SİYASET VE AHLAK İLİŞKİSİ

Önce Siyaset kavramının ne manaya geldiğine bakalım: Siyaset; Arapça bir kelime olup, sase fiilinden mastardır. “Emir nehiy, terbiye, eğitme, uslandırma, olgun hale getirme gibi manalara gelir. İslam’i ıstılahta ise; İbn-i Abidin şu şekilde tarif etmektedir Siyaseti: Halkı dünya ve ahirette kurtulacakları yola irşad etmekle, onların salah ve menfaatlerine çalışmaktır.” Bu hükmün devamında da; bütün İslami hükümlerin “İman” ve “Siyaset” çevresinde döndüğünü beyan eder.” (Y. Kerimoğlu. Kelimeler kavramlar. İlgili madde) Evet, demek ki siyaset; İnsanları vahiy ve sünnet ’in emirleri doğrultusunda, insanların hem dünyevi hem uhrevi salah ve menfaatleri için çalışma sanatının adıdır. Siyaset-i adile diye tarif olunan, Kur’an ve Sünnet kaynaklı siyasetin temelini ahlak-ı hasene’nin teşkil ettiği bir gerçektir. Ahlak-ı Hasene’nin teşkil etmediği bir siyaset anlayışı; ahlak-ı Kabihe’ye dayanır ve böyle bir siyasetle idare olunan toplumlar ve devletler; fitne, savaş ve tefrikalardan yakalarını kurtarmazlar. Çünkü, meşru olmayan yol ve yöntemlerle yola çıkanlar; yine ancak meşru olmayan duraklarda tökezlemeye mahkum hale gelirler. Şimdi de Ahlak kavramına bakalım: “Ahlak kelimesi Arapça olup, huy manasına gelen hulk (veya huluk) kelimesinin çoğuludur, diye tarif olunur.” Ve İnsanların toplum içerisindeki davranışlarını ve birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek gayesiyle ortaya konulan hükümlere de Ahlak denilir.” (a.e: ahlak maddesi) Evet, bu iki kısa izahtan sonra anladık ki; bu gün İslam âleminde baş gösteren ayrılığın, fitnenin, kaosun, savaş ve ölümlerin temelini; toplumları idare edenlerin, siyaseti adile ve ahlak-ı hasene ’e dayalı bir anlayışıyla yola çıkmamaları oluşturmaktadır. Evet, ahlak-ı hasenenin olmadığı tüm yerler kirli ve şerli yerlerdir. Kirli ve şerli yerlerde, insanlık namına iyi şeylerin icra edilmesi mümkün değildir. Meşru olmayan yol ve yöntemlerle, insanları bir arada tutmaya gayret edenlerin durumu; yırtığı büyük ama yaması küçük olan bohçanın durumuna benzer. Yamayı bohçanın bir tarafına dikerken, diğer tarafından yırtılır ve bohça asla dikiş tutmaz. Günümüz İslam coğrafyasında, virüslü bir yel gibi esmekte olan Demokrasi ve liberalizmin fitne rüzgârları; son iki asırdan beridir; ahlaki kurallarda büyük yaraların açılması ve Ümmetin bir araya gelmemesi için kullanılan iki silah mesabesinde varlığını sürdürmektedir. İtalyan düşünür Makyavel Hükümet isimli eserinde; “Politikacılar şayet istedikleri yerde uzun vadede durmayı temenni ediyorlarsa; “bu gün söylediklerini yarın inkâr etmeleri lazımdır.” Demekle, siyaset-i zalime olan Politikanın ve ahlak-ı kabihenin yolunu ve adresini göstermiştir adeta… Evet, seçimden seçime, insanların ayağına giden, dünyevi bazı vaatlerin dışında insanlara hiçbir şey sunmayan; halkı kutuplaştırıcı eylem ve söylemlerde bulunan, şiddet ve küfür dilini kullanan politik aktörlerin; ne dünyaya ne de insanlığa zerre kadar iyilik namına faydalarının dokunmayacağı kesindir… Günümüzde dünyanın hemen her İslam coğrafyasında, yöneticiliğe talip olanların, kahır ekseriyetinin; Ahlak-ı Hasene ve Siyaset-i Adile ile yola çıkmadıkları bilinmektedir… Siyaset-i zalime olan Yunan yerlisi Politika ile insanları idare etmeye çalıştıklarından dolayı; insanlar ve toplumlar arası kutuplaşmalar durmak bilmeyen bir hızla artıp devam etmektedir. Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Filistin, Türkiye, Irak, Afrika’daki ülkeler ve İslam coğrafyasının diğer beldelerinde; İslam’ın vaz ettiği Ahlak ve Siyaset usulüyle amel ve hareket edilmiş olsaydı şayet, bu gün zindanlarda sayıları milyonları bulan mahkûm ve mazlum insan sayısı bu kadar çok olur muydu? Evet, Müslümanlar olarak hem ahlaki değerlerimizi, hem de yöneticilikte adil davranma yönümüzü kaybettiğimiz kesin. Kaybettik ve kaybolduk, bir sürü meçhullerin arasında… Her iki dünyanın kurtuluş ve imarını ön gören ve emreden Kılavuzu Ekber Kur’an ile onun en güzel Müfessiri olan Sünnet gibi iki hazinesi varken İslam âleminin; batının batıl anlayışından kültür dilenciliği yapmak kadar, başka bir talihsizlik ve nasipsizlik var mıdır bilmiyorum? Gelinen noktada, dünyadaki siyasetin nasıl kirlendiği ve insanların ahlaki değerlerden ne kadar uzaklaştığını göstermektedir. Ahlaki değerlerin yok sayıldığı, yozlaştığı ve yozlaştırıldığı, insanların Senlik benlik kavgasını verdiği; ilahi hükümlerin unutulup beşer icadı olan yasaların dayatıldığı, her şeyin dünya eksenli olup uhrevi hesabın unutulduğu bir süreçten geçmektedir dünya… Durumu ve hali böyle olan bir dünyada, ne insanın değeri kalır; ne de insanın var oluş hikmetinin gayesi anlaşılır. Gençlik hızlı bir şekilde maneviyattan uzaklaşırken, aileler ise büyük tehditler altında… Yaşları on on üç olan çocukların kötü şeylerle uğraştıkları, şiddet ve tecavüz hadiselerin her gün biraz daha çoğalıp başını alıp gitmeleri; vs. hepsinin temelinde, ahlaki değerlerin kaybolup, siyaset mesleğinin de kirlenmiş olduğu gerçeği yatmaktadır. Selam ve dua ile. 28 Mart 2019.