ÖDÜNÇ KAVRAMLAR VE ANLAŞILAMAYAN YAZILAR

Nedir ödünç kavramlar? Çoğu yabancı ve ithal olan kelimeler, muhtevası herkesçe anlaşılamayanlar yani! Çoğu batılı, batıdan bize ithal edilen birçok şeyde olduğu gibi; kavramlar konusunda da, mal bulmuş mağribi misali, kucak ve gönül açtı entellerimizin çoğu yani birçok aydınımız... Marifet, muğlak olanda değil, açık ve şeffaf olanda idi; keşke bilseydik... Aslında, zengin ve irfandan beslenmiş bu kadar kelimelerimiz varken; ödünç kavramların şehrine dalıp gitmek, kelimenin tam manasıyla ruhun, başkalarına karşı ezikliğinden başka bir şey midir acaba? Mesela, meşhur olan birçok kalem ve kelam erbabımızın yazmış oldukları, cümleler, eserler; birçok insan tarafından ya hiç anlaşılmamakta ya da azı... Nedeni ise, kullandıkları kelimelerin çoğunun yerli değil yabancı olmalarıdır. Hatta, yabancı kelimeleri o kadar çok kullanır olduk ki; neredeyse, Türkçeyi yabancı bir dil haline getiriverdik orta yere... Anlaşılamayan felsefi kavramlar, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca, Rusça, Latince; birazı Arapça veya Farsça olup, yazılan eserlerin büyük kısmının bu gibi kelimelerle yazıldığını düşünün ve birde bu eserlerin taşralı veya tahsil dereceleri düşük olan insanlar tarafından okunduğunu? Ne kadarını anlayacaklardır acaba? Evet, belki birazını belki de pek azını, ya da hiçbir şeyini... Peki, nerede kaldı bunun insanların ortak istifadesine sunulması? Neden durup dururken, kelimelere kafayı taktım sorusunun cevabını biraz sonra birkaç misalle vermeye çalışacağım... Birde şöyle bir durum var: "Adam çok okumuş, Edebiyatçıdır, Dilbilimcidir (filolog), Doktordur (tıp), gök bilimcidir (astrolog), Kimyagerdir, Eczacıdır vs. Misalleri çoğaltmak mümkündür. Peki, bu gibi yabancı kelimelerin çoğunlukta olduğu bir dergiyi, gazeteyi, kitap veya mecmuayı; yüksek tahsilli sınıftan olmayan bir insan, sizce ne kadarını anlar? Mübarek, sanki hiç kimse yazdıklarından bir şey anlamasın diye kitap yazıyor, köşe yazısı yazıyor, konferansların birçoğu bile aynı durumda. Hazret, batılı filozoflardan, Romancılardan, Edebiyatçı ve Şairlerden o kadar iktibas(alıntı) yapıyor ama, zahmet buyurup ta, birazda karşısına parantez içinde manasını yazamıyor. Veya yazmaya üşeniyor, ya da yazmak istemiyor. Bu kibir mi? Bilmezlik mi? Başkalarını hesaba katmamak mı? Dil mi, üslup mu, nedir? Ha adam, kardeşim bak, eski dönem eserlerin çoğu zaten böyle yazılmıştı diye bir tez ileri sürebilir, mesela; Nasuhi Bilmen, Akif, Said Nursi vs... Buna cevaben deriz ki, evet doğrudur ama; o zaman ki insanların çoğu, o zamanlar o dil ile yazılan eserlerin diline vakıf olan insanlardı... Yani, o zamanlar, İslam’ın irfan ve hikmetiyle yoğrulmuş yoğun bir kitle, ve toplumun varlığı söz konusuydu. Dil de, alfabe de orijinal idi. Bu günkü, gibi hiçbir kelimemiz katledilmemişti, tahribat (yıkım) tahrifat (değiştirmek) rüzgârı bu kadar esmemişti... Malum, Osmanlı'dan sonra, dil değişti, kelimelerin çoğu katledildi, alfabe yok oldu; Latinceye geçildi. Bu hakikati göz ardı etmek ne kadar doğrudur acaba? Adam, sanki tüm bu olup biten tahribat (yıkım) ve tahrifattan (değiştirmek) haberi yokmuş gibi; konuşuyor... Ya bre mübarek, daha anlaşılır bir dil ve üslup kullansan olmaz mı? Çağın eğitim ve öğretim müfredatında, sisteminde, düzeninde; yabancı kelimelerin cirit atmasından dolayı, neredeyse bize ait olan kavramlara yer kalmamış! Bu ne taklitçilik, bu ne eziklik hali anlamak cidden çok zordur? Şimdi birileri çıkıp, yahu sen hiç edebiyat okumadın mı diye çıkışacak, bu dil ve kültür zenginliğidir diyecek. Amenna, hasbelkader edebiyat ‘da okuduk, (kültür diyeceğine irfan diyemiyor çünkü), irfan da okuduk. Ama konumuz bu değil tabi. Bizim anlatmaya çalıştığımız, sitem ettiğimiz, eser yazanlar; kalem ve kelam erbabı olanların biraz daha sade, açıklayıcı ve yerli bir dil kullanmalarını kendilerine hatırlamaktır. Nihai tercih, tabi ki söz konusu olan kimselerin, zat-ı alilerin yani... Şimdi bakınız, sözlükten alıntı yaptığım birkaç tane kelime yazacak ve karşılarına da manalarını yazacağım. Sizce bu kelimelerin ne mana ifade ettiğini, ilkokul mezunu bir insanın anlaması mümkün mü? NATÜRİZM: (Fr. İ. Fel.) Tabiatta olanlara tapma kısaca. REALİZM: (Barbarlık, acımama ve zalimlik. NARSİST: (yun. İ.)"Sadece kendini aşırı beğenme hali... Ve Deizm, Ateizm, Jakobenizm, Brahmanizm, Natüralizm ve sayamayacağımız yüzlerce belki binlerce yabancı kelime; yazı ve anlatım dilimize böylece girip tarumar ettiler. Şehitlerimizi caddelerinde yürürken bile, kendimizi yabancı bir memlekette zanneder olduk. Çünkü, tabelalarını çoğu yabancı kelime ve isimlerle yazılıp donatılmış vaziyette. Yani dostlar! Biz kendi irfanımızla, edebiyatımızla, değer yargılarınızı, saf ari ve bu kadim mümbit coğrafyamıza has olan arifane zenginliğimizle kavgalı olmaya başladığımız günden beridir; durmadan irtifa (yükselme) kaybetmiş ve hali hazırdaki durumla baş başa kalmış bulunuyoruz! Acizane olarak, gözlemlerim bunlar. Katılıp katılmamak size kalmış... Kalın sağlıcakla…