MÜSLÜMAN SAMİMİ OLMAK ZORUNDADIR

Modernleşmeyle birlikte, İslam alemi büyük savrulmalara maruz kalmakla birlikte; çok büyük yaralarda aldı. Son yüz yılda, geldiğimiz noktaya bakıldığında, İslam coğrafyasında Müslümanların kahır ekseriyetinin, dini ve ameli hassasiyetlerini ya toptan kaybettiklerini ya da büyük ölçekte zedelediklerini görmekteyiz. Efendim, zaman böyle uymak zorundayız gibi mesnetsiz söylem ve eylem sahiplerine söyleyecek tek sözümüz şudur; hayır efendim Müslüman zamana veya mekâna, ya da çağa değil, Allah'ın emirlerine uyup ve samimi olmakla mükelleftir. Yerine göre Müslüman, yerine göre ateiste sırıtmak, yerine göre Musevi veya Nasrani gözüküp işimi yürütüyorum mantığı; kusura bakmayın ama, Müslümanın mantığı değil, küfrün ve nifakın mantığıdır. Adama bakıyorsun, bazı eserler yazmış ve o eserlerinde; Allah'ın Şeriatına rağmen hüküm koyanları Ta gut diye kötülerken, aynı hazretin (!) başka bir yerde kendisine Ta gut dediği kişi ve kimseleri rahmetle, ya da hayırlara (!) yad edip saygı duyduklarına şahit olmaktayız. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Ya arkadaş, eğer Müslüman isen; kafiri, münafığı, Mülhidi, sapığı, Din düşmanını, Ta gutu, riyakarı, despotu, zalimi ve gaddar olanı sevmezsin/sevemezsin. Sevdiğin takdirde, onlarla birlikte gezip tozduğunda, kimi zaman fikirlerini benimseyip, kimi yerde inkar etmek, insanı müzebzebin tayfasından kıldığını bilmen gerek! Hal böyle olunca, sende onlardan olursun bunu da böyle belle!... İslam inancına göre, Allah'ın Şeriatını inkar edeni dost ittihaz etmek, öldükten sonra onlara rahmet okumak; tek kelimeyle küfrü muciptir. İki günü birbirini tutmayan ama dava ve fikir (!) adamı olarak geçinen akait yoksunu modernist sözde Müslümanların, Allah'ın dinine ve mütedeyyin Müslümanlara fayda yerine zarar verdikleri, tarihin şehadetiyle sabittir. Aslında, onlar o zararı, kendilerine verdiklerinden ve altlarındaki dalı kestiklerinden habersizdirler de... Asrı Saadette, daha önceleri karanlık bir hayatları olan birçok kimsenin; iman ettikten sonra nasıl bir şekle büründüklerini, kayıtsız şartsız Allah'ın Şeriati'na, Resulüne ve ev amiri islamiyeye teslim olup samimi birer insan olduklarını, her halde izah etmemize gerek yoktur. Çünkü biraz İslam tarihini okumuş olan herkesin, bu hakikate vakıf oldukları kanaatindeyiz. Dolayısıyla şunu izah etmeye çalışıyoruz: Müslüman demek, iddia ve ispat sahibi olan kimse demektir. Samimi ve şahsiyet sahibi olan kimse demektir. İçi dışı bir, olan kişilik sahibi demektir. Mabede ve sokakta, içtimai alan ve farklı inanç sahibi olan insanların arasında; hiç kimsenin kınamasından korkmadan, Allah'ın hükümlerini dile getiren kimse demektir. Adam beş vakit Namaz kılmıyor, ama İslam’dan bahsediyor, İslami konular yazıyor, Adalet diyor, hakkaniyet diyor, vs. Ne buyurmuş Aziz Peygamber Efendimiz (s.a.v): Namaz dinin direğidir, kim ki onu terk ederse dinini yıkmıştır. Evet, dini yıkık olan insanlardan; İslam’ın egemen olduğu bir toplumun meydana gelmesi hayal ötesi bir olaydır. Çünkü mümkün değildir. Son bir hatırlatma, kendilerini topluma aydın diye lanse etmeye çalışan bir kısım yazar ve çizerin; mahremiyet konularında sınıfta kaldıklarına şahit oluyoruz. Mesela adam, mahremi olmayan kadınlarla tokalaşma yapmaktan hiçbir beis görmemeyi medenilik (!) addetmektedir, ve uygun olmayan birçok davranışın içinde bulunmaktadırlar. Kısacası, Müslüman samimi olmak zorundadır. Hem Rabbine, hem de mahlukatına karşı. Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az, demiş atalarımız. Kalın sağlıcakla efendim…