SARI YELEKLİLER, YENİ BİR DiRENiŞ MODELİ OLABİLİR Mİ?

Küresel hegemonik araçlar ve projeler karşısında küresel bir direnç bulabilir ve hegemonik küresel sistem için işler, hesaplandığı gibi gitmeyebilir. Fransa'daki sarı yelekli eylem, şimdiye kadarkilerden tamamen farklı yönlere ve derinliğe sahip bir görünüm arz ediyor. Etkili ve kısa dönemli de olsa, hedeflediği sonuçlara ulaşmasının nedenlerinin sadece konjonktürel olduğu söylenemez. Yeni olması ve silik temsiliyetler ve sosyal medyanın kullanımı açısından ele alındığında gezi tarzını andıran benzeşmeler söz konusu olmakla beraber, farklılıkları, bu benzerlikleri önemsiz kılacak derecede heyecan vericidir. Eğer arkasındaki irade iç/ yerli ise ve dış? provokatif değil ise, yeni orjinli bir hareketle karşı karşıyayız sayılabiliriz. Bu bağlamda bir değerlendirme için henüz erken. Buna rağmen bu hareketin iki önemli yönü, üzerinde durmaya değerdir. Birincisi; gösterilerin sadece hükümeti hedeflememesi, sistemin kalbini hedeflemesi. Diğeri ise, bunu gerçekleştirenlerin göçmenler veya ötekiler /müslümanlar olmaması. Sarı yelekliker, eğer orijinal bir halk hareketi ise, arkasında küresel bir güç yoksa, umut verici bir direnç modeli olmaya adaydır. Elbette ki şimdilik Batı için. Doğunun kendi sarı yeleklilerini çıkarabilecek enerjileri Arap baharında heder edildiği için kısa vadede bir beklentiye girmek çok gerçekçi olmaz. Küresel hegemonya ya karşı küresel bir direniş bir mutlaka gerçekleşecektir. Küresel hegemonya bu defa İnsanları, sadece ekonomik koşullarla kuşatmakla yetinmiyor; yeni insan tipi ve yeni sınıflaşmalar peşindedir. Bu çılgınlıkları projelendirmek dediler. Tüm fitri ve doğal olana/ korunması gereken formlara sınırsız bir müdahale ile gelmekteler. Öyle ki; feminizm adı altında yaptıkları ve planladıkları feminizmi aşmakta; cinsiyeti ciddi şekilde tahrip ederek ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. İleride elit ve muktedir bir azınlık dışında kalan insanları gereksiz/ıskarta diye sınıflandırarak onları yok etmeyi planlamaktadırlar. Bugün bunu itiraf etmekten çekinmemektedir. Küresel direniş, bir insanın küresel hegemonik sisteme karşı bilinçli bir eğitim almak ve doğal sosyal forumlarımıza dönmek ile mümkün olabilir. Bugün insanın yaratılıştan gelen - cinsiyet de dahil-özellikleri, hem birey hem sosyal formları tehdit altındadır. İnsanlık sadece ekonomik, ekolojik anlamda veya gıda ile ilgili bir tehlike altında değil; her alanda topyekun ciddi bir tehlike ile karşı karşıyadır. Bu tehlike; saldırgan, hegemonik, Kapitalist, Emperyalist, Seküler küresel sistemdir. Bu bağlamdaki bir direniş, genel anlamda bütün insanları, bütün ötekileri kapsayan bir direniştir. Bunu sadece Müslüman toplumlardan beklememek, insanların ortak sorunu olarak değerlendirmek zorunluluğu vardır. Zira insanlık, kaybedecek bir şeyi kalmayacak bir evreye sürüklenmek isteniyor. Bazıları bunu bir felaket senaryosu veya abartı olarak yorumlayabilir ancak gerçek, bu ortaya konan tablonun aynısı hatta belki de daha fazlasıdır. Bu bakımdan İslam dünyasının da küresel hegemonik sisteme karşı evrensel ve insani bir söylem ve eylem geliştirilmesi; etnik, mezhebi, bölgesel ve daha farklı kimliklerin, bu küresel direniş bilincini engellemesine fırsat vermemesiyle mümkün ve etkili olabilir. Direnişin bir peygamber eylemi olduğu bilinci ile ve günümüz koşullarında doğruyu doğruyu söyleyebilme cesaretinin büyük bir direniş sayılabildiği göz önüne alınarak, peygamberin arkadaşı Eba Zer'In bir sözü ile bitirelim: "Arkadaşım 'Muhammed' bana: Ne kadar acı da olsa, hakkı söylememi ve kimsenin kınamasından korkmamamı söylemişti." Doğrulara ve direnenlere selam olsun, şeref ve izzet onlarındır. Rabbim direnenlerledir.