FİTNEYE KARIŞMAMALI

Muhterem Kardeşlerim… Merhum Hocamıza ve kitaplarına İslam dinimizi her yönüyle en doğru şekilde ve kendinden hiçbir şey katmadan sağlam kaynaklarından aktardığı ve bizleri ve din kardeşlerimizi aydınlattığı için çeşitli yollarla durmadan saldırılıyor, tahrik edici yazılar yazılıyor. Onlara gerekli cevaplar vermemiz uygun olmaz. Efendim; Bu hakaretler, bu yolun şânındandır. Başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, bütün büyükler bu hakaret ve iftiralara mâruz kalmışlardır. Hattâ şu anda bile Peygamber Efendimize yapılanları dünya âlem görüyor. Meyveli ağaç taşlanır. Müşriklerden biri, Resulullah'ı huzurunda kötülerken, Peygamber Efendimiz susuyor. Hazret-i Ebu Bekir dayanamayıp ona cevap veriyor. Peygamber Efendimiz, hemen dışarı çıkıyor. Hazret-i Ebu Bekir de dışarı çıkıyor, “Yâ Resulallah yanlış bir iş mi yaptım?” diye arz ediyor. Peygamber Efendimiz, “Sen cevap vermeye başlayınca melek gitti, şeytan geldi. Şeytanın olduğu yerde durmak istemedim” buyuruyor. Biz de susmalıyız. Hem de bunlara cevap vermek gereksizdir. Çünkü Hocamızın büyüklüğü, kitaplarının üstünlüğü güneş gibi meydandadır, bütün dünya biliyor, tanıyor, savunmaya ihtiyacı yoktur. Tahriklere kapılmamalı. Cevap verilmeye kalkılırsa, onların istediği tuzağa düşülmüş, fitneye alet olmuş olunur. Peygamber efendimiz, “Fitneyi uyandırana lânet olsun” buyuruyor. Onlar kendileri çalsın, kendileri oynasın. Kesinlikle fitneden uzak durmalıdır. Fitne, Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak demektir. (Hadîka) Kur’an-ı Kerimde, fitne kötülenmektedir. Birkaç Âyet-i Kerime meali: “Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür.” [Bekara 217] “Onlar fitne çıkarmak için can atarlar.” [Nisa 91] “Yeryüzünde fitne fesat çıkaranlara lânet olsun.” [Rad 25] “Onlara; "Yeryüzünde fitne fesat çıkarmayın" dendiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.” [Bekara 11] Hadis-i Şeriflerde de buyuruluyor ki: “Fitneden sakının! Söz ile çıkarılan fitne, kılıç ile çıkarılan fitne gibidir.” [İbni Mâce] “Malı ve canı ile cihad eden, ortalığın karışık olduğu zaman bir kenara çekilip ibadetini yapan ve kimseye zararı olmayan insan, Mümin-i Kâmildir.” [Hâkim] “Kıyamet yaklaştıkça fitneler çoğalır. Böyle zamanlarda kenarda kalan, ileri atılandan, oturan ayakta olandan, ayakta olan, yürüyenden, yürüyen de, koşandan hayırlıdır, evinizde oturun, fitneye karışmayın!” [Ebu Davud] Fitne hakkındaki Âyet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflere uymalı, hiç cevap vermemelidir. Eden kendine eder. Fitne, insanları sıkıntıya sokmak, belalara düşürmek, felaketlere sürüklemektir. Hadis-i Şerifte; “Fitne uykudadır, uyandırana lanet olsun!” buyuruldu. “Fitne çıkarana Allah lanet etsin!” İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki: “Fitnelerin yayıldığı, fesatların çoğaldığı zamanlar, tövbe ve istiğfar zamanıdır. Kenara çekilmeli, fitnelere karışmamalıdır. Fitneler çoğalıyor. Gün geçtikçe yayılıyor. Peygamber efendimiz buyurdu ki; (Kıyamet yaklaştıkça, fitneler çoğalır. Gece başlarken karanlığın artması gibi olur. Sabah evinden mümin olarak çıkan çok kimse akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, gece safalarında imanları gider. Böyle zamanlarda, evinde kapanmak fitneye karışmaktan hayırlıdır. Kenarda kalan, ileri atılandan hayırlıdır. O gün oklarınızı kırınız! Silahlarınızı, kılıçlarınızı bırakınız! Herkesi tatlı dil ile, güler yüzle karşılayınız! Evinizden çıkmayınız!” Müslümanlar bu nasihatlere uymalı, sapıkların, din cahillerinin isyana teşvik eden, fitneyi körükleyen zararlı, uydurma kitaplarına aldanmamalıdır. Cihat, devletin, ordunun, düşmanlarla, sapıklarla harp etmesi demektir. Müslüman devlet olsun, kâfir devlet olsun, adil olsun, zalim olsun, kendi devletine isyan etmeye, vatandaş kanı dökmeye, birbirine saldırmaya cihat denmez, fitne, fesat çıkarmak denir. Peygamber Efendimiz; “Fitne çıkarana Allah lanet etsin!” buyurmuştur. Müslümanlar devlete karşı isyan etmez, fitneye karışmaz, kanunlara karşı gelmez. Ehl-i Sünnet Âlimleri, siyasete karışmamış, yazıları, sözleri ile devlet adamlarına nasihat vermişler, onlara hak ve adalet yolunu göstermişlerdir. Bazı cahil din adamları, Ehl-i Sünnet Âlimlerinin yolundan ayrılarak, devlet işlerine karışmış, asıl vazifeleri olan öğrenmek ve öğretmek saadetini ihmal ederek, kendilerine de, Müslümanlara da faydalı olamamışlardır. Fitne, Müslümanları sıkıntıya sokmaktır Bu konuda Hadîka’da, fitne anlatılırken deniyor ki: “Fitne, Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları devlete karşı isyana kışkırtmak demektir. Zalim olan devlete de itaat etmek vaciptir.” Ayrıca Berîka’da da deniyor ki: “Başınızdaki amir, bir Habeş hizmetçi gibi zelil, adi, aşağı kimse olsa da, İslâmiyet’e uygun emirlerine itaat vaciptir. İslâmiyet’e uymayan emirlerine de, fitneye, fesada sebep olmamak için karşı gelmemeli, isyan etmemelidir.” Din adamlarının insanlara yapamayacakları fetvaları bildirmeleri de fitneye sebep olur. Köylüye ve ihtiyara, tecvitsiz namaz kılınmaz demek böyledir. Çünkü, bunlar artık öğrenemez ve namazı büsbütün bırakır. Halbuki, tecvitsiz namazın caiz olduğuna, fetva verenler vardır. Bu fetva zayıf ise de, hiç kılmamaktan iyidir. Harac, meşakkat olunca başka mezhebi taklit caiz olduğunu düşünerek, cahillere, acizlere zorluk çıkarmamalıdır. Allahü Teâlâ cümlemizi fitneden sakınan, kul hakkını gözeten kullarından eylesin. (Amin)