GARİPLERİN KIYMETİ

Muhterem Kardeşlerim… Günümüzde, “Garibim diye yüzüme bakan yok. Hâlimi hatırımı soran yok. Aç mısın susuz musun diyen yok. Ne oldu bize böyle? Garibiz diye ölelim mi?” diye düşünen nice garip insanlarımız vardır mutlaka. Efendim; Garip kimselerin genelde insanların yanında bir kıymeti yoksa da, Allahü Teâlânın katında değeri büyüktür. Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki: “Garip, gurbette, Allah yolundaki mücahid gibidir. Gariplere ikram ediniz. Çünkü, kıyamette onların şefaat hakkı vardır. Umulur ki onların şefaati sebebi ile kurtulursunuz.” [Ebu Nuaym] “Garip, hastalandığı zaman, sağına, soluna, önüne, arkasına bakıp da tanıdık birini görmediği vakit, Allahü Teâlâ onun günahlarını mağfiret eder.” [Deylemi] “Garip iken ölen şehittir.” [İ. Asakir] “Garibe yardım eden Cenneti hak eder.” [Deylemi] “Müminin, doğduğu yerin dışında, garip olarak ölmesi nimettir.” [Taberani] “Gariplerin dost ve yardımcısı Allah ve Resulüdür.” [Tirmizi] “Garipler, çoğunlukta az olan salihlerdir. Bunları sevmeyen, sevenden çoktur.” [İ. Ahmed] “Allahü Teâlâ buyuruyor ki: büyüklenmeyen, gününü Allah’ı anmakla geçiren, [Allah’ın razı olduğu işleri yapan] günahta ısrar etmeyip istigfar eden, aç doyuran, garibi koruyan, küçüğe merhamet, büyüğe saygı gösterenlerin namazlarını kabul ederim. Böyle bir kimselerin istediklerini veririm, dua ederlerse, dualarını kabul ederim.” [Darekutni] “Mümin, dünyada gariptir.” [Ebu Nuaym] Büyükler, “Mal, gurbette vatandır. Fakirlik vatanda gurbettir. Bir kimse, fakirse, nerede olursa olsun gariptir” buyuruyor. Şair de, "Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde" diyor. Bu garipliğin sebebi ise, insanlar gittikçe bozulmaktadır. Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: “İnsanların en iyisi benim asrımda bulunan Müslümanlardır. [Eshab-ı kiramdır]. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenlerdir. [Tabiindir]. Onlardan sonra da en iyiler onlardan sonra gelenlerdir. [Tebe-i Tabiindir]. Onlardan sonra gelenlerde yalanlar yayılır. Bunların sözlerine, işlerine inanmayınız.” [Buhari] “Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar.” [İbni Mace] “Bu din garip olarak başladı, sonu da garip olur. Halkın bozduğu sünnetimi düzelten gariplere müjdeler olsun!” [Tirmizi] “Bir zaman gelir, sünnetim unutulur, bid'atler yayılır. Sünnete uyanlar garip olur, yalnız kalır. Bid'atçiler, kendilerine çok arkadaş, yardımcı bulur. O zamandaki Müslümanlar, sudaki tuz, sirke içindeki kurtçuk gibi zor şart altında yaşarlar, dinlerini korumaları güçleşir, Avuçtaki ateş koru gibi, bırakırsa söner, tutarsa elini yakar.” [Şir’a] “Garipler dörttür: Zalimin göğsündeki Kur'an, içinde namaz kılınmayan mescid, bir evdeki okunmayan Mushaf, kötü kimseler arasında bulunan salih kişi.” [Deylemi] “İki garip şey var: Biri sefih [keyfine düşkün] kimseden çıkan ‘hikmetli sözü’ ki onu kabul edin. Diğeri hikmet ehlinden çıkan sefih sözü, ki onu affedin. Zira hiçbir hikmet ehli yoktur ki, ayağı sürçmesin ve tecrübe sahibi olmasın.” [Deylemi] “Hakkın peşinde olmak, garip ve yalnız kalmak demektir.” [İbni Asakir] İnsan, bir işin sonucunun iyi mi, kötü mü olacağını bilemez. Hayır zannettiği çok şey, şerle sonuçlanabilir. Şer zannettiği çok şey de, hayırla neticelenebilir. Bir Âyet-i Kerime meali şöyledir: (Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216] Müslüman bilir ki, her hayır ve şer Allah'tandır. Her işi yaptıran Allahü Teâlâ’dır. Bu iş Allah'tan geldiğine göre, bir Müslüman olarak, bu işe rıza göstermek gerekir. Çünkü müminin başına gelen her iş, müminin hayrınadır. Onun için “Vaki olanda hayır vardır” buyurulmuştur. Vaki olan bir işle karşı karşıya kalanın, ne kadar zor, ne kadar acı olursa olsun, buna rıza göstermesi, imtihanı kazanmak için sabretmesi gerekir. Sabreden, büyük nimetlere kavuşur. Bir Hadis-i Şerifte, “Allahü Teâlâ sabredeni sever” buyuruldu. (Taberani) ALLAHÜ TEÂLÂ’YI SEVMENİN ALAMETİ 1- Müslüman’ın başına gelen sıkıntılar onun hayrınadır. Çünkü Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: “Allahü Teâlâ buyuruyor ki: Mümin başına gelen işten, hoşlansa da, hoşlanmasa da, o iş, onun için hayırlıdır.” [İbni Şahin] 2- Hazreti Sehl’e, Allahü Teâlâ’yı sevmenin alametini sorduklarında buyurur ki: “Allahü Teâlâ’yı sevmenin alameti, Kur'an-ı Kerimi sevmektir. Kur'an-ı Kerimi sevmenin alameti Peygamber Efendimizi sevmektir. Peygamber Efendimizi sevmenin alameti, sünnete uymaktır. Sünnete uymanın alameti, ahireti sevmektir. Ahireti sevmenin alameti, dünya sevgisini kalbden çıkarmak, dünyaya buğzetmektir. Dünyaya buğzetmenin alameti de, kendisini ahirete götürecek kadar mal ile yetinmek ve ahirete hazırlanmaktır.” Allahü Teâlâ cümlemizi Yaradanını seven, sıkıntılarına sabreden ve her haline şükreden kullarından eylesin. (Amin)