GÖMLEKLERİ ARKADAN YIRTILAN YUSUFLAR

Allah’ım! Bu nasıl bir çağ, bu nasıl karmaşık bir zaman? Deliler veli, veliler deli addediliyor; bu gecenin fecri ne zaman? Gömlekleri arkadan yırtılıyor bir bir masum Yusuflarımızın, Zindan tek tehdit silahları olmuş, Tevhidi anlamayanların! Evet, yaşadığımızşu modern asır; “Tevhidi, hakiki manada anlayan çağımız Yusuflarının, toplumdan dışlandıkları, edep ve erkân kurallarına uygun olmayan isimlerle yaftalayıp (taciz, tecavüz, delilik, şizofreni, vs.) zindan, korku, sürülme, ölüm ve değişik uyduruk kılıflarla korkutulup susturulmaya çalışıldıkları, kirli ve sorunları büyük bir asır haline gelmiştir. Beşeri İdeolojilerin bekçiliğini yapan çağımızın sözde aydınlar (karanlık adamları) zümresinin birçoğu; çakma unvanlarını kullanmak suretiyle; toplumları yanlış yönlendirme konusunda insanlığın başına bela ve musibet olmuşlardır adeta… Tabir caizse, yaşadığımız şu asırda ve özellikle coğrafyamızda, beşeri yasalar icat eden egemen mankurt kadroların; fert, toplum ve devlet kademelerine varıncaya kadar insanların hayatlarına,kendi fikirlerini dayatmaya ant içercesine şeryarışında ittifak etmişlerdir sanki… Söylemleri eylemsiz, fikirleri zikirsiz, dirençleri direnişsiz, teorileri pratiksiz olan bir kısım çevrelerin; yaşadığımız toplumda, kendilerini modern ve memleketin tek söz sahibi, kendi dışındakileri ise ilkel ve öteki görme gafletinde yüzdükleri halde,hala bu gibilerin aydın kabul edilip; mütedeyyin dürüst, ahlaklı ve erdemli gerçek manada hamiyetperver ve vatansever olanlar insanlar ise, değişik iftiralarla karalanıp ya zindan köşelerine gönderiliyor, ya da başka türlü şekilde tollum nazarında potansiyel suçlu olarak gösterilmeye çalışılıyorlar!... İstanbul sözleşmesiyle; “sadece kadının beyan esas alınır komik ve bir o kadar da insan onurunu rencide eden yasalarla; binlerce Yusuflarımızın gömlekleri arkadan yırtıldığı halde; ne yazık ki iftira ve karalama kampanyalarına maruz kalıyorlar/kalmaktadırlar...Beşeri düzen ve sistemlerin yanaşması olmasından zevk alanlar, bilsinler ki; aradan kırk yıl değil kırk bin yıl dahi geçse de, “bir gün mutlaka Kenan diyarından Yakub’un vuslat kervanı Mısıra hareket edecektir. Yusuf dedi ki: “Rabbim! Zindan bana, bunların beni kendisine davet ettikleri şeyden daha iyidir. Eğer onların tuzaklarını/hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum.” (Yusuf/33) Evet, bu gün binlerce masum Yusuf’u; beşeri yasalarla mahkum edenler, geride boyunları bükük bıraktıkları onlarca masum çocuklarının, ve yürekleri yanık eşlerinin hesabını Allah’a nasıl vereceklerinidüşünüyorlar mı acaba? Anlaşılan yaşadığımız asır ve yaşadığımız toplumda, hak ve onur mücadelesini veren insanlar,ya deli divane olacak, ya da kuş uçmaz kervan geçmez çöllerde yaşayacaklar ki; kahrolmadan, şerlilerin gadrine uğramadan bir nebze üç günlük dünya hayatında rahat edebilsinler! Yoksa bu çağın ağır ve bir o kadar da ipe sapa gelmez taarruzlarına karşı koymak, çok zor ve çok çetindir… Yan bakma, yanaşma, temas etme, sert söz söyleme, sesini yükseltme; uyarma, ikaz etme kale almazsan bunları şayet ey saki; esas alınan zümre-i nisai beyanı muvacehesinde hem mahkûm olup zindanı boylarsın, hem de mazlum olup gadre uğrarsın! Sabret Yusuf sabret, arkadan gömleğini yırtıp sana iftira atıp seni zindana atmakla mağlup edeceklerini sananlar; er geç ama bir gün mutlaka senin önünde mahcup bir edayla iki büklüm olan Züleyha misali, mahcubiyetlerinden yüzüne gözlerine bakamayacaklar! Bir gün bitecektir bu devri zindan/Yakup Mısıra gelir, boşalacaktır Kenan! Mısır sizi siz Mısır’ı sevip kucaklaşırsınız/Rüyan hak olur, Ey Yusuf mesrur olup, yeniden kaynaşırsınız!... Kadirşinaslıkla efendim… 01 Haziran 2020