ÖRF VE İCTİHAD
Muhterem Kardeşlerim…
Günümüzde bid’at ehli olan, hatta âlim geçinen din cahilleri bilerek yada bilmeyerek mü’min kardeşlerimizin kafasını karıştırarak hem kendileri günaha işliyor, hem kendilerine inananların günah işlemelerine sebep oluyorlar.
Efendim;
Bir hoca, "Nassa aykırı olmayan örf, müctehidin ictihadından önce gelir. Yani nassa aykırı olmayan örf ictihada tercih edilir" diyor.
Bu söze göre, örf nassa aykırı değilse, ictihad nassa aykırı demektir. İctihad nassa aykırı olmaz. Bir ictihadın nassa aykırı olduğu başka bir ictihadla bilinmez. İctihad, ictihadla nakzedilemez, hükmü ortadan kaldırılamaz. İctihadı nassa aykırı zannederek örfü ictihada tercih etmek sapıklık olur.
İctihad, müctehidlerce nasslardan çıkarılan hükümlerdir. Müctehid, ictihad ehliyetine haiz büyük Âlim demektir. Örf, bir şehirdeki insanların dine aykırı olmayan umumi âdetleri demektir. Edille-i Şeriyye denilen dört delilden sonra dine aykırı olmayan örf ve âdetler de delil olur. Ancak, zamanın değişmesiyle örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa dayanan hükümler zamanla değişmez. İbadetlerde nass ile bildirilmiş olmayan bir hükmü anlamak için umumi âdetler delil olur. Âdetlerin umumi olması için Eshab-ı Kiram zamanından kalması, Müctehidlerin kullanmış olmaları ve devamlı olmaları gerekir. Sonradan âdet olan şeyler, şer’i delil olmaz. Muamelattaki âdete ait hükümler, nassa muhalif değilse delil olur. Örf ve âdetin nassa aykırı olup olmadığını da ancak Fıkıh Âlimleri anlar. (Mecelle şerhi)
İctihadı emreden âyetler de vardır.
İmam-ı Şarani Hazretleri buyuruyor ki:
[İctihadı emreden Âyet-i Kerime çoktur. Nahl suresinin, “Bizden indirileni insanlara açıklaman için” mealindeki 44. ve Nisa suresinin “Allah’ın kitabına ve Resulün hadislerine müracaat edin” mealindeki 59. âyeti ictihadı emrediyor. ] [Mizan-ül kübra]
Şu Âyet-i Kerime de, birbirine benzemeyen olayların, hükmünün de farklı olduğunu bildirmektedir: “Yoksa kötülük işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde, iman edip salih amel işleyenlerle kendilerini bir tutacağımızı mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar.” [Casiye 21]
İmam-ı Razi, kıyasın delil olduğunu ve mukallidin, Âlimleri taklit etmesinin vacip olduğunu, “Ülül-emre itaat edin” mealindeki Âyet-i Kerimeden çıkarmıştır. Mutlak müctehid olmayan âlimlerin de, mukallid olduklarını, usul âlimleri sözbirliği ile bildirdiler. Müctehidlerin sözbirliği ile bildirdiklerinden ayrılmak haramdır. Bu husus, Nisa suresinin 114. âyetinden anlaşılmaktadır. (Eşedd-ül-cihad)
İmam-ı Müzeni, “Asr-ı saadetten beri fakihler kıyası kullanmışlardır. Kıyası inkâr caiz olmaz” diyor. Kıyasın, şer’i bir delil olduğu hakkında, Eshab-ı Kiramın ittifakı vardır. Hazret-i Ebu Bekir, miras konusunda, ölenin babası yoksa babanın babasını, baba hükmünde saymıştır. (Usul-i fıkıh)
Eshab-ı Kiram, Hazreti Ebu Bekir’e, biat ederken; Namaz İmamlığı ile Devlet Başkanlığını kıyas ederek, “Resulullah, O’nu din işimizde İmam tayin etti, biz de onu, dünya işimizde İmam tanırız” diyerek ictihadda bulunmuşlardır. (Usul-i Serahsi)
İctihad delildir. Delil olmasa Müctehidler hiç ictihad eder miydi?
Bir Hadis-i Şerif meali şöyledir:
Resulullah Efendimiz, Muaz bin Cebeli Yemen’e Vali olarak gönderirken buyurdu ki:
- Orada ne ile hüküm edeceksin?
- Allah’ın kitabı ile...
- Allah’ın kitabında bulamazsan?
- Allah’ın Resulünün sünneti ile…
- Resulullah’ın sünnetinde de bulamazsan?
- İctihad ederek, anladığımla hüküm veririm.
Resulullah Efendimiz, mübarek elini Muaz’ın göğsüne koyup, “Elhamdülillah, Allahü Teâlâ, Resulünün elçisini, Resulullah’ın rızasına uygun eyledi” buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud, Darimi)
Allahü Teâlâ cümlemizi kendisine layık bir kul, Habibine layık ümmet eylesin. (Amin)