ALLAH’IN ADALETİ

Yüce Allah’ın isimlerinden biri “Adl”dır. Adaletin kaynağı ve belirleyicisi odur. Yalnız O’nunla adalet olur. Adaletin karşıtı zulümdür. Allah için zulüm düşünülemez. Çünkü zulüm, başkasının hakkına tecavüzdür. Allah’ın karşısında kendisinden başka bir hak sahibi yok ki onun hakkına tecavüz olsun. Bu nedenle dilediği gibi karar veren, dilediği gibi yapandır, her şey O’nun dilemesine bağlıdır. Bu itibarla neye karar verip yaratsa adalettir, zulüm değildir.Mahlûkatından dilediğini insan olarak yaratır; dilediğini hidayet verir; dilediğini dalalete düşürür; dilediğini hayvan ve bitki olarak yaratır. Hiç birinin, yaratılışıyla ilgili olarak Cenab-ı Hakk’a –hâşâ– hesap sorma had ve hakkına sahip değildir. Ancak zulüm, insanlar arasında söz konusu olur. Bu kavram Allah’ın dışındaki mahlûkat arasında düşünülür, hâşâ yaratan için düşünülemez. Bir çizgi film içinde kötü ve iyi karakterler vardır. Filmin içinde biri zülmeder, kötülükler yapar. Bunun yaptıkları sadece o film içinde düşünülür, yalnızca film sahnesi ve film karakterleri arasında onlarla sınırlıdır; onun dışına çıkıp çizeri ve ustası suçlanmaz. “Niçin bu kötü ve zalim karakteri çizdin?” diye sorgulanmaz. İnsan bir kimseden iyilik, güzellik ve mükemmellik gördüğünde, artık o şahısla ilgili olarak hiç bir kötülük düşünmez. Onun tamamen kötü ve kerih sayılan hiçbir özelliğinin bulunmadığına inanır. Örneğin ilkokul çocukları, öğretmenlerini her zaman düzgün kıyafetli, düzenli, temiz, sevimli, gördükleri için, onun yemek, tuvalet, uyku gibi bir ihtiyacının bulunmadığını düşünür, böyle bir şeyi zihninden geçirmez. Aşırı sevgi, saygı ve sürekli iyi halde görmek bunu sonuç verir. Aynen bunun gibi Cenab-ı Hakk’ın her yönden mükemmel eserleri ve sınırsız şefkat yansıtan nimetleri, insanlar arasında kerih sayılan varlıkları yaratmadığı kanısına götürmüştür. Demin dediğimiz gibi, kâinatın her şeyde görülen mükemmellik ve iyilik,ona karşı aşırı sevgi ve saygıyı doğurmuş; insanlarca kötü ve iğrenç kabul edilen şeyleri yaratmak O Zat-ı Akdes’e yakıştırılamamıştır. Bu, zihnin iyi niyetinden kaynaklanan yanlış bir düşüncedir. Kâinatta var olan kötülükler de inkâr edilemeyeceğine göre, bu “yanlış tenzih” düşüncesi, şeytanın da ilkası sonucu “kötülükleri yaratan başka bir ilah bulunduğu” inancına götürmüştür. İslam’dan asırlar önce “zerdüşlük” dininde ve İslam’dan sonra “Mutezile” mezhebinde ortaya çıkmıştır. Oysa iyi ve kötünün yegâne belirleyicisi yüce Allah’tır. Yaratmasında kötü yoktur. İnsanın “kötü” olarak niteledikleri görecelidir, insana göredir. İnsanın kötü gördüğü bir şey, diğer canlılar için iyi olabilir. Örneğin dışkı, insan göre iğrenç ve kötüdür ama bitkiler için gıdadır. İnsan iyi ve kötüde yanlış tenzih yüzünden iki ayrı yaratıcı düşündüğü gibi, adalet anlayışı için de ikili düşünmektedir. Her şeyin sahibi yalnız Allah olduğu halde, adalet kavramı düşünüldüğünde, sanki Allah’tan başka bir hak sahibi daha varmış gibi bir kuruntu ile konuşur. Her şey Allah’ın olduğuna göre, O’ndan başka hak sahibi yoktur. Bu nedenle dilediği gibi yaratır, dilediği gibi tasarruf eder, başka hiç kimsenin onda hakkı olmadığından her ne yapsa zulüm olmaz, O zulümden münezzehtir. Ancak insanlar arasında zulüm söz konusudur. Çünkü her kesin birbirleriyle hakları vardır; bazıları bu hakları çiğnediğinde “zulüm” gerçekleşir. Oysa Allah hakkında düşünüldüğünde, O’nun karşısında başka bir hak sahibi yoktur ki o hak sahibinin hakkı çiğnenmiş olsun. Tüm haklar O Yüce Zat-ı Akdes’indir. Esasen “iyi” kavramının “adalet”le, “kötü” kavramının da “zulüm”le müthiş bir ilişkisi vardır. “iyi” olan her şey adalettir; “kötü” olan her şey zulümdür.“kötü”kavramı yaratılmışlar için geçerli bir kavram olduğuna göre, zulüm kavramı da yalnızca yaratılmışlar için geçerlidir. Yaratan açısından kötü olmadığı gibi, zulüm de düşünülemez. Bu nedenle “Adl” ismi yalnız O’nun hakkıdır.