SANATIN VE SANATÇININ TRAJEDİSİ

Onun gözünde her şey mat, bellisiz, belirsizdir. Dini,bilimsel ve felsefi her iddia olumsuzlanmaya müsait birer hipotez yığını.Dokunduğumuz ve hissettiğimiz evren bilinçli bir tasarımın eseri olabilir,fakat bu kesin olmayıp izafidir, yani olmayabilir de. Kainat ve içindekilerinasli ve bağımsız bir gerçekliklerinin olup olmadığı şüphelidir. Her söylem veiddia aynı oranda hem doğru hem yanlış olabilir. Önemli olan bu söylem veiddiaların kendisi de değil dile getiriliş biçimi. Bilimsel, felsefi, mistik vemitik açıklamalar göreceli ve olabildiğince sıkıcı, tek teneffüs kaynağı sanat,belirsizlik ve bilinemezlik yani. Onun büyülü cazibesi her şeyin üstünde veötesinde. Evren ve ona bağlı her unsur insanın iç dünyası üzerindetanımsız bir etki bırakır. Ağaç, yıldız, ay, güneş, sonsuz uzay hayalimizinbirer süsü, birer parçası. Onların bilinmeyen ve görünmeyen bir varlığa [tanrı]işaret edip etmemesi önemli değil o kadar, asıl önemli olan duygularımızüzerinde bıraktıkları anlamlı te’sir.Bizi, bihuş edip kendimizden geçirmesi.Mevsimlerin akıp gidişi, gece gündüzün birbirini biteviye kovalayışı, tabiatındeğişik görünümleri insan muhayyilesi üzerinde tarifi imkansız bir duyguçağrışımı yapar. Onun için dini ve felsefi soru ve sorunlardan ziyade, kısmikaos, meçhulün belirsiz efsunu, kapalılık ve müphemin ruhi melankolisi yanikaçış ve sığınış önemlidir. Hiçbir sorunun net ve kesin cevabı yoktur, tek birsorunun kesin cevabı vardır: hiçbir şeyin hiçbir zaman tam ve kesin olarak bilinemeyeceği. Sanat, belirsizliklerle örülü esrarengiz bir alem olduğundanbilimsel ve mistik dünyadan daha sevimli, daha çekici. Açık yanıt yok,yanıtların parıltısı, esamesi ve yansıması var sadece. Bir mısraın deruniahengi ve musikisi, sürrealist bir tablonun değişik ve absürd çağrışımları, birheykel veya mimari eserin ölüme ve yokluğa meydan okuyan asil duruşu… İkilik[dualite] ve tezat en büyük sığınak. Onun [sanat] hareket alanı yerin üstübulutların altıdır, bunun ötesi mat, lekeli, karanlıktır.Onun talihi her ikidünya arasında gidip gelme ama kesinlikle birisine ait olmama. Arada, arafta,ortada kalma.Onun için felsefi ve mistik lisana kıyasla masal, destan, hikaye,şiir kısacası hayal daha çekici, daha teskin edici bir lisan. Hisseder, sezer, sezdirir ve fakat açıkçasöylemez/söyleyemez. Dayandığı perspektif buna izin vermez çünkü. Şiireyaslanır, musikiye dayanır, mermere sığınır, renklerle bütünleşir, kelimelerlesavaşır, haksızlığa ve zulme uğrayan insanları görünce hüzünlenir, hatta zamanzaman gözyaşı döker, ancak buna, açıkça karşı çıkıp kınamaz/kınayamaz. Onungözünde ölüm, oldukça korkunç ve ürperti verici ancak bu durumu çözmek,halletmek için hiçbir çareye başvurmaz, ölümsüzleşmeyi iliklerine kadar arzuettiği halde, bunun kaynağının nerede olduğu, çaresinin ne olduğu üzerindedurmaz, kafa yormaz, geçiştirmeye çalışır daima. Zira büyünün bozulmasındankorkar. Bir çeşit bunalım ve melankoli. Bilimsel, felsefi ve mistik yaklaşımlarda cevaplar açık venet. Ama onun için bu netlik ve açıklık bir nevi ölüm. Çünkü efsun bozulur,ilham perileri gelmez olur, melankoli ve kapalılık sona erer yani sanat [oyunve eğlence]biter. İki reel dünya arasında kendince hayali bir alemkurar,kurgular. Onun duvarları, ayakları hep hayaldendir, reel dünyanın azıcık birteması o yıkmaya yeter. Sanat denen büyü bu sıkışmışlık ve ezilmişlik arasındabir terennüm. Hafakan ezeli ilaç. Her şeyin sathı, yüzeyi, kabuğu onun biriciktesellisi. Sonsuzlaşmak ister ama bu dünyada. Öte alemdeki sonsuzluk tatminetmez onu, daha doğrusu ona tam olarak inanmaz/inanamaz. O, sonsuz ve sınırsızmutlu bir yaşamı [cennet] ister ama bu dünyada olması koşuluyla. Öte alemdekicenneti bu dünyaya çekmeyi, onu burada yaşamayı ister ancak bunun imkansızolduğunun farkındadır. İşte tezat ve trajedi burada başlar ve aynı paradigma[sanat] üzerinde yürüdüğü sürece bu şifasız ikilem devam edip gider. Sanatın vesanatçının trajedisini en iyi anlatan mısra yine bir sanatçıya ait: Ne içindeyim zamanın Ne büsbütün dışında Yekpare geniş bir anın Parçalanmaz akışında… (Ahmet H. Tanpınar)