DİNİMİZDE İLİM VE İLMİN ÖNEMİ (II)

İlimden istifade edebilmek için: 1- Önce niyetini düzeltmeli, cahillikten kurtulmayı düşünmelidir! Allahü Teâlâ, “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu” buyurdu. 2- İnsanlara faydalı olmayı düşünmelidir! Hadis-i şerifte, “İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır” buyurulmaktadır. 3- Öğrendikleri ile amel etmeye çalışmalıdır. Çünkü, “Amelsiz ilim vebal, ilimsiz amel sapıklıktır” buyurulmuştur. 4- İlim öğrenmekten maksat, Cenab-ı Hakkın rızasını talep olmalıdır. Allahü Teâlâ, ihlâsı, salih ameli övmektedir. 5- Üstüne lazım olmayan şeye karışmamalıdır. Hazret-i Lokman'a, “Bu dereceye ne ile kavuştun?” diye sual ettiler. “Doğruluk, emanete riayet ve bana lazım olmayanı bırakmakla” diye cevap verdi. 6- Biri ile münakaşa ederse, ona karşı insaflı olmalı, yumuşak davranmalıdır ki kendisi ile cahil arasındaki fark belli olsun. Hadis-i şerifte, “Allah refiktir, yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini, yumuşak davranana ihsan eder” buyuruldu. 7- Sabırlı olmalıdır. İbni Abbas Hazretlerine, “Bu ilmi ne ile elde ettin?” diye sual ettiler. Cevabında, “Darlıkta, genişlikte sabretmekle, sual sormakla ve yorulmayan bir azimle” buyurdu. Yine büyük bir zat aynı suale, “Erken kalkmakla, son derece alçak gönüllü olmakla, kuvvetli azim ve sabırla” diye cevap verdi. 8- İlim talebesi, herkesle iyi geçinmelidir! “İnsanların hayırlısı onlarla iyi geçinen, insanların şerlisi de onlarla çekişen” buyurulmuştur. 9- Çok edepli olmalıdır. 10- Büyük bir âlime, ilmi ne ile elde ettiği soruldu. Cevabında, “Hocamın her sözünü dinlemekle” buyurdu. Âlimler buyuruyor ki: “İlim talebesi, ilme ve ilim öğreten hocasına hürmet etmedikçe, öğrendiği ilmin faydasını göremez.” [Bu yüzden, mezhep ve itikad imamlarımıza ve Ehl-i Sünnet Âlimlerine saygı ve hürmette kusur etmemelidir.] İLMİN BAŞI Peygamber Efendimiz, ilmin inceliklerini, acayipliklerini soran köylüye buyurdu ki: - İlmin başını öğrendin mi? - İlmin başı nedir ki? - İlmin başı, Allahü Teâlâyı hakkıyla tanımaktır. Bu da Onun, misli, benzeri, zıddı, dengi, eşi olmadığını, vahid, evvel, ahir, zahir ve bâtın olduğunu bilmektir. (Şir'a) Görüldüğü gibi ilmin aslı marifetullahtır, yani Allahü Teâlâ’yı tanımaktır. İlmin veya başarının başı sabır denebilir. İbadet için de böyledir. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: “İbadetin başı sabırdır.” [Hakim] Sabrın önemi birçok işten büyüktür. Bu bakımdan, “Her işin başı sabırdır” denebilir. Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: “İlimden bir şey öğrenmek, dünya ve içindeki her şeyden daha iyidir.” [Taberani] “Öğretmek için ilimden bir mesele öğrenen 70 sıddık sevabı alır.” [Deylemi] “İlim öğrenmek amelden kıymetlidir.” [Hatib] İlimden zarar gelmez. Ölünceye kadar ilim öğrenmeye çalışmalıdır! Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: “Hiç kimse cahillikle aziz, ilim ile de zelil olmaz.” [Askeri] İlmin faydalısını öğrenmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Allahü Teâlâ’dan faydalı ilim isteyin ve fayda vermeyen ilimden Allahü Teâlâya sığının!” [İbni Mace] LÜZUMSUZ SUALLER Okuyucularımız, çok zaman faydalı sual soruyorlar. Biz de araştırıyor, ehline soruyor, cevabını yazıyoruz. Böylece o okuyucu ile birlikte, diğer okuyucularımız da bundan istifade ediyor. Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: “İlim bir hazine, sual ise anahtardır. Sorun ki öğrenin! Bir sual sayesinde dört kişi sevap alır. Sual soran, cevap veren, dinleyen ve bunları sevenler.” [Ebu Nuaym] Okuyucularımızdan bazıları ise, Hazret-i İbrahim’in kestiği koçun etini kimler yedi?, Falanca âlimin anasının adı neydi?, Yunus Aleyhisselamı yutan balık, erkek miydi? gibi sualler soruyorlar. Dürr-ül-Muhtarın Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki: “İnsanın bilmesi gerekmeyen şeyleri münakaşa etmesi mekruhtur. Öğrenilmesi emredilmemiş olan şeyleri sormak caiz değildir. Mesela Hazret-i Lokman peygamber midir? Cin, insanlara nasıl görünür? Hazret-i İsa gökten ne zaman inecek? Buna benzer şeyler sormamalı, çünkü bunları öğrenmekle emr olunmadık.” Bugün çok kimse, Ehl-i Sünnet itikadını bilmiyor. Öğrenmesi farz-ı ayn olan bilgilerden habersizdir. Faiz çeşitlerini, hatta yemeğin farzlarını bile bilmez iken, dünya ve ahirette gerekmeyen şeyleri soruyorlar. Biz de “Bilmiyoruz” diye cevap verince, “Bir bilene sor) diyorlar. Zaten biz, bilmediklerimizi bir bilene soruyoruz. Fakat bilinmesi gerekmeyenleri sormak lüzumsuzdur. Dünya ve ahirete yaramayan sualleri sormak ve her suale cevap vermeye kalkmak ve “Ben bilirim” demek doğru değildir. Kur'an-ı Kerimde de mealen buyuruldu ki: “Her ilim sahibinin üstünde, daha iyi bilen vardır.” [Yusuf 76] Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: “Âlimim diyen cahildir.” [Taberani] “Çok sual sormaktan sakının! Sizden öncekiler, bu yüzden helak oldu.” [İ. Maverdi] “Sizi çok sual sormaktan nehyediyorum.” [Taberani] “Allah rızasından başka bir maksatla ilim öğrenen veya ilmini dünya menfaatine alet eden Cehenneme gidecektir.” [Tirmizi] “İlmi, Âlimlerle yarışmak, cahillerle münakaşa edip susturmak ve insanlar yanında itibar kazanmak için öğrenen Cehenneme gidecektir.” [Tirmizi] Şu halde, lüzumsuz sual ve başka maksatlarla sual sormak doğru değildir. İmtihan gayesiyle karşısındakini sıkıştırmak için sual sormak da uygun değildir. Hadis-i şerifte, “Öğrenmek için sual sorun! Kötü maksatla sual sormayın!” buyuruldu. (Deylemi) Suali uygun sorabilmek, o kişinin ilmini gösterir. Hadis-i Şerifte, “Güzel sual, ilmin yarısıdır” buyuruldu. (Taberani) İlmi, öğrenip amel etmek isteyen kimseye öğretmelidir! İlmin kıymetini bilmeyen, laf olsun diye öğrenmek isteyene, ilim öğretmek doğru olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “lmi, ehli olmayana öğretmek onu kaybetmek demektir.” [İbni Ebi Şeybe] “Bazı kavimler gelecek, fakihleri, ince ve karışık meseleleri ele alacak, halkı şaşırtacaklardır. İşte bunlar, ümmetimin şerlileridir.” [Taberani] AYIP OLUR DİYE SORMAMAK Bir kız, mahrem konuları annesine sorar. O da bilmezse, annesine, “Babamdan öğren” der. Babası da bilmezse, babasının, bilen birine sorması gerekir. Babası yoksa, ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar da öğrenip bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de, “Bir kadının muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir) şeklinde sormak daha uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip hanımına anlatmazsa, kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir. Bilenlerden bu konuları edep dairesinde sorması ayıp olmaz. Hazret-i Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini sorarken utanması üzerine, Hazret-i Âişe validemiz, “Ensar kadınları ne iyidir; utanmaları, dinlerini öğrenmekten men etmiyor) buyurdu. (Buhari) Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır. Peygamber efendimiz, mahrem konuları anlatırken, “Allahü teâlâ, hakkın anlatılmasından çekinmez” buyurmaktadır. (Tirmizi) Aynı anlamda Âyet-i Kerime de vardır: “Allahü Teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez.” [Ahzâb 53] Bilmediğimiz şeyler oluyor. İhtiyaç halinde bilmeyenler, bilenlerden sormalı, bilenler de bilgisini gizlememelidir! Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: “Âlimin bildiğini söylememesi, cahilin de bilmediğini sormaması helal değildir. Çünkü Allahü Teâlâ, "Bilmiyorsanız, ilim ehline sorun" buyuruyor.” [Taberani] Dinini öğrenmek için sual soranlara, cevap vermemenin vebali çok büyüktür. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: “İlmini [bildiğini] gizleyene, denizdeki balıktan, gökteki kuşa kadar her şey lanet eder.” [Darimi] (BİTTİ)