SOSYAL YARALARIMIZ DERİNLEŞİYOR

İnsan, sosyal bir varlıktır. İletişim ve etkileşim, insanınen temel ihtiyacıdır. İnsanın maddi ve ruhsal/manevi ihtiyaçları vardır. Bu, onundonanımları/yaratılışı/doğası/fıtratı/aklı gereğidir. Kendini, Allah' ı, varlığı bilmeyen ve bunları doğrukonumlandırmayan kişi yörüngesini bulamaz ve ruhsal bunalımlara düşmesikaçınılmaz olur. Allah, insanlara, kendi içlerinden elçiler seçerek insanı vekendisini nasıl konumlandıracağını bildirmiştir. Bütün ilahları terkederek tekilaha yapmak. Bütün yaşamın, mutluluğun, kurtuluşun, varlığın mahiyeti veanlamı budur. Biz de toplum olarak böyle bir nimete/dine sahibiz. Ancakona gereken önemi vermemek ve ondan uzaklaşmak sonucu buhranlar yaşamaktayız. Dünyanın neresine giderseniz gidin, dinden uzaklaşanlarınbuhranlar yaşadığına, her türlü zevke rağmen mutlu ve huzurlu olmadıklarınatanık oluyoruz. Batılalaşmaya başlamadan önce bizde rastlanmayan birçok kötüfiil maalesef bizde de artık var. Batı, uyuşturucudan, cinsel sapmalara, içkiden, intihara birsürü kötü fiili denediği halde mutlu olamamış ve artık yavaş yavaş dinedönülmesi yönünde seslerin yükseldiği bir coğrafya olmuştur. Biz de batının peşine takılarak mutlu ve müreffeholacağımıza inanarak, kendi elimizdeki feneri/İslam’ı kapattık ve ne yazık kionlardan geri yanımız neredeyse kalmadı. Biz de de istismar, tecavüz, boşanma,babalık testi sayısında artış, antidepresan ilaç kullanımının artması, kadıncinayetleri, cinnet geçirme, soygun, uyuşturucu, fuhuş ve buna benzer olaylarınyanı sıra intihar olayları da gittikçe artmaktadır. Özellikle kadın cinayetlerinin kanıksandığı izlenimi endişevericidir. Kadını erkekten koparmak ile kadını erkeğin kölesi yapmak arasındakiiki uç anlayışın cedelleşmesinin kurbanı, ne yazık ki yine kadınlar olmaktadır. Kadın cinayetleri konusunda ciddi bir yol belirlemekten halaçok uzaklardayız. Ülke çapında intihar olayları da artış göstermektedir.Şanlıurfa da da tabi. Son birkaç yılda; Urfa intihar grafiği de yukarı doğrubir seyir izlemekte. Bu hafta Urfa'da 22 saat içerisinde 3 intihar olayı yaşandı. “Şanlıurfa son altı aydır peş peşe yaşanan intiharlar dikkatçekecek şekilde artmaya başladı. Son iki gün içerisinde 3 intihar olayıgerçekleşti. Önceki akşam 44 yaşında bir erkek, peşinden gece 17 yaşındaki 11.Sınıf lise öğrencisi kız çocuğu, dün sabah da bir uzman çavuş intihar etti.”Ajans Urfa/28.Şubat.2018 Bölgedeki savaş ve içeride yaşanan OHAL süreci öne sürülerektoplumsal barışı zedeleyici, toplumun psikolojisini bozucu bir gerginlik mioluşmakta? Neden toplumsal bir patlama yaşayacak duruma sürüklendik? Ya da budurumu devletten ziyade, sivil girişimlerle mi giderilmeli? İNTİHAR SEBEPLERİ "İntihar edenlerin yaşları, konumları ve durumlarıhepsi birbirinden farklı… Kimi iflas eden bir iş adamı kimi 3 çocuk annesi kimiaskerden yeni gelen bir genç kimi yurtta kalan öğrenci bir çocuk kimi deTürkiye birinciliği elde eden Milli bir sporcu. Erkeklerin birçoğu işsizlik vetefeci mağduru olduğu için intihar ederken, kadınların intihar sebeplerinin iseevdeki geçimsizlik nedeniyle olduğu tahmin ediliyor. Genç erkeklerin bir kısmıise madde bağımlılığından kurtulamadığı için intihar ediyor.”/Ajansurfa Ancak esas sebepler bunlar değil. Intiharı düşünme, intiharedebilme durumuna gelmenin sebepleridir esas olan. Bu da inançla ilgili olanesas kısmıdır işin. NE YAPMALI? Kamplaşmayı ve ötekileştirmeyi derinleştirici söylemlerdenkaçınılmalıdır. Birbirimize ilgisiz kalmak; birbirimize yapabileceğimiz enbüyük kötülüktür. Derdi olanın derdi ile ilgilenmek aslında kültürümüzün temeldireklerinden biriydi. Biriydi diyorum çünkü artık böyle bir duyarlılığımız neyazık ki yok. Hem aile kavramı hem komşuluk kavramı hem birbirimizinhalini hatırını laf olsun diye değil de gerçekten duyarlılık hissederek,sorumluluk hissederek, Allah rızası için sormak maalesef artık olabildiğinceazalmış ve herkes kendi dünyasına, kendi kabuğuna, kendi yalnızlığına gömülmüş. Otobüste, çarşıda, pazarda, çalıştığımız ortamlarda insanlarartık birbirleriyle olabildiğince az konuşuyorlar, kendi bilgisayarlarına,telefonlarına veya kulaklık takarak farklı medyalara gömülmeyi tercihediyorlar. Ahlaki çöküntüye izin verilmemelidir. Bireyselleşme vedünyevileşme/sekülerleşme, toplumu çöküşe sürüklemektedir. İnançsızlık ya dainancın zayıflaması, ekonomik sorunlar, olumsuz ve acımasız ekonomik ortam,sosyal dokunun ve dayanışmanın bozulması ve zayıflaması, aile yapısınınçökmesi, aile sayısının azalması, işsizlik, umutsuzluk, değersizlik hissi gibidurumlar da toplumu bunalıma ve mutsuzluğa sevk etmeke. Evin içi ile ilgilenilmeli; eğitim sistemimiz, üniversiteöğrencilerimiz, işsizlerimizle ilgilenilmeli. Onların ruhsal dünyasını veruhsal ihtiyaçlarını karşılayabilecek güvenlikli projelere ihtiyacımız olduğunugörmeli. Siyasiler, bu gibi konularda, oy kaygısını bir kenarabırakarak derde deva olmalılar. Diyanet, olur olmaz konularda saçma sapan fetvalar vermekyerine, bu sorunlara eğilmeli; gerektiği yerde yöneticileri ve yanlışpolitikaları düzeltmeye yönelik katkılarda bulunabilmeli. STK’lar sadece maddi yardım faaliyetleriyle değil; sadecepolitika ile değil; bu sorunlara yönelik projeleri hayata geçirmelidir. Yerel yönetimler ve toplumu aydınlatabilen insanlar, sadecesanal dünyada değil; sadece medyaya birkaç poz verip sıvışarak değil; gerçekanlamda, toplumla/gençlerimizle direkt/birebir/yüz yüze ilgilenmeli. Toplumu yeniden oluşturmak için; kadim, temel değerlerimizedayanarak, ortak bir gelecek politikası belirlemeli ve bu yönde çabaharcamalıyız. Batıya ve laikliğe yöneldiğimizden itibaren, köklerimizden,değerlerimizden, insani ve imani kimliklerimizden uzaklaştıkça modernleştik,bireyselleştik ve duyarsızlaştık. Dolayısıyla yardımlaşma, dayanışma gibiözelliklerimizi de ne yazık ki kaybettik. İyi insan olmayı terk ederek çocuklarımızı başarılı olmayayönlendirdik. Ne yazık ki; en büyük başarının, ‘iyi insan olmak’ olduğununhenüz bile ciddi manada bilincinde değiliz. Baştan sona değiştirmemiz gereken eğitim sistemimiz,öğretmenlerimiz, iş ahlakımız, tüketime yönelten sanal bir yaşam tarzımıztoplumu mutsuzlaştırıyor. Çocuklarımız mutlu değil, aileler de. Dolayısıylatoplumumuz mutlu değil. Başarılı olma, maddi zenginlikler, kendini kurtarma ve lüksyaşama gibi hedeflerin dışında yaşama yönelik hedeflerinizin olmaması korkunçbir yoksunluktur. Allah, otorite, sevgi, merhamet, sorumluluk, ahlak, din,paylaşım, adalet, namaz, dua, iman, helal, haram, sevap, günah, hesap verme,ceza, ödül, cennet, cehennem… Kısacası ahlak, kısacası insan, kısacası iman;toplumumuzu yeniden inşa edeceğimiz temeller ve kurtuluşumuzun temel kavramlarıolmalı. Siyasi tarzımızı da bu anlamda yeniden yapılandırmalıyız.Insanı, sevgiyi, merhameti ve adaleti önceleyen bir sisteme ihtiyacımız olduğuortada. Bunlar bize ait değerler ve kavramlar. Bunları unuttukça birbirimize ve kendimize küstük, huzursuzolduk, mutsuz olduk, değiştik, yabancılaştık ve kaybettik. Kaybettiklerimizhenüz çok uzağımızda değil; onları bulalım ve onlara sarılalım, Onlara sarılanbir tolum kurtulmuştur. İşte yeniden gündemimize girmesi gereken kavramlardırbunlar. Dönüşmemiz için gereken anahtar kavramlar. Bizleri kurtaracak olan bukavramlar. Aslında eski “biz”i bulmamızı kolaylaştıracak yol işaretleridir bukavramlar ve değerler. Bugünkü insan nereye bakıyorsa; orada bir dinsizlik,görüyor. Siyasete bakıyoruz; din, en aşağılarda: İstismar ediliyor, hunharcakullanılıyor, siyasete alet ediliyor. Nereye baksak; dine dair bir emare yok. Medyaya baktığımızdada öyle: Taşıtlar, giyim kuşam, mekanlar, tutkular, aldatmalar, içki, şiddetçeteleşmeler, cinsellik, zenginlik, güç/ kuvvet/kudret vesaire. Yok, evin içinde dine ait bir şey yok. Hiç kuşkusuz çözüm;insanlığın ortak değeri olan İslami değerlere dönüştedir. İslami değerleri; hertürlü sapkınlıktan, hurafeden, her türlü akıl ve mantık dışı olanyaklaşımlardan ve yorumlardan kurtarmanın çabasını içinde olmalıyız. Toplumda ayrışma ve ortak değer kaybı var. Elbette konu, tüm toplum kesimlerini ilgilendirmektedir.Sosyologlar, Psikologlar, eğitimciler, psikiyatristler, akademisyenler,Diyanet, RTÜK vesaire. Ama siyaset, ekonomi, hukuk boyutu da var işin. Yanibunlar da var çünkü bunlar, işinbiraz da adalet boyutuyla ilgili. Sosyaladaletin de ciddi etkenlerden olduğu unutulmamalıdır. Yine işin aile boyutu var. Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı devrede olmalı. İletişim boyutu da çokönemli. Toplum, dijital bir küskünlük/iletişimsizlik yaşıyor.Mekanikleşme yaşanıyor. Sanal etkileşim arttı ama iletişim yok. Birebirkarşılıklı içtenlik ne yazık ki kaybolmak üzere. Ortak değerlerimiz ve insanlığın ortak değerleri üzerindedaha mikro, daha bire bir, daha yakın ve daha içten ve hesapsız etkileşim,iletişim ve yaklaşımlara ihtiyacımız var. "Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın.Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizlerbirbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bunimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tamkenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyleapaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz"/Âl-i İmrân, 103 Rabbim, yardımcımız olsun, selam ve dua ile.