EN TAHKİKİ İMAN TAKLİDİ İMANDIR

Hikmet-idünyâvü mâfîhâ bilenârif değil Ârif oldur bilmeye hikmet-idünyâvü mâfîhâ nedir (Fuzuli) Şu an tek bir dileğim var:Kitaplarla dolu bir oda. Klimasız, kendiliğinden serin olacak. Cep telefonu, televizyon vb. şeyler olmayacak. Baş ağrısı,boğaz ağrısı ve hele o kulak ağrısı hiç olmayacak. Öylece sonsuza kadar kitapsayfaları içerisinde dolaşmak. Ve sonra mümkünse kitaplaşıp odadaki kitaplardanbir kitap olmak... Yıllar önce beslediği bir gaye-ihayali vardı: Çok kitap okuyacak, külliyatlar devirecek, dilleröğrenecek,kendisini yetiştirecek ve böylece her şeyi bilen bir âlim olacaktı.“Bir sene bu risaleleri ve bu derslerianlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimiolabilir.”Henüz çocukken Lem’alar da okuduğu bu müjdeli ifadeleronun buhayalini tetikleyen biricik saik olmuştu. Belki hakkını vererek bir seneokuyup âlim olan vardı ama kendisi bir sene değil, yirmi sekiz senedir okuyorâlim olamadı bir türlü. Okudukça her şeyi bileceğini, her soruya cevapvereceğini zannetmişti fakat tam tersi oldu. Okudukça, kitapların sayfaları arasındadolaştıkça, bilginin derinliklerine indikçe, büyük zekalar arasında yaşananderin ihtilafları gördükçe hiçbir şeyi hiçbir zaman hiçbir şekilde tam olarak anlayamayacağını/bilemeyeceğiniöğrendi. “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” diyen filozofun mutlakazcini anladı. Bir okuyucu“hocam şu ana kadaryazdıklarınıza bakıyorum kader konusunu hiç anlamadığınızı rahatlıklasöyleyebilirim” diyordu. Doğru belki. Fakat tarihe bakıyor, kaderi tam olarakanladığını söyleyen tek bir âlim yok. Şöyle cevap verdi: “Kader konusunu Taftazanitam anlamadı, Şehristani tam anlamadı, Cürcani tam anlamadı, “kaderi bana tamanlatacak birini bulursam gidip ayaklarına kapanacağım” diyen döneminin kelammüceddidi allame Cüveyni tam anlamadı, Şahin DOĞAN bu haliyle nasıl anlasın?”Haksız mıydı? Sonra şunu kavradı: En güzeldindarlık geleneksel dindarlıktır ve en tahkiki iman taklidi imandır. Okuma/yazmasıolmayan ama hayatı boyuncateheccüd namazını hiç kaçırmamış olan annesininimanınınbir ilahiyat profesörünün imanından daha “tahkiki” olmadığını kim söyleyebilir.Allame bir Müslümanın inandığı şeyler ile avam bir Müslümanın inandığı şeylerarasında herhangi bir fark var mıdır? Olduğunu düşünmüyorum. Allamelik veavamilikgibi tasnifler uhrevi değil dünyevidir. İmanın mahalli akıl değilkalptir. Saffet ve ihlas kimde ise tahkiki iman ondadır. Bildikçe, yani haberdar oldukçamutsuzluğu ve huzursuzluğu artıyor insanın. Aynı zamanda tereddütleri de.Tahkiki iman bunların hiçbirini kaldırmaz oysa. Dünyanın bütün ateistleri sırayagirse annesinin imanı hakkında aklına değil bir şüphe bir vesvese biledüşüremezler. Ama aydın bir Müslüman bir ateistle yarım saat konuşsun veya birateistin kitabını okusun kafası kuşkular yumağı olmaya başlar hemen. Nedenacaba? İman önce teslim olmak sonraanlamak demektir. Tam teslim olduktan sonra anlamaya başlar insan. Teslimiyetbir dürbündür, bir sırdır.Teslim olmak anlamanın önkoşuludur. Şart-ı evveldir. Teslimolan anlar. Anlamak demek ise hiçbir şeyi hiçbir zaman hiçbir şekilde tamolarak anlamayacağını anlamak demektir. Aczini itiraf etmektir.Bediüzzamanmerhumun dediği gibi gerekirse el feneri hükmündeki cüz-i ihtiyarındanvazgeçmek demektir. Hz. Ebubekir’in ifadesiyle idrak edemeyeceğini idrak etmekdemektir.