KUR’AN VE HAYAT

Allah’ın kelamı olan Kur’an’ıKerim, Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimize nazil olduğu günden günümüze gelinceye ve kıyamete kadar sürecek olan, hükümleri değişmeyen/değiştirilemeyen/değişmeyecek tek kitaptır. Zira O’nu yüce Allah, Kerim Resul’üne inzal buyurmuş; insanlar tarafından anlaşılması güç olan bazı konuların izahını yine Resul’üne tevdi etmiştir. Öyle ki, Kur’an insanı muhatap aldığı günden beridir, hemen her asırda; birçok kimse tarafından taarruza maruz kalmasına rağmen, (Hicr/9) hiçbir güç ona zarar verememiş, tek bir harfini dahi değiştirmeye güç yetirememişlerdir. Kur’an, insanı muhatap alır ve ona, ebedi saadetlerin kapısını aralamakla birlikte; hayatın kendisini vaat eder. Kur’an; sadece hasta yatağında yatanlara, mezar başlarında veya hastalara üfürülmek üzere okunması gereken bir kitap değildir. Aksine Kur’an; dünya ve ahiret hayatını dengede tutmayı öğütlemekle birlikte; yaşamın her alanını, siyasetten ekonomiye, ahlaktan içtimai hayata, ibadetten muamelata, ticaretten insan hak ve hürriyetlerine varıncaya kadar, geniş bir yelpazede insan merkezli olarak hayata hitap eder… Kur’an; Komünizmin sözde eşitlikçi ama insan emeğini sömüren Militarist ideolojisi de, Kapitalizmin insanı köleleştirmeye namzet sahte düzenini ve sosyalizmin sözde ferdiyetçi ama hayatın dengesini bozmaya çalışan tek taraflı dünya görüşünü de reddeder. Çünkü, Kur’an; hayatı bir bütün olarak ele alır ve her insanın hak ettiğini kendisine verilmesini emreder. İster Müslüman olsun, ister Müslüman olmasın; herkese çalıştığının karşılığının var olduğunu (Necm/39)beyan eder ve hiçbir kimsenin zorbalıkla başka insanların emeğine el koymasınaasla müsaade etmez. Bilge Kral Aliya Izzetbegoviç’in o güzel anlatımıyla: “Kur’an’ın sıradan bir okuyucu ya da analist üzerinde sistematik olmayan ve çelişkili etmenlerin birleşimi olduğu yönünde bir intiba bıraktığı bilinen bir durumdur. Ancak Kur’an literatür değil, hayatın kendisidir ve O’nu bir düşünce sisteminden ziyade bir yaşam biçimi olarak görmeye başladığımız vakit, O’nu okumadaki zorluk ortadan kalkar. Kur’an’ın tek sadık yorumu hayatın kendisi olabilir, bildiğimiz gibi bu, Hz. Muhammed’in (s.a.v) hayatıdır. Yazılı şekli olan Kur’an’da anlaşılmaz ve çelişkili gibi görülebilecek İslam ilmi, Hz. Muhammed (s.a.v)’in hayatı ile bir bütün, tabii bir ahenk ve sevgi ile gücün, ulvi olanla reel olanın etkileyici bir bileşimi olarak ortaya çıkar. Halkın yaşamına uygulanmış din ve siyasetin bu “çarpıcı bileşimi” en üst seviyede muazzam bir enerjinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. İslam formülü, kritik bir noktada hayatın formülüne denk düşmüştür.” (Doğu Batı arasında İslam adlı eserinden sh: 19) Evet, her devirde, her asır ve zamanlarda; hayatın ve dünyanın Kur’an’a göre şekillenmesi için çaba sarf eden sistemlerin, düzen ve devletlerin; yaşadıkları asır vezamanların sözü geçer toplumları olmuş, hayattan yaşamın hakiki tadını almışlardır. Ne zaman ki, toplumlar tabi Müslümanlar, Kur’an’ı okudukları halde onun hükümlerine göre yaşamayı terk ettiler; işte o zaman zilletin kucağına düşüp, düşmanlarının birer maskarası haline geldiler. İslam coğrafyasında diğer asırlara nazaran; belki de Kur’an’ın en çok okunduğu asır, içinde yaşadığımız asırdır. Fakat ne acıdır ki, şu son asırda Müslümanlar Kur’an’ı hayatın merkezine koymadıklarından dolayı; başları bir türlü dertlerden, savaşlardan kurtulamadı ve Ümmet olarak halen büyün bedeller ödemekte, büyük kayıplar vermeye devam etmekteyiz. Aslında tüm bu olup bitenlerin tek bir sebebi vardır: “Gereği gibi Kur’an’a göre yaşamayı terk etmek” Bu gün dünya nüfusunun nerdeyse, üçte birini teşkil eden İslam âlemi; dağınık, başsız ve Kur’an’ın hükümlerinin geçerli olmadığı yasalarla kendilerini idare etmektedirler. Irkçılık, kabilecilik, zulüm ve adaletsizlik diz boyu!...İçinde Kur’an’ın bulunmadığı bir hayat, bir yaşam ve bir dünya düzeni; sakat ve felç olmaya mahkûmdur. Özellikle Müslümanlar, Kur’an’ı çok okumaktan ziyade; O’nun hükümleriyle amel ettikleri gün, kurtuluşa erişeceklerine inanmaları lazımdır. Çok okunduğu halde hükümleriyle amel edilmeyen bir Kitap, kendisini okuyanların hayatında hiçbir şey değiştirmeyecektir. Kur’an’ın emirlerine göre şekillenen hayat, hayatın kendisidir! Batıl ideolojilerin peşinden koşup gidenler ve onlardan medet ummanlar ise, istedikleri kadar Kur’an’ı okusunlar; O’nun hükümlerine tam bir teslimiyetletabi olup amel etmedikleri müddetçe, Kur’an, onlara asla fayda sağlamayacaktır. Kur’an’ı okuyup ve O’nun hükümleriyle amel etmeyi yüce Rabbimizden niyaz ederiz. Selam ve dua ile.