirşinaslıkla Efendim! 22 Haziran 2020