İLK CAMİLER VE ALLAH’IN EVLERİ

Muhterem Kardeşlerim… Yeryüzünde yapılan ilk ibadet yeri, Mekke şehrinde bulunan Kâbe’dir. Buraya "Mescid-i Haram" da denir. Allahü Teâlâ’nın "Benim evim" buyurduğu Kâbe’ye "Beytullah = Allah’ın evi" denir. Bunun gibi, camilere de "Beytullah" denir. Böyle söylemek, camilerin çok şerefli olduğunu bildirmek içindir. Efendim; Kâbe, Hazreti Âdem tarafından yapılmıştı. Nuh aleyhisselam tufanında yıkıldı. Bugünkü Kâbe’yi İbrahim aleyhisselam ile oğlu Hazreti İsmail yapmıştır. İlk Cuma namazının kılındığı Cami, Ranuna Vâdisindeki "Mescid-i Cuma"dır. Mescid-i Fadih, Mescid-i beni Kureyzâ, Mescid-i Ümm-i İbrâhim, Mescid-i Beni Zafer, Mescid-ül-İcâbe, Mescid-ül-Fetih, Mescid-ül-Kıbleteyn, Mescid-i Zühâbe, Mescid-i Cebel-i Ayniyye, Mescid-ül-Baki ilk Camilerden bazılarıdır.   Müslümanların önemli mabedi olan "Mescid-i Aksâ"; Hazreti Süleyman zamanında, M.Ö. 965-926 yıllarında O’nun tarafından Finikeli mimarlara yaptırılmıştır. Fakat Kudüs’ü zapteden Buhtunnasar tarafından yaktırıldı. Binanın arsası Kudüs Müslümanlarının eline geçince, "Mescid-i Aksâ" denilen Cami tekrar yapıldı.   Müslümanlar için değeri çok yüksek olan camilerden biri de, Medine’deki "Mescid-i Nebi"dir. Medine’nin en büyük camisidir. Resulullah efendimiz, Medine’ye hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerde inşa edilmiştir. Peygamber Efendimiz, Hazreti Ebu Bekir’den ödünç aldığı 10 altın ile bu mescit tamam oldu. Medine’de iken, Peygamberimiz vefat edinceye kadar, bütün namazlarını hep bu camide cemaatle kıldı.   Peygamber Efendimiz, Medine’ye hicret ederken, önce Kubâ köyüne uğradı. Burada Kubâ Mescidi denilen Camiyi yaptırdı.   İlk Cuma namazının kılındığı Cami, Ranuna Vâdisindeki "Mescid-i Cuma"dır. Mescid-i Fadih, Mescid-i beni Kureyzâ, Mescid-i Ümm-i İbrâhim, Mescid-i Beni Zafer, Mescid-ül-İcâbe, Mescid-ül-Fetih, Mescid-ül-Kıbleteyn, Mescid-i Zühâbe, Mescid-i Cebel-i Ayniyye, Mescid-ül-Baki ilk Camilerden bazılarıdır.   Mescid-i Dırâr, Kubâ köyünde bulunan münafıkların ileri gelenleri tarafından, kötü maksatla yaptırılan toplantı yeridir. Resulullah efendimiz bunu yıktırmıştır. Camiler Allah’ın evleridir. Allahü teâlâ; cami yapmayı, tamir etmeyi emretmektedir. Kur’an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki: “Kâfirliklerini itiraf eden müşriklerin, Allah'ın mescidlerini imar etme yetkileri yoktur. Allah’ın mescidlerini sadece, Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekat veren ve ancak Allah’tan korkanlar imar eder.” [Tevbe 17-18] “Allah'ın mescidlerinde, Allah'ın adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?” [Bekara 114] “Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin.” [Araf 31] “Mescidler elbette Allah’ındır.” [Cin 18]   Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: “Mümin öldükten sonra, 7 amelinin sevabı kabrinde de kendisine yazılır. Bunlardan biri de cami yaptırmaktır.” [Ebu Davud] “Allah rızası için bir cami yapana, Allahü Teâlâ da Cennette bir ev yapar.” [Buhari] Beytullah ne demektir? Kâbe’ye de, camiye de "Beytullah" denir. Allah’ın evi demektir. Allah’ın evinden maksat, Allahü Teâlâ’ya ibadet edilen yer demektir. Her fırsatta camiye gitmeye çalışmalıdır. Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: “Camiler Allah’ın evidir.” [Hakim] “Allahü Teâlâ’nın en çok sevdiği yer, camilerdir.” [Hakim] “Camiye gelen Allah’ın misafiri olur. Allahü Teâlâ da, misafirine elbette ikram eder.” [Taberani]   Süslü camiler Camilerin kıbleden başka duvarını süslemek caiz ise de, bu parayı fakirlere vermek daha iyidir. Kıble duvarını kıymetli şeylerle, renklerle süslemek mekruhtur. Yan duvarların fazla süslü olması da mekruhtur. Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: “İnsanlar camilerin süsüyle övünmedikçe kıyamet kopmaz.” [İbni Mace] “Bir zaman gelir ki Kur'anın merasimi ve Müslümanlığın da ismi kalır. Müslüman denilen kimseler Müslümanlıktan çok uzak olur. Camileri süslü, hidayet bakımından ise viran olur.” [Deylemi]   İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: “Namazda huşu esastır. Buna mani olan her şeyden kaçınmalıdır. Mescidlerdeki nakış ve işlemeler, namaz kılanın gözüne dokunur, onu meşgul eder, huşuya mani olursa, namazın sevabı azalır. Bunun vebali o süsleri yaptıranlaradır.   Arkadaşları İsa aleyhisselama dediler ki: - Şu mabed, ne kadar da güzel bir sanat eseridir, ne güzel tezyinatlı bir şekilde yapılmış.   İsa aleyhisselam buyurdu ki: - Allahü Teâlâ, bu mabedde taş üstüne taş koymaz, hepsini harap eder. Sizin hayran olduğunuz süslere Allahü Teâlâ kıymet vermez.   Resul-i Ekrem Efendimiz, Medine mescidini inşa ederken, Cebrail aleyhisselam gelip, “Nakışsız olarak yapın” dedi. [İhya]   Mescid-i Dırar Peygamber Efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah deposu olarak kullandıkları ve Kubâ denilen yerde yaptırdıkları bir mescittir.   Zındığın biri, “Allah camilerin yıkılmasını emrediyor, Peygamber de yıktırdı. Bugünkü camiler, mescidler geleneğe dayanan bir bid’attir” diyor. Bu çok cahilce bir iddiadır.   Peygamber Efendimizin Medine’ye hicretinden sonra, birçok kimsenin Müslüman olması, münafıkları iyice endişelendirmişti. Münafıkların başı olan Abdullah bin Ubey bin Selûl’ün dayısının oğlu olan Ebû Âmir, papazlığa özenir ve papaz elbisesi giyerdi. Peygamber Efendimizi kıskanarak, kendisine uyanlarla birlikte Mekke’ye gitti ve müşriklere katıldı. Bedir, Uhud ve Hendek muharebelerinde Müslümanlara karşı savaştı. Mekke’nin fethinden sonra Şam’a kaçtı. Oradan Medine ve Kubâ’daki münafıklara haber gönderip, kendisine Kubâ’da bir mabet yapmalarını ve burasını silah deposu olarak kullanmalarını istedi. Kendisinin de Bizans ordusuyla yardıma geleceğini bildirdi.   Münafıklar da Peygamber Efendimizin hicreti esnasında Medine’ye gelirken Kubâ’da inşa ettirdikleri Kubâ Mescidi karşısında gösterişli bir mescit yaptırdılar. Buna Mescid-i Dırar denmiştir.   Münafıklar, Müslümanları bölerek birbirine düşürmek istiyorlardı. Hatta Bizans askerleri Medine’ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım edeceklerdi. Peygamber Efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla da, Mescid-i Dırâr’ın mukaddes bir yer olduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece Müslümanlar da namaz kılmaya koşacak ve münafıkların oyununa geleceklerdi.   Dırar Mescidinin kurucularından beş münafık gelerek; “Yâ Resulallah, kış gecesinde ve yağmurlu zamanlarda hasta ve hacet sahibi olanların namaz kılmaları için bir mescit yaptık. Sel geldiği zaman vadi, Kubâ Mescidi cemaatı ile aramıza engel oluyor. Namazımızı kendi mescidimizde, sel çekilip gidince de onlarla birlikte kılacağız. Mescidimizde bize namaz kıldırmanı arzu ediyoruz” dediler.   Peygamber Efendimiz de; “Ben, şimdi sefere çıkıyorum. Seferden dönersek ve Allahü Teâlâ da dilerse, orada size namaz kıldırırız” buyurdu.   Peygamber Efendimiz, Tebük’ten dönüp Medine’ye gelirken, Zi-Evân denilen yerde konakladı. Bu sırada Dırar Mescidini kuran münafıklar, gelip Peygamberimizi Dırar mescidine götürmek istediler. Allahü Teâlâ, Tevbe suresi 107-110. Âyet-i Kerimelerini indirerek oraya gitmemesini bildirdi. Âyet-i Kerimelerin kısaca meali şöyledir: “Müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescit kuranlar, “Bununla iyilikten başka bir şey istemedik, diye yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takva üzerine kurulan mescit ‘Kubâ Mescidi’ içinde namaz kılman elbette doğru olanıdır.”   Peygamber Efendimiz bu âyetler indikten sonra, Mâlik bin Duhşüm ile Âsım bin Adiy’e, “Şu halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız” buyurdu. Onlar da gidip, binayı ateşe verdiler.   Kiliseler ve havralar Allah’ın değil, şeytanın evidir. Allahü Teâlâ’ya, O’nun istediği gibi ibadet edilen yere Allah’ın evi denir. Mesela Kâbe’ye Beytullah, yani Allah’ın evi denir. Hadis-i Şerifte, “Camiler, Allah’ın evidir” buyuruldu. (Hâkim) Kilisede namaz kılınmaz ve Kur’an-ı Kerim okunmaz; çünkü kilisede, şeytanlar toplanır. Kilise putlardan temizlenirse, namaz kılmak mekruh olmaz. (Redd-ül-Muhtar)   Allahu Teâlâ cümlemizi dinimiz İslam’ı çok iyi öğrenen, öğreten ve yaşayan kullarından eylesin.(Amin)