MARUFTA İTAAT VE SÖZLEŞME

Ubade ibni Samit (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir. "Biz Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'e emirlerini dinleyip neşeli ve kederli zamanlarımızda, (zor ve kolay anlarımızda) itaat etmek, yönetim konusunda (açık küfürlerini görmedikçe) yöneticilere karşı çıkmamak, nerede bulunursak bulunalım orada hakkı yerine getirmek (veya hakkı söylemek) ve Allah uğrunda hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeden üzere bey'at ettik, söz verdik." (Buhari, Ahkam. Nesai, Bey'at. Muvatta, Cihad.) Bu hadisi Şerifte, birden fazla ders ve öğüt yer almaktadır. Sahabe-i kiram efendilerimiz, Resulullah (s.a.v) Efendimize o kadar bağlı idiler ki; O'nun bir dediğine iki diyecek olurlarsa, hemen helak olacaklardır inancını taşıyor ve Ona (s.a.v) İslam üzere söz verdikten sonra, ölüm pahasına da olsa sözlerinden asla dönmediler, ahidlerini bozmadılar... Çünkü onlar, Allah'ın Resulüne iman ettikten sonra; "Ya Resulüllah biz, israiloğularının Musa (a.s)'ya, ey Musa sen ve Allah'ın gidin Firavunla savaşın, biz burada oturacağız, dedikleri gibi demeyeceğiz. Allaha yenim olsun ki, sen denize girsen biz seninle denize gireceğiz, diyecek kadar iman ve sözlerine sadakatli bir nesil idi. Allah ve Resulü dışındaki itaatlere gelince; onlara da, sadece maruf olan durumlarda itaat edilir. Hadisi Şerifde, Allaha isyan eden mahluka itaat edilmez diye buyurur Efendimiz (s.a.v). Tabidir ki, bazı durumlar var ki, o durumlarda ümmetin salah ve faydası düşünülerek; özelikle insanların kendilerini örnek aldıkları Ulemanın, fasık olan idarecilere itaat etmenin cevazı söz konusu olmuştur. Yalnız bu itaat, yalnızca Ümmete; zalimlerin zarar ve zulümleri bulaşmasın diye, yapılan bir ictihaddır. Misal olarak, Abdullah ibn-i Ömer'in (r.a); Haccacı Zalim gibi birinin arkasında namaz kılması. Kerahetten yani. Günümüzde, durup dururken, fitne çığırtkanlığı yapan ve ondan medet umman bir kitlenin varlığı söz konusudur. Mesela, Kur'an ve sünneti, içtihad ve kıyası bilmez; Fıkıh konularında cahil, usulü ve prensiplerden habersiz, maruf ve münferit bilmedikleri halde; şu iyidir, şu kötüdür, bunlara itaat edilir, şunlara edimez gibi cahilce bilmeden ahkam kesip, kural koymaya çalışırlar. Evet, maruf olan tüm şeylerde; teb'anın idarecilerine itaat etmeleri emredilirken, maruf olmayan şeyler konusuna gelince; bu konuda fakihler farklı şartlar ileri sürmüşlerdir. Dar mefhumu ve hadler konusu ile, müctehidlerin bunlara bağlı olarak ileri sürmüş oldukları bir kısım meseleler var ki, yeri burası değildir. Kısacası, itaat Allah'a ve Resulü'ne kayıtsız şartsız iken; diğer mercilere gelince, onlara da maruf şeylerle, birde maslahata binaen olan bazı konular için geçerlidir. İtaat maruftadır, isyan edene ve isyana çağırana itaat yoktur... Vesselam.