PARADOKS

Her kitap yarımdır. Tam olan bir kitap yok. Dünyanın en iyi kitapları dahi yazarlarının ruhunu tam anlamıyla yansıtmaz. Düşünülen, hissedilen, yaşanılan şeyler kelimelere intikal edilince çok şey kaybeder. Kelime yaradır, yara almaktır, yaralanmaktır onun için. Yaşamanın hakkını veren yazmanın hakkını veremez; yazmanın hakkını veren yaşamanın hakkını veremez. Ya yazılmaya layık bir hayatın olacak ya okunmaya layık bir eserin. En büyük felaket ikisinin de olmayışı. Bunlardan biri olsa bile okuyan çıkar mı, yani anlayan. Aşina bir gönül bulmak o kadar zor ki! Hemdost, hemdert, hemhal olabileceğin aşina bir gönül. Herkesin dilinde ayrı bir şarkı. Körler, sağırlar diyalogu. Öldükten sonra okunmak, bilinmek, anlaşılmak neye yarar ki! Ama ışık olmak için kül olmak, aydınlatmak için yanmak gerekiyor. Kül olduktan ve yandıktan sonra ışık olmanın, aydınlatmanın ne anlamı kalır ki! Yanmadan, kül olmadan bunu yapmanın bir yolu yok mu? İnsan ne olursa olsun akıbetini ve ikbalini görmek istiyor. Bugün hala hafızalarımızda yaşayan büyüklerin kendilerinden haberleri yok. Haberin olmadıktan sonra hafızalarda yaşamakla yaşamamak arasında ne fark kalır ki! Belki bencilce ama gerçek bir serzeniş bu. Temelinde ilahilik bulunmayan hiçbir faziletin kıymeti yok. Sonsuza dek kendimden habersiz toprak olacağımı bildikten sonra erdemli davranmanın veya bir ömür boyu erdem peşinde koşmanın ne anlamı var? Bu halde Epiküryen bir şekilde gününü gün etmek en mantıklı davranış. Ama en fazla erdemli davrananlar ve yaşayanlar erdemlerin temelinde ilahilik bulunduğuna inanmayanlardır. Bu koca bir paradoks veya önce vardığım hüküm yanlış.