TEVBE VE ARAYIŞLA GELEN KURTULUŞ

“Eyİman edenler! Hepiniz ALLAH’A Tevbe edin ki korktuğunuzdan emin, umduğunuzanail olasınız.” (Nur/31) “Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra (ihlas ile) O’naTevbe edin-dönün.” (Hud/3) “Ey İman edenler! Tam bir içtenlikle samimi birTevbe ile ALLAH’A Tevbe edin-dönün.” (Tahrim/8) Evet, Tevbe-i Nasuh diyetabir edilen Tevbe; işte yukarıdaki ayet-i kerimelerde tarif edilen Tevbeşeklidir. Zaten, tevbesini yazboz tahtasına döndürenler kullar; tevbelerindesamimi olmadıklarının göstergesidir. Onun için, yüce Rabbimiz kullarını Tevbeetmeye çağırırken; tevbelerinde samimi ve içtenlikli olmalarını özelliklehatırlatmaktadır… EbuHüreyre ’den (r.a): Resulullah’ı şöyle buyururken işittim; buyurdu ki: “ALLAH’Ayemin ederim ki; ben günde yetmiş defadan daha çok ALLAH’TAN bağışlanma diliyorve Tevbe ediyorum.” (Buhari) Bir başka hadisi Şerif’te; ben günde yüz defaTevbe ediyorum ifadesi geçmektedir. Sadık Muhbir Seyyidina Hz. Muhammed(s.a.v), günde yetmiş veya yüz defa Tevbe ve istiğfar etmişse ve bunu bizÜmmetine de özellikle tavsiye ve tembih ediyorsa; bizim Tevbe konusu üzerindeiyice tefekkür etmemizi gerektirmektedir. İşteTEVBE-İ Nasuh ile ilgili olarak, Resulullah (s.a.v); Sahabelerine şöyle birolay anlatmaktadır ki; bizim gibi günah deryasına batmış olan kullara bir ibretvesikası niteliğindedir… Ebu Sa’d b. Malik b. Sinan el- Hudri’den (r.a) rivayetolunduğuna göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sizden öncekiÜmmetlerden bir adam vardı. Doksan dokuz kişiyi öldürmüştü. O zamanın en büyükâliminin kim olduğunu araştırdı. Kendisine bir rahib gösterildi. Rahibin yanınavardı ve doksan dokuz cana kıydığını, kendisi için Tevbe etme imkânının olupolmadığını sordu. Rahib: “Yoktur” dedi. Adam rahibi de öldürdü. Bununla yüzütamamladı. Sonra yine dünyanın en büyük âliminin kim olduğunu soruşturmayabaşladı. Âlimbir kimseyi tavsiye ettiler. Ona yüz kişiyi öldürdüğünü ve kendisi için Tevbeimkânı olup olmadığını sordu. ÂLİM “Evet vardır. Tövbekâr ile tövbesi arasınakim girebilir?.. Falan yere git, orada ALLAH’A ibadet eden insanlar vardır.Onlarla beraber sende ibadet et, kendi memleketine dönme. Çünkü orası fena biryerdir.” Dedi. O adam hemen yola çıktı, yolu yarıladığı vakit, ölüm meleğigeldi. Onun hakkında rahmet melekleriyle azap melekleri tartıştılar. Rahmetmelekleri: “Bu adam Tevbe ederek, tüm kalbiyle ALLAH’A yönelerek geldi”dediler. Azap melekleri: “O hiçbir zaman hayır işlemedi” dediler. Onlarainsan kılığında bir melek geldi. Onu aralarında hakem yaptılar. O Melek:“Geldiği yerle gideceği yer arasındaki mesafeyi karşılaştırınız. Öldüğü yer ikitaraftan hangisine daha yakın ise oraya aittir” dedi. Mesafeleri ölçtüler.Gitmek istediği yere daha yakın buldular da onun ruhunu rahmet meleklerialdılar. (Buhari ve Müslim’in rivayetiyle: Riyaz’üs-Salihin. C 1 sh: 70) Yukarıdakihadiste, birileri sakın, değişik şeyler çıkarmaya çalışmasınlar. Yani, öyleyseben istediğim her şeyi irtikâp eder; her günahı işler, her fısk ve fücuru işlerve münkeratın her çeşidini yüklendikten sonra da tevbe eder ve cennete giderimzehabına kapılmasın… Zira bahse konu olan hadise, adam cahil ve günahkârlarınbol olduğu bir memlekete yaşamış ve kötülüklere bulaşmıştır. Fakat arayışınıkesmeden devam ettirdiği ve samimi olduğu için de; yüce ALLAH onun tevbekapısın göstermiş ve bağışlamasını murad etmiştir. Bundandolayıdır ki, samimiyetle yapılan tövbelere; Tevbe-i Nasuh ismi verilmiştir.Belki başka sebepleri de vardır fakat; en kabule şayan olanı budur. Tevbe vearayışla gelen ebedi kurtuluş, sürekli tevbe ve arayışla kemale doğruyürüyenler için; Rahmet ve mağfiret kapısı daima açıktır. ALLAH cümlemizi,günah kirlerine bulaştırmadan; sürekli tevbe ve istiğfar üzere olan samimikullarından eylesin. Berat gecesinden iki gün sonrasına tekabül ettiği halde,vaktin önemine binaen; yine de yazımı tevbe konusunaayırmayı uygun gördüm. Rabbim hayır defterimize derç eylesin ve tevbelerimizikabul buyursun. Âmin. Berat gecesinin ümmetin dirilişine, direniş ve vahdetinevesile olmasını temenni ve niyaz ederim.