VİRÜSLE MÜCADELEDE KÖSTEK OLANLAR

Devletler bütün kurumlarıyla, vatandaşlarını koronadan korumak, ölümleri önlemek için seferber olmuş durumdalar. Yetkin ve uzmanlarla, bilim insanlarıyla toplantılar yaparak mücadelede eylem planı hazırlayıp uygulamaya koyuyorlar, koruyucu kurallar ve uygulamalardan oluşan yol haritası hazırlanmış, vatandaşlardan da duyarlılık ve kurallara uymaları istenmektedir. Kendi nefislerinden başka her şeye karşı olanlar, tedbir alınınca tedbire karşı dururlar; tedbir alınmayınca da "niçin tedbir alınmıyor?" şeklinde suçlamaya girişirler. Vakaları kontrol altına almak için alınan kararları ve tedbirleri alay konusu ederek gözden düşürmeye çalışıyorlar. Vaktiyle salgın ilk olarak ortaya çıktığı zamanlar salgının ürkütücülüğünü göstermek, halka korku salmak için “sokaklarda düşüp ölenler” diye lanse edilerek üretilen bilgi, haber ve video şeklindeki çeşitli materyallerin de yine bu şahısların tezgâhı olduğunu anlıyoruz. Hiçbir konuda yetki ve yeterlilikleri olmayan bu şahıslar, her konuda yetkin ve yetkili gibi ortaya atılarak halkın kafasını karıştırmaktan geri durmuyorlar. Bu zümre ne yazık ki bu ülkede büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Bunları da bir çeşit “münafık” olarak değerlendiriyorum. Depremlerde de, diğer tüm doğal afetlerde de, başımıza gelen bu ölümcül musibet koronada da yaraları sarmaya ve çözümler bulmaya çalışanlara rahatsızlık vermek, karışıklık ve fitne çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Dar bir zamanda, sıkıntılı bir mekânda, dikkat, titizlik ve tam adapte olmak gerektiren bir işle meşgul iken sineklerin, arıların üşüşmesi ve uçuşmasıyla verdiği rahatsızlık gibi bu musibet insanlar da toplumun psikolojisini bozuyor, huzurunu kaçırıyorlar. Sosyal medyada yazılı ve görsel paylaşımları, yanlış, yalan ve çarpıtmalarla doludur. Suçlayıcı ve aşağılayıcı söylemleri Fetö kokuyor. Maske ve mesafe kuralına uymazlar, zoraki maske taksalar da burunlarını içine koymazlar. Bununla da kalmazlar, salgınla mücadele konusundaki hezeyan ve suçlamaları aslında düşmanca bir tutumun tezahürü gibi görünmektedir. Öncelikle, bu salgının bir oyun, bir yalan olduğunu, söyleyerek insanları şüphe düşürmeye çalışıyorlar. Neredeyse bulaşmadığı bir aile kalmadı. Toplumu bu kadar saran, birçok sevdiklerimizi, büyüklerimizi bizden koparan salgını inkâr eden, gözünü yummakla gece olduğunu iddia etmiş gibi sadece kendini kandırmış olur. Geçen rastladığım bir videoda, “Bakın, koronadan ölenlerin hepsi hastanelerde ölüyor, evinde ölen var mı? Demek ki koronadan kimse ölmüyor, hastaneler onları öldürüyor.” Şeklindeki hezeyanlarıyla, hastanelere de bir çengel atıp gecesini gündüzüne katarak can kurtarmak için insan gücünü aşan bir gayretle her türlü fedakârlığı yapan sağlık çalışanlarımızı karalıyor. Oysa ölümcül hastaların kendi evlerinde değil, hastanede ölmeleri, hastanelerin çok iyi çalıştığının delilidir. Eskiden hastaneler yetersiz hem düzensiz olduğu için, birçok ölümcül hasta bile hastaneye götürülemiyordu. Korona salgını daha ortaya çıkmadan önce de ölümler hastanelerde gerçekleşiyordu, hasta ağılaşınca, hastaneye götürülür, yoğun bakımda tutulur, ya tedaviye cevap verir düzelmeye başlar, ya da miadı biter ölür. Bu hep böyledir. Bu paylaşımı yapan insafsız, hastaneleri bir mezbaha, bir cinayet yeri olarak gösteriyor. Güya bir plan yapmışlar da, topladıklarını hastaneye götürüp infaz ediyorlar. Bunlar deli saçması değilse, düşmanca bir karalama şeklidir. Aslında bu tip insafsız müsveddeler, sadece sağlık çalışanlarını değil, toplum yararına çalışan herkesi karalar ve alay konusu ederler. Böylelikle bir iş yaptıklarını düşünüyorlar. Gündemde olunca din görevlilerini de, hatta dini de karalamaktan çekinmezler. Temennilerini gerçekleşmiş olarak göstermekten çekinmeyecek kadar düşmanlıkta aşırı gitmektedirler. Bir diğeri, "ilaç öldürüyor, ölenlerin hepsi ilaç verilmesi sonucu ölmüş." diyor. Bu iddianın da yalan ve düzmece olduğunu, koronaya yakalanan yakın çevremizden, sağlık çalışanı dost ve yakınlarımızdan görüp dinlediklerimiz ortaya koyuyor. Hâlbuki virüsün ilacı yok. Verdikleri ilaç vitamin ve ağrı kesicidir. Eğer virüs akciğere inmiş ve zatürreeye dönüşmüşse ona uygun antibiyotik veriyorlar. Virüsle mücadeleye karşı bu şahıslar, uzman doktor olarak öne sürdükleri meçhul ve mevhum bazı kişilere dayandırarak, “maskenin fayda sağlamadığını, aksine zarar verdiğini” söylüyorlar. Gerçekten kuralına göre maske takıp, sosyal mesafeye uyarak, kalabalığa girmeyen hiç bir insana virüsün bulaşmadığına ben kesin şahidim. Yakın çevremizden biliyorum. Bu nedenle "Virüse yakalananların hepsi maskeli" demeleri de yalandır. Saatler süren ameliyatlarda, yoğun bakımlarda sürekli maskeli duran doktor ve hemşireler zarar görmüyor da dışarıda dolaşanların, kalabalıklara karışanların taktığı maskeler mi zarar veriyor? Okuyucularıma âcizane tavsiyem şudur: Virüsle mücadeleyi engellemeye yönelik karalama, suçlama ve yalan beyanlar, düşmanca bir tezgâh ve oyundur. Onlara itibar etmeyin. Onlara kanıp gevşeklik göstermeyin. Yoksa bulaşmaya ve sonuçta bir ölüme sebep olursanız vebali çok ağır olacaktır. Virüs münafıkları sizi bundan kurtaramaz.