ALLAH KATINDA TEK DİN İSLAM'DIR

“Kim, İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din, hayat düzeni ve sistem)asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Al-i İmran/85) “İnne-d-dine indellahil İslam” Allah katında tek din; İslam dinidir… Bunu yüce Rabbimiz kerim kitabımızda beyan buyurmuş ve İman eden Mümin kullarını; sahte, düzmece ve uyduruk dinlere karşı, yukarıdaki ayetin beyanıyla uyarmıştır. İdeolojileri din ve hayat tarzı, ideologları da rehber ve kurtarıcı kabul eden; zihinleri karmaşık, dünyaları karanlık, kalp gözleri kör olan ve kalabalıklar arasında yalnız yaşayan bir neslin varlığıyla karşı karşıyayız. Evet, Allah katında tek geçerli olan din, hayat nizamı, alternatifsiz sistem: “Aziz ve yüce İslam” dinidir. İslam dini Asr-ı Saadet zamanında kemale ermiş ve yüce Rabbimiz; razı olarak onu bize din olarak seçtiğini beyan buyurmuştur. İslam dini; ne şirkin batıl ortaklığının, ne Ateizmin karanlık inkârcılığının, ne de Deizm’in saçma tanrıcılık ve dirilişi inkâr etme batıl anlayışının yorumlarına ihtiyacı yoktur. Çünkü İslam dininin kaynağı yüce Allah’tır. Sahte dinlerin kaynağı ise, batıl görüşlü karanlık ideologlar ve onların yamalı bohça misali dikiş tutmaz ideolojileridir... Komünizm’in, Kapitalizm ve Sosyalizm gibi beşer ürünü ve düzmece olan ideolojik hareket ve akımların; son yüz yılda gençliğin inancı üzerinde, çok büyük tahribatlara ve travmalara sebep oldukları hepimizin malumu! İslam coğrafyasını istilan eden Emperyalist ve sömürgeci güçler; istila ettikleri memleketlerin insanlarına, öncelikli olarak kendi kültür ve hayat felsefelerini dayattılar… Vahiy ve Sünnet kaynaklı eğitim müfredatlarını kaldırıp, yerine kendi sapık ideologlarının; uydurma kuram ve tezlerini eğitim diye kabul ettirdiler. Hal böyle olunca, istilaya uğrayan İslam beldelerinde; tam bir inanç ve medeniyet erozyonuna uğradı ve tam bir asırdır hala kendine gelemedi. Hala bir çok Afrika ve Arap ülkelerindeki insanlar, İngilizce Fransızca konuşmaktadırlar ki; bu sömürgeci güçlerin kendi dillerini dayattıklarının göstergesidir. Öyle ki, bu tür istila ve işgal felaketlerinden sonra; İslam coğrafyasında, Müslüman anne babadan dünyaya gözlerini açmış olan nesillerin birçoğu, İslam dininden, ölümden kaçar gibi kaçtılar. Dolayısıyla bu kaçışları, onları; batıl ideolojilerin kucağına teslim etti ki, bu tam bir zihin esareti demekti! Onlar artık düşünen birer insan gibi değil; programlanmış ve formatlanmış birer robot, birer makine gibi hareket etmeye ve konuşmaya başladılar. Özellikle son yüz yıl, Ortadoğu Müslümanları açısında tam bir trajedi yüz yılı olmuştur dense mübalağa olmaz her halde. İslam dini ve medeniyetinin son temsilcisi olan Osmanlı Devletini, içerden ve dışarıdan yıkmaya çalışan entrikacı ve yalancı hürriyetperverlerin tek bir gayeleri vardı: “İslam coğrafyasını Halifesiz ve başsız bırakmak… Çünkü Halifesi olmayan Müslümanların, İslam dininin hüküm ve prensiplerini idare bazında; uygulayamaz hale geleceğini bilen İngiliz’i, Fransız’ı ve daha bir sürü haydut devletler; öncelikli olarak Hilafet makamını yıkmayı, yıktırmayı hedeflerdiler ve başardılar… Ve koca bir çınar ağacı, gövdesinde saklanmış olan kurtların kemirmesi sonucunda; yere yıkıldı… Gövdesi kırılıp yıkılan ağacın dalları, ya fırınlarda odun, ya da çatılarda mertek oluverdiler. Evet, şimdi asıl mesele şu: “Nev-zuhur bazı çevreler çıkmış, kimileri Ateist, kimileri Deist ve Kimileri de kendilerini Liberalist tanımlamaktadırlar. Neyi amaçlamaktadırlar sizce şu narkozlu fikir fakirleri? Ateist diyor ki: ben hiçbir şeye inanmam, ahiret hesap kitap diye bir şey yoktur. Maden öyle her halde adam hıyar gibi serada yeşerdi. Öyle olsa bile mutlaka bir bahçıvanın eliyle fidesinin dikilmesi lazım değil mi? Geçtik bu sapıkları… Bunları tartışma konusu yapmak bile, insana zaman israfından başka bir şey kazandırmaz. Rabbimiz: “İsteyen iman etsin, isteyen inkâr etsin.” Buyurmaktadır. Öyleyse bize, ilahi mesajların beyanı düşer, irade insanlarındır. Deist’e gelince, onun bir çıkmazı var ki; tam karanlık bir dehliz. İçinden çıkılmaz bir labirent! Tanrıcılık! O dane? Tanrı vardır fakat ahiret diye bir şey yoktur? Bu nasıl saçmalık böyle? Haşa haşa! Neye benzer bu saçmalık? Güneşe evet, ama ışığına hayır demeye benzer, her neyse ne?. Neyse, Deist denilen güruhun iddiaları üzerinde yapılan tartışmalara da değmez kardeşim. O da nihayet uyduruk bir din anlayışını savunup kendi kendini güya motive ediyor.? Ne motivesi, morfinliyor ve zehirliyor kendisini de haberi yok zavallının! Mekke müşrikleri de, Allah var fakat: bizim putlarımızın yeryüzündeki tasarruflarını kabul etmek şartıyla diyorlardı. Yani Allah’a haşa ortak ittihaz ediyorlardı,kendi elleriyle yontukları taştan, tunçtan ve Helva’dan olan putlarını!... Ya liberalistler? Onların ki hiç insanlık onuruyla bağdaşmayan tam ilkel bir dünya görüşü! Ne istiyorlar bunlar? Tam serbesti yet… O da ne? Canımızın her istediğini, her yerde ve her mekânda yapabilmek ve hiç kimsenin bize müdahale etmemesi. Bu serbesti yet inanın hayvanlarda dahi yoktur; çünkü hayvanlar arasında bile içtima bir hayat ve dayanışma vardır… Bırakın tüm bunları da, “Biz Müslümanlar olarak; İslam dışı tüm beşeri, sahte, düzmece ve uydurulmuş olan dinleri “LA” baltasıyla devirmişiz zaten! Evet, Değişmez, değiştirilemez olan ilahi hüküm şu: “Kim, İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle din zannedilen düzmece ve uydurulmuş tezler vs.) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Al-i İmran/85). Selam ve dua ile.