BİLMEK AZAPTIR

Kafamın içinde hiçbir düşünce yok. Bir dakika bile düşünemiyorum, zihnim dağılıyor. Kendi üzerindeki hakimiyetim neredeyse sıfır. Yaşamak elimde olmadığı gibi ölmek de elimde değil. Amansız bir hastalık peyda olsa yapabileceğim hiçbir şey yok. Düşüncelerimin kontrolünü kaybediyorum, onların eseri oluyorum çoğu zaman. Sosyal hayattaki adaletsizlikler çıldırtıyor ama elimden zerrece bir şey gelmiyor. Tarih eski tarih. Karşı çıkanlar dayanamadı öldü, tarih yine yürüyüşüne devam etti. Bir zamanlar haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır hadisi düşmüyordu dilimizden. Şimdi bu hadisi ağzına alabilen kimse kalmadı. Para, makam, mevki, her şeyin ilacı. Haksızlıkları söyleyenler iş bilmezlikle, saflıkla, kerizlikle itham ediliyor. Çoğunluk güçten yanadır, gücü kutsar, gücü sever, güçlünün arkasında hizalanır. Kur'an'ı toplayanlar güçlüler, tarihi yazanlar güçlüler. Bunların doğru olanı yaptıklarının hiçbir garantisi yok. Elimizdeki tek İslam güçlülerin İslam'ı. Aksini iddia edenler ya sürüldü ya susturuldu ya öldürüldü. Belki de bundan başka İslam yoktu. Sürünün tek gıdası hurafeler. Ekmek gibi su gibi hava gibi hurafe tüketiyor, hurafe ile besleniyor. Hurafelerini elinden alırsanız bir dakika bile yaşayamazlar. Onun için hurafelerine hurafe diyenleri yaşatmak istemiyorlar. Bulsalar bir kaşık suda boğacaklar. Gece. Defter. Birkaç kitap. Mürekkebi bitmiş bir kalem. Uyku yok. Işık loş. Duvarlar. Tatsız ailevi sorunlar. Ülkenin durumu. Cendere içinde gibiyim. Daha doğrusu bir kıskacın içinde. Sıkıntı, sıkışmışlık, keder, şüpheler, vehimler ve sonra oluşan kayıtsızlık, lakaytlık. İnsana, yani kendine inanamamak, var olduğuna, gerçekten bir şeyler yapabileceğine. İnsan kim, var mı, kime ve neye göre var? Kördüğüm sorular. Doğululuk en büyük talihsizlik. Anlamamak ve anlamak istememek, yani cehalete kanaat etmek, cehalet ile iftihar etmek biz doğuluların alamet-i farikası. Cehaleti ile mutlu. Mutluluk başka nasıl olabilir ki! Bilmek azaptır.