CUMA GÜNÜ ÖĞLE NAMAZI (Zuhr-i Ahir)

Muhterem Kardeşlerim… Cuma namazının birçok eda ve vücub şartları var. Bunlardan bir veya birkaçı tahakkuk etmeyebilir. Bu durumda da Cuma namazı sahih olmaz. Bunun için, “Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazına” diye niyet ederek Zuhr-i Ahir adıyla 4 rekat namaz kılınması gerekir. (İbni Hümam ve İbni Âbidin) Bu şekilde kılınınca, Cuma kabul olmuş ise, bu namaz, kaza namazı yerine geçer. Cuma namazı kabul olmamışsa öğlenin farzı yerine geçer. Zuhr-i Ahir namazını terk etmemeli, mutlaka kılmalıdır. Acele bir işimiz olduğu zaman, Cumanın farzını kılıp camiden çıkmak ve Zuhr-i Ahir namazını öğle namazı vakti çıkmadan önce başka yerde kılmak da caizdir. Cuma günü Zuhr-i Ahir namazı kılmak bid’at değildir. Cuma namazının eda şartlarından biri bulanmayan yerlerde bu namazı kılmak farz olur. Çünkü Cuma kılmak farz olmayınca, öğle namazını kılmak farz olur. Şafii “Tenvir-ül Kulub” kitabında diyor ki: Muhakkikler güneşi Remli hazretlerinden, “Şafiiler, Allah ve Resulüne muhalefet edip, beş vakit namaza altıncı bir farz ilave ettiler” diye iftira edene, ne ceza gerekir, diye soruldu. O da, bunu söyleyenin, en az benzerleri gibi, tazir cezasıyla cezalandırılması gerektiğine fetva verdi. Farz olan beş vakti altıya çıkarmak, dinden çıkmayı gerektirir. Dine ilave yapılamaz. Şafiiler dine ilave yapmıyor. Cuma namazının birden fazla camide kılındığı yerlerde, o günkü öğleyi de kılıyorlar. Müdiriyye kadısı, Şafiilerin, Cuma namazından sonra öğle namazı kılmalarını yasaklamıştı. Fakat adı geçen fetva, kadıya okununca, kadı, insaf ehli olduğu için, “Ey Şafiiler, ben hatalıyım. Yine Cuma’dan sonra öğle namazını mescitte kılmaya devam edin” demiştir. Bu konu hakkında Şafii Âlimlerinden Yusuf Nebhani hazretleri de bir eser yazmıştır. Bu eserde, birden fazla yerde Cuma kılınan şehirlerde, Cuma namazından sonra, öğle namazını kılmanın sadece Şafiilere mahsus olmadığını, 4 mezhep âlimlerinin de aynı hükmü bildirdiklerini söylemiştir. Muhammed Şirvani de bu hususta bir eser yazmıştır. Cuma namazından sonra öğle namazının kılınması gerektiğini bildirmiştir. Aynı zat, Hanefi Âlimlerinin Cuma’nın birden fazla yerde kılınması veya namaz kılınan yerin şehir sayılıp sayılmayacağı hususunda şüphe edilmesi halinde öğle namazının kılınması gerektiğini bildiren cevaplarını “Davuş-Şema fi Salât-iz Zuhri Badel Cumua” eserine almıştır. Bu değerli Âlim, bu hususta ele alınan bütün itirazları teker teker çürütmüştür. Resulullah Efendimizin zamanında Cuma tek mescitte kılınıyordu. Cumaya geç kalanların ikinci, üçüncü cemaat yapmalarına izin verilmiyordu. Hulefa-i Raşidin de bu yolu tuttu. Hazret-i Ömer döneminde fetihler yapılıp şehirler çoğalmasına rağmen, birden fazla camide Cuma kılınmasına müsaade edilmedi. Valilere yazılan mektuplarda, Cumanın tek mescitte kılınması emredildi. Emeviler döneminde ve Abbasilerin ilk yıllarında bu durum aynen devam etti. Cuma’nın birden fazla camide kılınmasının, İmam-ı Şafii hazretlerinin vefatından 76 yıl sonra olduğunu Hatib Bağdadi ve İbni Hacer hazretleri bildirmektedir. Fakihlerin Cumhuruna göre, Cuma’nın tek camide kılınması vacibdir. Birden fazla camide namaz kılmak sünnetten ayrılmaktır. İmam-ı Şafii hazretleri, ihtiyaç olsun olmasın bir şehirde birden fazla camide Cuma kılınmasının caiz olmadığını bildirmiştir. Zamanının İkinci Şafiisi olarak kabul edilen İbni Sübki hazretleri de aynen İmam-ı Şafii hazretleri gibi fetva vermiştir. Sözü hüccet mezhep Âlimleri, birkaç camide Cuma kılındığı takdirde, öğle namazının da kılınması gerektiğini bildirmişlerdi. Çünkü ihtiyatlı davranmak gerekir. Hadis-i Şerifte, “Şüphelerden sakınan dinini korumuştur” buyuruldu. Birden fazla yerde Cuma namazı kılınan mescitlerde Şafiiler öğle namazını kılmaları gerekir. Hanefilerin ise, Cuma namazından sonra, Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazına diye niyet ederek Zuhr-i ahir adıyla bir namaz kılmalarının gerektiğini İbni Hümam ve İbni Âbidin hazretleri gibi Hanefi âlimleri bildirmektedir. Bu şekilde kılınınca, Cuma kabul olmuş ise, bu namaz, kaza namazı yerine geçer. Cuma namazı kabul olmamışsa öğlenin farzı yerine geçer. (Redd-ül-muhtar) Kazası olmayan, Cuma günü Ahir Zuhuru kılarken her dört rekatında da zammı sure okumalıdır. Çünkü Cuma kabul olmuş ise, o namaz nafile olur. Nafilelerin ise üçüncü ve dördüncü rekatında zammı sure okumak vaciptir. Kazası olanın ise, okuması gerekmez, okusa da olur, okumasa da. Yani Farzın her rekatında zammı sure okumanın mahzuru olmaz. Zuhri Ahir namazı, Cuma namazı kabul olmazsa, öğlenin farzı yerine geçer. Kabul olmuş ise, kaza yerine geçer. Kazası da yoksa nafile olur. Kazası olmayan, sünnetleri kılarken kazaya da niyet edince, üçüncü ve dördüncü rekatlarda zammı sure okuması gerekmez. Zuhri Ahir namazı bunlarla kıyas edilmez. Zuhri Ahir namazı sırf o günkü Cuma namazının sahih olup olmaması ile ilgilidir. Kazası olmayan kimse, sünnetleri kılarken kazaya da niyet edince, sünneti terk etmiş olmuyor, farz namaz yanında bir namaz kılınınca sünnet de kılınmış oluyor. Onun için, kazaya da niyet edilen dört rekatlı sünnetlerin üçüncü ve dördüncü rekatlarında zammı sure okunması gerekmez. Yani farzların üçüncü ve dördüncü rekatında zammı sure okumanın mahzuru olmaz. Okunursa Secde-i Sehv gerekmez. Seferi olan, Cuma günü Zuhr-i Ahir namazını iki rekat olarak kılar. Zuhr-i Ahir namazı Cuma’nın farzından sonra kılınır, farz gibi kılınır. Cuma namazı nasıl kılınır Cuma günü 16 rekat namaz kılınır. [Bunun iki rekatını kılmak farzdır. Öğle namazından daha kuvvetli farzdır.] Bunlar sırası ile şöyledir: 1- Önce, Cuma’nın dört rekatlık ilk sünneti kılınır. Bu sünnet, öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. Sonra, cami içinde ikinci ezan ve hutbe okunur. Hutbe okunduktan sonra, ikamet okunup, cemaat ile Cuma namazının iki rekatlık farzı kılınır. 2- Cuma namazının farzı kılındıktan sonra, dört rekatlık son sünneti kılınır. Bunun kılınışı öğle namazının ilk sünneti gibidir. 3- Bundan sonra, “Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya” diye niyet ederek, öğle namazının farzı gibi Zuhr-i ahir denilen bir namaz kılınır. 4- Sonra da, sabah namazının sünneti gibi iki rekat vaktin sünneti kılınır. Bundan sonra, Âyet-el-Kürsi ve tesbihler okunup, dua edilir. Cuma namazının sünnetlerini kılarken, kazaya niyet emek Cuma’nın ilk sünnetini kılarken, “Cuma’nın ilk sünnetini ve ilk kazaya kalmış öğle [ikindi veya yatsı] namazının farzını kılmaya” diye niyet edilir. Cuma’nın farzından sonra 10 rekât namaz kılınır. Bunun ilk dört rekâtını kılarken, “Cuma’nın son sünnetini ve ilk kazaya kalmış öğle [ikindi veya yatsı] namazının farzını kılmaya” diye niyet edilir. İkinci dört rekâtı kılarken, “Vaktine yetişip kılamadığım son öğle namazının farzını kılmaya” diye niyet edilir ve farz gibi kılınır. Buna Zuhr-i Ahir namazı denir, mutlaka kılmalıdır. Cuma namazı kabul olmazsa, bu namaz o günün öğle namazı yerine geçer. Sonra iki rekât daha kılınır, buna da “Vaktin son sünnetini ve ilk kazaya kalmış sabah namazının farzını kılmaya” diye niyet edilir. Cumaya gitmemek Mazeretsiz üç Cuma’ya gitmemek münafıklık alametidir. Bir ülkede Cuma kılmanın şartları yoksa, yine de Cuma günü, cemaate gitmek lazımdır. Salih imamın bulunduğu camiye Cuma kılmak için sebepsiz gitmemek münafıklık alametidir. Bir çeşit bölücülük olur. Eskiden Cuma’ları Vali kıldırırdı. Vali fâsık da olsa, birlik ve beraberliğin bozulmaması için Cuma’ya gitmek gerekirdi. Çünkü Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “İmam salih veya facir olsa da, büyük günah işlese de arkasında namaz kılın.” [Ebu Davud] “İslam Âlimlerinin büyüklerinden Ebussuud Efendi bu Hadis-i Şerifin Cuma kıldıran Valiler için olduğunu bildirmektedir.” “Büyük günah işleyen imamın arkasında namaz kılın” Hadis-i Şerifi, fitne çıkmaması için ve emir olan zata itaat içindir. Yoksa büyük günah işleyen yani içki içen, zina eden, kumar oynayan fâsık imamın arkasında namaz kılmak Hanefi'de tahrimen mekruh, Maliki’de hiç sahih değildir. (Halebi) Fâsık olan imamların arkasında namaz kılmamalı, başka camide kılmalı. (Redd-ül-muhtar, Tahtavi, Hindiyye) Fâsık kimse, Âlim olsa da, imam yapılması tahrimen mekruh olur. Çünkü, İslamiyet'e uymakta gevşek davranır. Böyle kimseye fâsıklığından dolayı kıymet vermemek vacibdir. İmam yapmak ise, ona saygı göstermek olur. İmam olmasına mani olunamazsa, her namazı başka camide kılmalıdır. (Merak-ıl-felah) İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: Fâsık imam arkasında namaz kılınmaz. Cuma namazında fâsık imama da uyulur. Ancak bir şehirde birkaç camide Cuma namazı kılınıyorsa, Cuma namazını da, fâsık imam arkasında kılmak mekruh olur. Feth-ul-Kadir'de de böyle yazılıdır. (Redd-ül-muhtar) Bir Hadis-i Şerif meali de şöyledir: “Vera sahibi [salih] imam ile kılınan iki rekat namaz, fâsık ile kılınan bin rekattan daha faziletlidir.” [Ebu Nuaym] Hanefi’de Cuma namazının farz olabilmesi için iki şart vardır: 1- Vücub şartları, 2- Eda şartları. Eda şartlarından biri yoksa, namaz sahih olmaz. Vücub şartları yoksa, sahih olur. [Bunların neler olduğu, Cuma namazının farzları maddesinde yazılıdır.] Vücub şartlarından biri veya birkaçı bulunan erkek, isterse Cuma namazı kılabilir. Yani namazı sahih olur. Kılmazsa günaha girmez. Özürsüz Cuma kılmayanın, Cuma kılınmadan önce, öğle namazını kılması haramdır. Sonra kılması ise farzdır. Özür ile Cuma kılmayanların, öğle namazını cemaat ile kılmaları mekruhtur. Cuma namazının eda şartlarından bir veya birkaçı noksan olsa da camiye gitmeli. Yani cemaate gitmek lazımdır. Zaruretsiz salih imamın Cumasına gitmeyen münafık sayılır. Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki: “Mazeretsiz üç Cumayı terk eden münafıklardan yazılır.” [Taberani, Dare Kutni] “Zaruretsiz arka arkaya üç Cuma’yı terk edenin kalbini Allahü Teâlâ mühürler.” [Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Nesai, Hâkim] Kalbi mühürlenmek, iyilik yapmaz hâle gelmektir. Hayır hasenat ve ibadet yapmak ona zor gelir. Münafıklardan yazılır demek ise, kâfir olur anlamında değildir. Münafık ameli işlemiş olur. Mesela münafık yalan söyler. Yalan münafıklık alametidir. Ama yalan söyleyen münafık, yani kâfir olmaz. Münafık ameli işleyenlerin sonunda küfre düşme ihtimali çoktur. Bunun için bütün haramlardan sakınmaya gayret etmeli, bir mazereti yoksa Cuma’lara gitmelidir. Bir mazeretle Cuma’ya gidemeyen muhakkak öğle namazını kılmalıdır. Bir Hadis-i Şerifte, “Bir kimse, mani yok iken, üç Cuma namazı kılmazsa, Allahü Teâlâ, kalbini mühürler” buyuruldu. Yani, iyilik yapmaz olur, gafil olur. Tevbe eder Cumalara giderse, üstündeki gaflet kalkar. Bu Hadis-i Şerif, İslamiyet’le idare edilen yerler içindir. Memur, işçi ve öğrenci, cuma namazı için izin alamazsa o günkü öğle namazını kılmak şart olur. Başka bir şey yapması gerekmez. Cuma namazına gitmemek Gayrimüslim ülkesi olduğu için, Avrupa’da cuma namazına gitmemek uygun değildir. Cuma namazına gitmelidir. Gayrimüslim ülkesi de olsa, Müslümanların bir araya gelip de kıldıkları cuma namazının sahih olduğu, İbni Abidin’de yazılıdır. Zuhr-i ahir namazını da mutlaka kılmalıdır. Gayrimüslim ülkelerde, Müslüman olmayan devlet başkanının veya ona bağlı olan kurumların tayin ettiği imamın kıldırdığı Cuma, bayram ve vakit namazları sahih olur. (Redd-ül-muhtar) Nerede olursa olsun, zuhr-i ahir namazını da mutlaka kılmalıdır. Seferde cuma kılmak Kör veya yolcu gibi, kendisine Cuma namazı kılmak farz olmayan bir kimse, camide Cuma namazını kılsa, Cuma sahih olmuşsa, bu kılınan namaz, öğlenin farzının yerine geçer. Ancak günümüzde Cumanın şartlarından bazısı noksan olduğu için, Cuma günü Zuhr-i Ahir namazını muhakkak kılmalıdır. (Redd-ül-muhtar) Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin inşaallah. (Amin)