İNSANLARI ALLAHA DAVET ETMEK

Hizip, parti, meşrep ve fırkaların çoğaldığı günümüzde; insanları sadece Allah’a, O’nun Resul’üne ve İslam çağırmak Müslümanların üzerine anın vacibidir. Komünizm ’in iflasından sonra tedavüle konulan Kapitalizm ve ona gönül veren binlerce sapık ideolog; insanları, müreffeh bir yaşam sloganıyla kandırarak, servetin bir avuç azınlığın elinde toplanmasını sağladığı gibi,geri kalan çoğunluğun hem kanını emdi hem de onları yıllarca sömürdü. Miadı dolduktan sonra da, veledi olan Sosyalizm ve onun müdafileri olan sosyalistler sahnedeki yerlerini almış; onlarda insanları, eşitlik, barış (!), huzur, adil paylaşım düzeni gibi vaatlerle kandırıp, özellikle insanların manevi anlamda haktan uzaklaşmalarına, bir de Ümmet sathında yaydığı fitne ateşiyle yeni neslin yozlaşmasını sağladı. Öyle ki, bu gün Üniversitelerde okuyan gençlerin çoğunun kafasında; batıdan ithal edilen ideolojilerden birinin dünya görüşününkalıntıları mutlaka vardır/savunulmaktadır… Fakat İslam’a ve O’nun şerefli elçisi (s.a.v)’ne iman edip gönül verenler; insanları tek bir Allah’a ve onun hükümlerine çağırmakla, onların dünya ve ahiret saadetini elde etmelerine vesile olmaya çalışmaktadırlar. Nitekim yüce Rabbimiz, hayat rehberimiz olan Kur’an’ı Kerim’de: “İnsanları Allah’a davet eden, Salih ameller işleyen ve ben şüphesiz Müslümanlardanım, diyen kimselerden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet/33) beyanıyla, Allah’a iman eden ve hesap günü şuurunu taşıyan her Müslümanın, dünyadaki vazifesikendisine hatırlatılmaktadır/hatırlatmaktadır. Fakat ne hazin ve acıdır ki, menfaatlerin ön planda tutulduğu, adam kayırmanın normalleştiği, amme haklarının mafya ve ihale adı altında hırsızlarca talan edildiği günümüzde;politik, siyasi ve sözüm ona dini bazı çevrelerin kahır ekseriyeti insanları kendi partilerine, tarikatlarına, hiziplerine, gruplarına, meşrep ve ideolojilerine çağırdıkları kadar, hak yoluna çağırmadıkları bir gerçek. İnsanları sadece kendi ırkına, milliyetine, partisine, tarikatına, mezhep ve meşrebine, modern ideolojilerine çağıranlar; bilsinler ki, yaptıkları davet kendilerinden asla kabul edilmeyecek ve onlar için acıklı bir akıbetin olması da mukadder ve kaçınılmaz olacaktır, ama er ama geç!... Günümüzde özellikle İslam coğrafyasında savaşların, katliam ve dağınıklıkların tek bir sebebi vardır: “Müslümanların insanları samimi bir şekilde yalnızca Allah’a ve İslam’a çağırmamalarıdır! Bu gün sömürü düzenlerinin ayakta kalması ve ona bekçilik edenlerin insanları, toplumları ve devletleri istedikleri şekilde yönlendirip idare etmeleri de aynı boşluk ve noksanlıktan kaynaklanmaktadır. Unutulmamalıdır ki, ilim ve bilim adamlarının pasifleşip uyuşuk oldukları bir dünyada; toplumların işi, ehliyetsiz ve liyakatsiz olanlara tevdi edilir, ve insanların çoğu “sabah git akşam gel” darb-ı meselde olduğu gibi güdük olurlar/güdülürler... İşin aslı ve hakikati şudur: “şayet insanlar, huzurun, barışın, içtimai adaletin, eşitliği sağlayan bir nizamın; hak ve hukukun, sevgi, saygı ve ilginin hâkim olduğu birdünya istiyorlarsa, “ o zaman İnsanları Allah’a davet eden, Salih ameller işleyen ve ben şüphesiz Müslümanlardanım, diyen kimselerden daha güzel sözlü kim olabilir.” (Fussilet/33) ilahi kelamın işaret ettiği bir toplumun oluşması için çalışmaları lazımdır. “Gerisi zaman kaybı, ömrün ziyanı İnsana huzur verir mi, yol bilmezin beyanı? Huzur, İslam’ı yaşamak ve yaşatmakta, İslamsız bir dünya,ebed kalır karanlıkta! (Mizari) selam ve dua ile.